1. HABERLER

  2. PSİKOLOJİ

  3. Çocukların önündeki engel: Öğrenilmiş çaresizlik

Çocukların önündeki engel: Öğrenilmiş çaresizlik

Bireylerin çocukluktan itibaren ailede ve okulda etkisiz, güçsüz yetiştirildiğini söyleyen Doç. Dr. Kemal Sayar, "Kuralları büyükler koyar, çocuklar ne yaparlarsa yapsınlar bu durumu değiştiremezler, bu da onları derin bir çaresizliğe iter.

A+A-

Öğrenilmiş çaresizlik, Türkiye'de yaratıcı fikirlerin gelişmesine en büyük engeldir" dedi.

Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi 13. Psikiyatri Kliniği Şefi Doç. Dr. Kemal Sayar, özgüven eksikliğinin ve öğrenilmiş çaresizliğin Türkiye'de yaratıcı fikirlerin gelişmesine en büyük engel olduğunu söyledi. Sayar, Türkiye'de yeterince yenilikçi düşünce ve girişimci fikrin gelişmediğini savundu. ''Özgüven eksikliği ve öğrenilmiş çaresizliğin Türkiye'de yaratıcı fikirlerin gelişmesine en büyük engel'' olduğunu ifade eden Sayar, ''Birey ilk çocukluk yıllarından itibaren hem ailede hem de okulda etkisiz, güçsüz olarak yetiştirilmektedir. Kuralları büyükler koyar, çocuklar ne yaparlarsa yapsınlar bu durumu değiştiremezler. Bu da onları sessiz ve derinden ilerleyen bir çaresizliğe itmektedir'' dedi. Sayar, ailenin çocuk yetiştirme tutumunun yaratıcı fikir açısından önemli olduğunu belirtip, şunları söyledi:

HEP BİRİNİN ELİNİ TUTACAK

'Türkiye'de aileler otoriterdir. Uyulması gereken pek çok kural vardır. Mesela, yemek yemeyi öğrenirken anneler çocuğun eline kaşığı veremez bir türlü. Aradan oldukça zaman geçtikten sonra çocuk kendi kaşığını tutabilir. Oysa bugün biliyoruz ki bebeklikten itibaren çocuk dış dünyayla ilişki içindedir, olayların farkında olur. Kendi kaşığını bile tutmasına izin verilmediğinin farkındadır. Çocuklar, yolda da serbestçe yürütülmez. Hep birinin elini tutmak, ona bağımlı olmak zorundadırlar. Çoğu zaman, gördükleri ilginç bir hayvanın, nesnenin peşinden koşamazlar. Çoğu aile çocuğunun anlattıklarını dinlemez ya da dinler ama önemsemez.

HAYALLERE GEÇİT YOK

Hayal kurmak yaratıcılığa giden önemli bir yoldur ancak çocukların bu ülkede ne kadar hayal kurabildiği ya da hangi hayalleri kurduğu çok şüpheli bir konudur. Ailede böyle yetiştirilen bir çocuk okula gittiğinde daha büyük bir hiyerarşiyle karşılaşır.'' Sayar, okulların bireylerin büyük sosyal topluluklarla ilk karşılaştığı, aile dışında yeni bir ortam görerek fikirlerinin farklılaştığı bir çevre olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: ''Çocukların yaratıcılığına katkısı olduğu düşünülmektedir. Ne var ki böylesine bir hiyerarşik düzende, öğretmenler ve okul yönetiminin büyük çoğunluğunun zaten bütün kuralları belirleyip çocuğa bir şeyler yaratmak için fırsat, zaman, yer bırakmadığı, bırakamadığı bir düzende, çocuklar yenilikçi fikirlerden giderek uzaklaşmaktadırlar. Yaratıcılığı deestekeleyen en bilimleri dersleridir. Türkiye'de pek çok okulun fen laboratuvarı bulunmamaktadır, olsa da malzeme sıkıntısı yaşanmaktadır. Okullarda en çok vurgulanan temalardan biri geleceğin çocukların ve gençlerin elinde olduğudur, ancak pek çok kez olumsuz geri bildirim alırlarhayallerine önem verilmemektedir'' dedi.

CESARET VE İNANÇ YIKIMI

Bu durumun bireyin kendine olan güveninin de azalmasına yol açtığını dile getiren Sayar, ''Bir şeyler üretebileceğine, başarabileceğine inanmayan birey, herhangi bir fikir ortaya koyamamaktadır. Erken çocukluk döneminden itibaren böyle yetişen bireyler, büyüyüp bir şeyleri değiştirebilecekleri, etkilerini gösterebilecekleri yaşa geldiklerinde bunun asla gerçekleşmeyeceğine inanıp harekete geçmezler. Ne yaratıcı bir fikir üretme ne de girişimde bulunmak için cesaretleri ve inançları vardır'' diye konuştu.


 
Bugün

Bu haber toplam 3828 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.