Hilmi Yavuz

Hilmi Yavuz

'Mahalle Baskısı' Tek Taraflı mı?

'Mahalle Baskısı' Tek Taraflı mı?

Prof. Şerif Mardin, bir 'mahalle baskısı'ndan söz etti ya, ortalık karıştı. Kimileri (-ki, bunlar, çoğunlukla 'laik kesim'den olanlardı!) hoca'yı göklere çıkarırken, AKP'ye yakın durdukları söylenebilecek olan kimileri de, topa tuttular.
Bazıları da, Prof. Mardin'in sinsice bir planla Türkiye'yi şeriat devletine dönüştürücü bir geçişin hazırlığını yaptığını öne sürdüler... Prof. Mardin'in demeçleri çoğu kez kafa karıştırıcıdır. Hocamızın, muhtemelen, Türkçeyi sonradan öğrendiği için (merhum pederleri büyükelçi idiler!), bazı kelimelerin yan anlamlarını (connotation) bilememek gibi bir maluliyetleri vardır. Mesela, Ayşe Arman'la yaptığı o mahut röportajda, 'barınak' diyeceğine, 'kovuk' kelimesini kullanmak gibi, vahim bir hata yaptı. Sözünü ettiği insanlar, ağaç 'kovukları'nda yaşayan yaban insanlar değildi elbet; -hoca'nın bu insanlara hakaret etmek gibi bir niyeti de görülmüyordu üstelik! Belagat ilminde, eskilerin 'cazalet' dedikleri durum: Tahir'ül Mevlevi'nin deyişiyle,'edanın müedda ile yani, lafzın mana, daha açığı üslubun mevzu ile muvafık olma[ması]' durumu! Hani, uyuyan bebek için, 'mışıl mışıl uyuyordu' yerine, 'horul horul uyuyordu' demek gibi bir şey...

Her neyse, konumuz, belagat değil! Hocamızın, türban yasağının kaldırılması durumunda, örtünmemiş olanların 'mahalle baskısı'na maruz kalacaklarını önesürmesiydi asıl kafa karıştırıcı olan... Kafa karıştırıcı, evet, çünkü, hocamızın 'mahalle baskısı' dediği durum, Türkiye'de, yıllardır yaşanıyor. Yıllardır, evet, çünkü, 'laik'lerin çoğunluk oluşturdukları 'mahalle'lerde, türbanlı bir genç kızın ya da kadının laik 'mahalle baskısı'na maruz kalıp kalmadığına, kaldıysa eğer, bu baskının ne türden yaptırımları içerdiğine ilişkin herhangi bir atıfta bulunulmuyor Şerif Mardin'in röportajında... Türkiye'de 'mahalle baskı'ları, sanki sadece 'İslami' kesimlerden geliyormuş gibi bir tavır sergilemek, ne kertede doğrudur, bilimsel nesnellikle ne kertede bağdaşır, -sormak gerekiyor!

Aslında, 'mahalle baskıları'nın asıl mağdurları, Müslümanlar olmamış mıdır? İnsafla düşünülsün: Acaba Müslümanlar, niçin kendi 'mahalle'lerini kurmak, bir arada yaşamak mecburiyetini hissettiler? Eski ve sevgili öğrencim Prof. Dr. Aynur İlyasoğlu, 'Örtülü Kimlik' adlı o çok değerli çalışmasında (Metis Yayınları, 1994), yaptığı bir 'vaka çalışması'ndan söz eder ve tesettürlü olduğu için 'Üniversite hastanesinde kariyer yapma imkanını kaybetmiş olmak[tan dolayı] derinden etkilenmiş, hâlâ bunun izlerini taşı[yan]' bir jinekolog hekim hanımdan söz eder, onun 'İslami kesimin yoğun olarak yaşadığı bir mahallede, üst katında oturduğu, alt katını muayenehane olarak kullandığı bir binada yaş[adığını]; 'hastalarından hemen hemen hepsinin İslami çevreden kadınlar' olduğunu bildirir; 'hastalarına yaklaşımında bir doktorun koyduğu mesafeden farklı olarak yakın bir ilişki[yi] gözleme[nin] mümkün olduğunu ve 'dolayısıyla evi, işi, yakın çevresi ve ait olduğu toplumsal grup'un 'aynı mekanda', yani aynı 'mahalle'de toplandığını dile getirir.

Kimse merak etmiyor mu? Bu insanlar niçin, 'aynı mahalle'de bir arada bulunmak mecburiyetini duydular? Acaba, İlyasoğlu'nun 'vaka çalışması'nda sözünü ettiği kadın hekimi, 'İslami kesimin yoğun olarak yaşadığı bir mahallede' oturmaya, mesleğini o mahallede icra etmeye sevkeden etmenler neler? Bunda, 'Fakülte hastanesinde kariyer yapma imkanını kaybetmiş olmanın' onu derinden etkilemiş olmasının hiç mi payı yok? Ve o mahallede yaşayan ötekilerin buna benzer mağduriyetleri? Bu mahalle'lerde, dışlanmış ve ötekileştirilmiş olanların getto'sunda yaşayanlar, bunlar mı, laik'leri 'mahalle baskısı'na maruz bırakacaklar?

AKP'nin iktidar olmasında Abdullah Gül'ün 367'lik olmasının getirdiği mağduriyet duygusunun, Müslümanları niçin bu kadar derinden etkilediğini niçin anlamamakta ısrar ediyoruz? AKP'ye, kendilerinin bu toplumda uğradıkları mağduriyetlerin duygudaşlığı ya da empatisi ile sahip çıktıklarını, niçin göz ardı ediyoruz? Yoksa niyet, daha da mağdur edip 'mahalle baskıları'na yol açmak mı?

Bu yazı toplam 7035 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hilmi Yavuz Arşivi