Ömrümüz, yaşamımız, hayatımız, geleceğimiz, geçmişimiz, dünümüz, bugünümüz, yarınımızın gün ve günlerden oluştuğunu hepimiz biliriz.

Günlerimiz; haftalarımızı, aylarımızı, yıllarımızı hasılı ömrümüzü oluşturan bir birim aslında. Bu sıralamaya baktığımızda bizim için önemsiz bir günün olmayacağı açık.

O halde gün içerisindeki düşüncelerimiz, hayallerimiz, yaptıklarımız, yapamadıklarımız, yediklerimiz, söylediklerimizle yaşam karşısındaki tutumumuzu ve hayatımızın amacını tanımlarız. Günlerimizle, hayatımızı ve kendimizi şekillendiririz.

Einstein"ın “Beyin yeni bir düşünce düzeyine ulaşınca, bir daha eski boyutuna dönmüyor.” sözüne dayanarak yeni bir düşünce düzeyine sahip olabilmenin bir yolunun da okuma alışkanlığını geliştirmek olduğunu düşünüyorum.

Hayatımızın her gününe bir “okuma eylemi” yerleştirsek ve ömür boyunca da bu alışkanlığımızdan vazgeçmesek neler değişebilir yaşamımızda:

- Ortalama  …  yıllık olan ömürlerimizi beş yüz, altı yüz yıllık ömürler gibi bereketli yapmayı hiç düşündünüz mü?

- Öteleri görmeyi, hayata farklı pencerelerden bakmayı istediniz mi?

- Zihinsel bağımsızlığa kavuşmayı hayal ettiniz mi?

- Hatalarınızı yüzünüze kibirle söylemeden, sizinle günün her saatinde birlikte olabilecek bir dost dilediniz mi?

- Birinci sınıf beyin olup, çözüm üreten ve hayata iz bırakan insan olma duasında bulundunuz mu?

- Kendinizi keşfetmek, içinizdeki ben"i bulmaya çabaladınız mı?

- Kişilikleri oluşmuş, öz güvenleri gelişmiş, daha mutlu, daha sorumlu, iç motivasyonları hep yerinde olan çocuklar yetiştirmeyi düşündünüz mü?

- “Konuştuğunuz Türkçe kadar size değer veririm” diyen Cemil Meriç etkisi ile Türkçenizi geliştirmeyi hedeflediniz mi?

- Dünyanın bir çok yerini tanımayı değişik kültürleri inceleme ümidine kapıldınız mı?

- Önce kendisini, sonra yakınlarını terapi eden iyi bir terapist olmayı aklınızdan geçirdiniz mi?

Hayatınızı yüzlerce insanın tecrübesi, hayalleri, düşüncesi, bilgisi, basireti, coşkusu, ümidi, hayatı algılayışı…ile renklendirmeye ne dersiniz. Eğer o insanların gittiği yerlere gitmeyi, onlarla konuşmayı, bizlere sunacakları inci gibi anekdotları duymak istiyorsanız bir fincan kahve  yapıp sevdiğiniz bir kitabı elinize almanız yeterli.

Kitap okumak, yazarla sohbet etmektir aslında. Bugün Mevlana ile kahve içip, hayatı dünyayı ve içindekileri bu büyük insanın gözüyle yudumlamak,

yarın Reşat Nuri"nin Anadolu Notları ile Anadolu"yu adımlamak,

ertesi gün Sabahattin Ali"nin Kürk Mantolu Madonna kitabı ile aşkı ve insanların iç alemlerinde neler neler sakladığını onun MR gibi kaleminden görmek,

bir başka gün Anthony  Robbins"in Sınırsız Güç adlı eseri ile sınırlarımızı zorlamak,

daha ertesi gün Ayfer Tunç ile eski günlere dönmek ve derin bir iç çekmek…

Eminim bunlar bir çoğunuzun hoşuna gidecek ve sizi rutin gündeliğinizden alıp çok farklı dünyalara götürecektir.

Okumayı bilip okumamak, okumayı bilmemekle aynı demiş büyüklerimiz. Siz okumayı biliyor musunuz… Biz okuma yazmayı biliyoruz.

diyenlerdenseniz yapacağınız birkaç şey var. Eflatun"un “Her şeyin en mühim noktası başlangıçtır” sözünden ilham alarak hemen  bir kitapevine gidip, en çok sevdiniz gruptan okuyabileceğiniz kalınlıkta bir kitap alıp, her gün bu kitaptan okuyarak işe başlamalısınız. Her kitapla daha farklı olduğunuzu hissedip, dost ve arkadaşlarınızla bu gelişiminizi paylaşıp, onlara da bu harika alışkanlığı tavsiye edeceğinizi düşünüyorum.

En büyük temennim siz dostlarımla beraber kitap kokan ev ve ortamlarda her günü ayrı bir renge boyamak.