1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. ‘KISKANMAK’ BİR HAYAL KIRIKLIĞI

‘KISKANMAK’ BİR HAYAL KIRIKLIĞI

Halkın Gazetesi BİRGÜN'den Cüneyt CEBONOYAN bugünkü köşe yazısında "KISKANMAK" Filmini değerlendirdi. CEBENOYAN'ın köşesinde ki değerlendirmelerin ayrıntıları şöyle...

A+A-

Halkın Gazetesi BİRGÜN / Cüneyt CEBONOYAN


“Kıskanmak” üzerine Antalya Film Festivali vesilesiyle yazmıştım. Filmi seyrettikten sonra Nahid Sırrı Örik’in aynı adlı romanını ve Sinema ve Altyazı’daki Demirkubuz söyleşilerini okudum. Demirkubuz’un hayata bakışıyla benimki arasında şu an itibariyle çok fark var, aynı bakmamız da gerekmiyor elbette. “Kıskanmak” etkileyici bir film ama bende bıraktığı temel izlenim eksiklik hissi oldu. Romanla farklılıklarını da bir eleştiri konusu olarak ele almak saçma. İki ayrı eser var ortada. Zaten filmi izlediğim sırada daha romanı okumamıştım ve eksilenin romanda olanlar olduğunu doğal olarak düşünmüyordum.
Film 1930’lar Zonguldak sosyetesi içinde geçiyor. İki temel karakter var: Seniha ve Mükerrem . Mükerrem maden mühendisi Halit’in genç ve güzel karısı, Seniha ise yine Halit’in çirkin ve evde kalmış kız kardeşi. Bir de homme fatal yani vamp delikanlı Nüzhet var. Nüzhet ise kentin en zengin ailesinin çocuğu, henüz bir ergen sayılır. Ama yine de çok çapkın ve bütün kadınlar onun yatağına atlamak için fırsat kolluyor. Zenginlik ve taşradaki seçenek azlığı dışında aslında bunun çok açıklaması yok çünkü Nüzhet kadınların iddia ettikleri gibi olağanüstü güzel bir çocuk değil (Chabrol’ün “İkiye Bölünen Kadın” filmindeki zengin piçi hatırlatıyor Nüzhet). Film Mükerrem’in hızlı bir şekilde Nüzhet’in kollarına düşmesi ve yaşadıkları ekseninde ilerliyor başlarda ama sonra asıl karakterin Seniha olduğu ortaya çıkıyor. Seniha’nın abisiyle çok ciddi derdi var ve bütün isteği onun yıkımını görmek. Asıl kıskandığı Mükerrem değil, Halit. Ve öykü fırsatları değerlendiren Seniha’nın abisini ve dolayısıyla Mükerrem’i ve Nüzhet’i trajik bir yola sokmasının hikâyesi olarak devam ediyor. 
NEYİ YAPMIYOR?
Kıskanmak insanın temel duygularından biri. Neden seviniyoruz, neden öfkeleniyoruz, neden korkuyoruz sorularının, daha doğrusu neden duygulara sahip yaratıklarız sorusunun bir cevabı herhalde yok. Hayvanların da duyguları var, kim bilir belki bitkilerin bile… Ama haset galiba insana özgü bir duygu. Kimseden, “duygular neden var?” gibi cevabı olmayan bir soruyla uğraşmasını beklemiyorum. Ama kimi insanda hasedin neden belirleyici duygu olduğunu, kiminde olmadığını anlamak isterim. Resmin bütününü göremesek de ve buna imkân olmasa da, anlamak çabası önemli. Bir şeyler katmaya çalışmak önemli. “Kıskanmak” işte bunu yapmıyor. Seniha’nın çirkinliği ve dolayısıyla erkek ilgisinden mahrumiyeti tek neden gibi duruyor. Çirkinlik ve fiziksel yetersizlik, kişide, güzel olana yönelik bir kıskançlık doğurur, bu anlaşılır bir şey. Ama nasıl her çirkin insan intikam planlarının esiri olmazsa, her güzel insan da haset duygusundan muaf değildir. Hatta insanın çok daha akıldışı, irrasyonel bir yaratık olduğunu söylemek de mümkün. Daha varlıklı olduğu, daha fazla ilgi görmüş olduğu halde, kendini kardeşinden daha yoksul, daha az ilgiye mazhar olmuş hisseden kişi sayısı az değildir. Hem sonra mahrum olanların kötülüğünden çok, imkân sahibi olanların kötülüğüne daha fazla maruz kalmıyor muyuz? Nüzhet bunun bir örneği olarak var zaten filmde, hem zengin hem yakışıklı ve ahlaken tiksinç bir çocuk…
“Kıskanmak” aslında yapmak istediğinin tam tersini yapıyor, Seniha’nın yaptığı kötülüklerin temelindeki kıskanma duygusunu nedensizleştirmek yerine, basit bir mahrumiyet kavramı üzerinden açıklıyor. Bu anlamda Çağan Irmak’ın “Karanlıktakiler”de yaptığı açıklamanın gerisine düşüyor. Orada bir süreç, başka insanlarla etkileşim içinde gelişen bir varoluş hali vardı. Kahramanının psikolojisini çok daha basit bir şeye indirgiyor Demirkubuz. Ve söyleşilerinde gördüğüm kadarıyla ahlakçı bir noktada duruyor.  Herkeste benzer duygular var ama ahlaklı olanlar kötülüğün egemenliği altına girmeye direnebiliyor, ahlaktan yoksun olanlar direnmiyor. Bu bakışın bir şey açıklamadığını, nihayetinde dinsel olduğunu düşünüyorum. İnsan bundan çok, çok daha karmaşık bir varlık ya da “mahluk”. Psikoloji biliminin söylediği çok daha fazla ve anlamlı şey var insan hakkında ve bunlar Demirkubuz’un söylediği gibi kişiyi topluma uyumlu hale getirme çabaları olarak küçümsenip kenara atılacak şeyler değiller (öyle çabaların da varlığını yadsımıyorum). Kısacası “Kıskanmak”, kahramanı Seniha’nın nihayetinde kendi hayatını da daha yoksun ve yoksul bir hale getiren eylemlerine ışık tutamamış, onları anlama konusunda seyircisinin ufkunu açan ipuçları vermekten, sezgi düzeyinde de olsa yeni bir şeylere işaret etmekten yoksun kalmış bir film. Bir de Demirkubuz filmlerinden alışık olduğumuz, insanın iliğine işleyen oyunculuk performansları bu filmde yok. Ama elbette bir Demirkubuz filmi görülmeye değerdir. Baştaki balo sahnesinde, ortamın sakilliğini yansıtmasındaki başarısı ve romanı okuma isteği uyandırması bile filmi görmek için yeterli sebep.

Bu haber toplam 4163 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.