1. HABERLER

  2. MAKALELER

  3. Travmaya Psikolojik Tepkiler ve Bunlara Yaklaşım

Travmaya Psikolojik Tepkiler ve Bunlara Yaklaşım

Yeteri kadar tehdit edici olan bir olayla karşılaşan herkeste travma sonrası stres bozukluğu ortaya çıkabilir. Ancak her birey olaya farklı tepkiler gösterebilir.

A+A-

 

Korunma

 

Depremle ilgili olarak üç psikolojik risk faktörü vardır. Bunlar, korkutucu olayın travma yaratan etkisi, bağlanma objelerinin kaybı ve olaydan sonraki yaşamda karşılaşılan streslerdir. Depremle ilgili olarak gelişen korkularda, diğer korkulara benzer korunma yolları kullanılabilir. Gelişimlerinin bir parçası olarak, çocuklar korkuları üzerinde denetim sağlamayı aşağıdaki yollarla öğrenerek geliştirirler;

1- Tehlikeli olan ve olmayan durumları ayırt etmeyi ve ne zaman korkması ve kaçınması gerektiğini ayırt etmeyi öğrenmek,

2- Günlük yaşamı etkilemeden tehlikelerden kaçınmayı öğrenmek (örneğin, araba çarpmasından korktuğu için evde oturmak yerine karşıdan karşıya geçmeyi öğrenerek),

3- Tehlikeli olabilecek bir durumdan olumlu sonuçlar çıkarabilecek pratik becerileri öğrenmek (örneğin, boğulmamak için yüzmeyi öğrenmek),

4- Kaçınılmaz, ancak göreceli olarak rahatsız edici durumlarla, gerçeklerle başa çıkmayı öğrenerek (örneğin, doktora gitme), (Spence, 1994).

Deprem gibi bir çevresel felaketin tamamen denetlenmesi olası değildir. Ancak çocuklarda korku yaratacak televizyon programlarının, depremin ilk günlerindeki sorunların tekrar tekrar televizyonlarda gösterilmesinin, sorunların yetişkinler tarafından sürekli canlı tutulmasının önlenmesi ve bu durumların kontrol edilebilmesine özen gösterilmelidir.

 

Aile: Anne babanın davranışlarının çocukluk korkularının gelişiminde önemli yer tuttuğu da bilinmektedir. Korku ve kaygılar doğrudan ya da dolaylı yoldan çocuklara aktarılabilmektedir. Olaydan sonra, anne ve babaları çok kaygılı ve koruyucu olan çocuklarda daha fazla sorun görülmektedir. Aile ayrıca çocuğun kaçınma davranışını destekleyebilir, böylece bu çocuklar kaçındıkları olay ya da durumla ilgili işlevsel başa çıkma yollarını öğrenmekte zorlanırlar. Bazen de aileler farketmeden korku davranışını sosyal açıdan desteklerler ve bu konuya yoğun ilgi göstererek sorunu güçlendirirler. Bunu sorunun ortadan kalkması için iyi niyetle yaparlar. Ancak bu arada çocuğun sorunla başettiği ve korkusuzca davrandığı durumları gözardı ederek sadece soruna yoğun ilgi gösterirler. O zaman kazanan sorun, kaybeden ise aile, ilişki ve toplum olur.

Genellikle kaygı ve korkuları olan çocuklar yeteneklerini küçümserler ve herhangi bir başarıdan dolayı kendilerini ödüllendirmeyi bilmezler. Anne babaların yaklaşımı ve beklentileri çocuğun kendine güvenini ve başa çıkma yollarını etkileyecektir. Modelleme için aileden başka kardeşler, televizyon ve öğretmenler de alternatif kaynaklardır. Gözleyerek öğrenme çok önemli olduğundan olumlu örneklerin izlenmesi, korku davranışının azalması için kullanılabilir.

Başa çıkmanın kolaylaşması için önceden de belirtildiği gibi ilk basamak bilgilendirmedir. Depremden etkilenen bölgenin büyüklüğü ve yıkımın fazlalığı etkilenmiş olabilecek her çocuğun tek tek ele alınmasını olanaksız hale getirmektedir. Bunun için birçok kuruluş tarafından broşürler bastırılmış ve dağıtılmıştır. Burada amaç anne babalara, bölgede çalışan doktor, hemşire, ebe ve öğretmen gibi görevlilere çocukların karşı karşıya olduğu riskleri ve bunlara karşı yapılabilecek olanları açıklamaktır. Aslında bu bilgilendirmelerin depremden önce yapılmış olması çok daha faydalı olurdu. Başa çıkma yöntemlerinin bireylere önceden öğretilmiş olması olaya verilen tepkileri değiştirecek ve insanların eski durumlarına dönmelerini kolaylaştıracaktır. Ancak ülkemizde özellikle çocuk ruh sağlığına yönelik ilginin yeterli olmayışı bunun gerçekleştirilmesini geciktirmiştir. Depremden sonra ise çeşitli medya kuruluşlarında bilgilendirici yayınlar yapılmıştır.

 

Kobe depreminden sonra bölgedekiler için telefonla danışma hatları kurulmuştur (Nagao ve ark., 1995). Bu hatların halkı bilgilendirmekte oldukça faydalı olduğu, ancak en fazla ihtiyacı olanlara ulaşılmakta yine de güçlükler yaşandığı bildirilmiştir.

 

Afet bölgelerinde çalışan gönüllülere verilen desteğin koruma açısından önemi gözardı edilmemelidir. Ekibimiz izcilere, askerlere, muhtarlara, Kızılay görevlilerine ve hemşirelere destek olmaya çalışmıştır.

 

Deprem sonrası önemli bir nokta, yukarıda belirtildiği gibi zaten toplumumuzda yüksek oranda görülen dini korkular gibi korkuların bilinçsiz şekilde körüklenmesidir. Bir diğer önemli nokta da, bu insanların depremle ilgili olmayabilecek diğer hastalıklar, günlük yaşam olayları, insan ilişkileri gibi konularda da sorunları olabileceğidir. Pek çok birey böyle durumlarda depremle karşılaştırıldığında önemsiz gibi duran böyle konularda yardım istemekte zorlanırlar. Hatta bazen profesyonel psikolojik danışmanlar ve klinisyenler de bu gibi sorunları hafife almak gibi bir tavır alabilirler. Oysa herşeye rağmen yaşamın devam ettiği bu bölgelerde, insanların normal koşullar altında ciddi sıkıntı yaratabilecek bu gibi sorunlarıyla da ilgilenilmesi ve bireylerin bu konularda da yardım isteyebileceklerinin onlara bildirilmesi önemli görülmektedir.

Sık sık bu tip felaketlerle karşılaşan ve bundan sonra da yaşadığımız coğrafya nedeniyle yeniden böyle olaylarla karşılaşma olasılığı yüksek olan toplumumuzun, bu gibi afetlerin olası zararlı psikolojik sonuçlarından korunabilmesi için yeterli destek birimlerinin oluşturulması ve genel olarak topluma stresle, korkularla başa çıkma yollarının öğretilmesi gereklidir. Bunun için de konuyla ilgilenenlerin ve bu bilgiyi topluma aktarabileceklerin yakın işbirliği gerekmektedir.

 

Kaynaklar Sayfanın devamını tıkla

Bu haber toplam 97120 defa okunmuştur
Haberin Devamı 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.