Çocukta Psiko-Sosyal Uyum Evreleri Nelerdir?
Çocuklarda Psiko-Sosyal Uyum Evreleri Nelerdir? Buhran dönemi ne zaman başlar? İşte ayrıntılar...
BİRİNCİ BUNALIM DÖNEMİ
Buna ezcümle belirtildiği gibi, “Hürriyete karşı birinci atılım~ “birinci kcıprisler çağı”, “Egosantrik dönem”, “3 yaş bunalım dönemi” gibi isimierde verilmektedir Uacquelin, G.). Çocuk, ego’sunu, yani benliğini bu dönemde keşfeder. Bu keşif iyi olamaz, başarılı atlatılarnazsa, halkın egoist dediği, bencil bir tipin ortaya çıkması çok doğaldır. Velevki bu hal, ilgili uzmanların titiz yardımlarıyla gerek o devrede veya daha sonraki ay ve yıllarda derinlemesine çalışılarak düzeltilmek istenmesin. Böyle bir zaafın daha sonra telafiye çalışılması şöyle bir örnekle e-le alınabilir. Bir pencere camını kırmak veya kırmamak. Biraz dikkat edilir- ve cam kırılmazsa mesele yoktur. Eğer cam kırılmışsa o taktirde o kırık camlar toplanıp fabrikasına gönderilir, kırık parçalar tekrar cam haline getirilebilir ve- bir usta tarafından yerine yeniden takılabilir. Birinci yol çok basittir, Küçük bir dikkat, ikinci zahmetli yoldan insanı korur. 3 yaş bunalım döneminin başarılı veya başarısız geçmesi ve sonradan telafiye çalışılması aşağı yukarı bu örnekte verildiği tarzdadır. En iyisi bu dönemi anne ve babanın iyi tanıyarak, buna uygun davranışları benim seyebilmeleridir.
3 yaşına kadar çocuk çevresindeki mekanı yavaş yavaş keşfetmiş ve inşa etmiştir. Evde zararlı işler, örneğin tabakları kırmak, merdivenden düşmek vs gibi yapabilir (dikkat). Tedbirli olunınalıdır. Tedbir alınmalıdır. Merdiven başlarına parmaklıklı kapı yapılması gibi tedbirlere gitmek lazım.dır. Bu dönemde anne-baba çocuğuna sık sık “koşma düşeceksin, dokunma kirleteceksin, dikkat et biryerini acıtacaksın” der dururlar. Hastalıktan
yeni kalkmış bir şahsa yavaş yavaş odada dolaşmaya başladığı zaman bundan sevinç duymaklığımız gerekir. Oysa böyle yapmayıp da onun bu hareketine kızgınlık gösterilirse, hastanın iyi olma azmi kırılabilir. Ayağa kalkmaya hasret kalmış hasta kendine bu takati bulabiliyorsa hatta doktor kendisine engel olmak istese bile ayağa kalkma işini yinelemek isteyecektir. Çocuk 1-çin de durum böyledir. 0 özlemle yürümeyi, gelişmeyi, bilgisi-ni artırmak için etrafı karıştırmayı arzulamaktadır. 3 yaşındaki çocuk elinden gelse dünyayı keşfetmeye çalışır. Kırılabilecek şeyleri kırmaya, kalemlerle bir yerleri çizmeye ihtiyacı vardır. Buna göre bir oda veya köşe hazırlanması evde çocuk için faydalı olur. Çocuğu bütün bunlarda tecrübe sahibi olmasında kontrolümüz dahilinde serbest bırakmalıyız.
Çocuk bu çağda (2.5-4 yaş) çevreden ve aileden adeta çözülerek hürriyet yolunda ilk merhaleyi aşar. Amaç ileride tek başına hayatını yaşayabilecek hale gelmesidir. Bunun ilk sınavı bu dönemde verilmektedir.
Bir kuşun uçabilmek için ilk palazlanmaya başlaması bunun güzel bir örneğidir. Böyle böyle kuş uçmayı öğreııecektir. 0 da kendi başına yuva kuracaktır, onun da yavruları olacaktır ve böylece tabiat devam edip gidecektir. Bu dönemin bir diğer adı da “ilk karşı koyma buhran dönemi” dir. Bu nedenle çocuk kendisine vasilik edenlere karşı koymadan rahat edemez. Bunun da sebebi şudur. 0 kendi kuvvetini tanıyacaktır. Kendi öz kuvvetini deneyecektir. Kendini kabul ettirmeye çalışacaktır. Daha ilerki yıllarda geçireceği, ikinci bunalım dönemi için güç toplayacaktır. Sosyal benliği keşfetme buhranı, bunun için daha şimdiden kendisine cemiyette bir yer temin etme sancılarını halledebilmek için zeminler hazırlamakla meşguldur.
Bütün bunlar normaldir. Yaşamanın gelişmenin, evrelerin bir neticesidir. Bunlar bilinmezse çocukta bu karşı koymalar çok şiddetli hal alır ve daha büyük kaprisler şeklinde belirir. Çocuğun bu özelliği anne-baba tarafından hatırlanmazsa çok ciddi karı-koca sorunları ortaya çıkabilir. Zira eşler mutlu olmak için evlenmişlerdir. Oysa çocuk türlü kaprisleriyle onlara adeta hayatı çekilmez hale getirmektedir. Nitekim halk arasında bir söz vardır, evliliğin tekli yıllarında karı-koca sorunları, kavgalar çok olur denilir, yani 3,5, 7 nci yıllarında, 3 yaş ve 7 yaş buhrarı dönemleri bilinseydi, bu suni karı-koca sorunları doğmazdı. Esasen evlilik paikolojisine göre eşler herhangi bir şekilde zaafa uğradıkları taktirde, birbirlerini suçlamak yoluyla konuyu saptırma eğilimi vardır. Örneğin ekonomik sorunlar karı-kocanın ciddi kavgalarının doğmasına neden olabilir. Oysa karı-koca masumdur. Sorun ekonomiktir, bunun gibi. Sonuç, tabiat kanunları tanınmalı, ona uygun davranışlar benimsenmelidir.
Anne ve babanın ÇocUğUn eğitiminde aynı paralelde olmaları ciddi bir sorundur. Yani aynı bilgileri birlikte bilmeli ve uygulamalıdırlar. Görüş ayrılıkları varsa bunlar uygun şekillerde (aile refah klinikleri vd) biran önce ortaya konulup giderilmelidir yoksa bundan sadece anne baba değil çocuk da çok örselenecektir.
Çocuğun psikososyal özellikleri ve başarılı bir uyumunun esasları konusunda anne ve babanın fikir birliği içersinde olmaları, aile ve çocuk refahı açısından aşılması gereken ilk merhaledir.
Çocuk bedensel ve psikososyal gelişimi açısından etrafta zarar verebileceği eşyaların bulunmadığı bir odada veya en iyisi bir bahçede oynayabilmelidir. Havanın güzel olduğu durumlarda çocuğun tabiat içersinde olması çok faydalıdır. Gerek odada ve gerekse bahçede çocuk takip ve kontrolden asla uzak tutulmamahdır. Ancak bu müdahale anlamında olmayıp, onun canına ve çevreye zarar verebflmesini önlemek yönünden önemlidir. Bu yaşta çocuğun pahalı oyuncaklar yerine tahta küpler, ip, çakıl taşları, eski fakat temiz çantalar, üst üste koyarak şekil yapabileceği seramikler, oyuncak el terazisi, sepet, bozuk ve kullanılamaz duruma gelmiş olan telefon apareyi, belki bir yazı makinası (daktilo) vd daha yararlıdır. Kaslarını ve duyularını çalıştırabilmek yönünden de bu tür elemanlar lüzumludur.
Örneğin bir baba kendi imkanlarıyla lxlxS cm büyüklüklerinde küçük küçük tahta parçalarını marangoza hazırlatabilir. Kendisi bir pazar günü çocuğuyla birlikte bunu önce zımparalayabiltr. Sonra da onları renk renk yağlı boya ile boyayabilir. Bunlardan bir sepet dolusu, tahminen 150-200 adet olması, hatta aralarında farklı ölçülerde tahta parçalarının da boyalı olarak bulunabilmesi bu buhran dönemini yaşayan çocukların pek işine yarar ve bunları üstüste koymak suretiyle türlü şekiller yapmak ister. Çok ucuz ve kullanışlı araçlar olurlar. Üstelik kırılması, yarılnıası, yutulması gibi tehlikelerde bulunmamaktadır.
Çocuğun normal gelişimi açısından gürültü etmesi bir gereksinimdir. Fazla sessiz çocuklar, çok hareketli çocuklardan hatta daha çok endişe uyaııdırmalıdır. Rehberlik herşeyden önce sevgi, toi~rans, otorite, sabır ve inanma işidir. Çocuğa anne ve babasından istediği pstkososyal hakları sevgi vd verildiği zaman, ondan da bazı şeyler ist~rnek ve almak daha kolaylaşır. Örneğin otoritemize itaatı gibi. Nitekim gerçek sevgi ve tolerans görmüş çocuklar anne ve babalarının otoritelerini daha rahatlıkla kabul ederler ve onlara itaat ederler. Çocuk üzülüyor, ağlıyor diye onun iyiliği için ondan beklediğimiz işleri yapmıyorsa, söz tutmuyorsa kendinden istediklerinden vazgeçmek., çocuğun işlerini ağlıyarak yaptırabiieceğine dair onda bir kanaat hasıl olmasına vesile teşkil eder. Bu sebepten çocuktan birşeyler isterken bunların istenebilecek şeyler olup olmadığı konusunda önce iyi karar verip ondan sonra kararlı olarak onu uygulamamızda büyük yararlar vardır, Örne~ğin bu dönem bunalımı içersinde olan çocuğun televizyon seyredip seyretmemesi konusunda verilmiş ciddi ve tutarlı karar alınmalı ve istikrarlı bir şekilde uygulanmalıdır. Birgün öyle, birgün böyle birbirini çelişkiye düşüren davranışlar Çocuğu da, aileyi de mutsuzluğa götürür. Çocuğu eğitenlerirı bir süre sonra çocuk karşısında etkisiz hale gelmeleri bundandır. Onları tekrar çocuk üzerinde etkili hale getirmeye çalışmak giderek zorlaşır ilgili uzmanlık müesseselerinin bu aşamada da yardımları büyük olur.
Yetişkinler, çocuğun akrabaiarı ve diğer sosyal çevre bireyieri, çocuğu yola getirmek veya ona karşı yeteriaıce etkili olabilmek için ne kadar araya girerlerse, Çocuğun karşı koyma tepkileri de o nisbette çok şiddetli olur. Çocuğun kaprisleri giderek artar. Anne-baba burada esastır. Diğer sosyal çevre bireyleri anne-babanın otoritesini çocuk üzerinde sarsacak davranışlardan şiddetle sakınmalıdırlar oysa iyilik yapıyoruz diye nice aile yakınları çocuğun yanında anne ve babayı eLeştiririer veya onların koydukları kurallara ters düşecek tavırlarda buJunurlar. B~iylece çocuğun sosyal gelişimi yeni buhranlar ortaya çıkarır. Öyle ise, sadece anne babanın değil tüm bireylerin bu alanlarda asgari bilgiyi bilıneleri vatandaşlık görevi olarak mühimdir.
Çocuğun eğitiminde rehberlik görevini üzerine almış anne ve baba, mutlaka bu alanlarda özel eğitim almış asgari bir uzmamn denetiminde bu görevini sürdürmeye çalışmalıdır. Billmi. guIrdlğI bu kolaylıktan yararlamnalıdır.
Çocuğun kaprisleri karşısında yapılabilecek en iyi hareket tarzı, çocuğun tehlikesizce yapabileceği şeyleri yapmasına müsaade etmek, öte yandan da kaprislerinl görmemezlikten gelmektir. Suçları karşısında veya yapması lazım gelen işlerinde sarsılmaz bir sesle ve sükunetle onu eğitınek gerekir. Bundan çıkan anlam şöyle de olabilir. Çocuğu hoşuna gideni kırmakta, kapılan kmralamakta, duvarları çizmekte serbest mi bırakmak lazımndır. Verilecek cevap, evettlr. Çocuğun kaslarım ve duyulannı gellştlrebilmek için buna ihtiyacı vardır. Çocuğun ilaca ihtiyacı olsa bu alınmayacak mıdır? Öyle ise bu da yapılacaktır. Bu dönemde çocuğun ilacından blrkısmı da budur. SÜRÜ eşyalar ve süslü duvarlar her zaman tekrar yapılabilir. Ancak çocuk büyüdükten sonra onun giden çağını tekrar geriye getirmek mümkün değildir. Ne yazıkkl, meslek hayatımızda sosyo-ekonomik yönden üst düzeyde bulunan kültürlü aileler de bile bu tür uygulamaları çok görmekteyiz. Pırıl pırıl bir çocuk odası, herşey model kitaplarındaki gibi ama gel gelelim, çocuğun etrafı çizmesi, dağıtması vs yasaktır. Orada biblo gibi oturmak zorundadır. Kimi bu kesim ailelerde anne makyaJını yapıp günlere gitmektedir. Çocuk ise bunalım dönemini kapıcının kızı ile birlikte geçirmektedır. Kapıcının kızını haklr görmüyoruz. Asla, ancak annenin yerini kimse tutamaz. Kaldı ki, başından bu yana söyleyip durduğumuz gibi, çocuğu bilimsel yönden tanımak ve 0-na göre hizmet vermek esas değil miydi?
Çocuğu hoş görmenin asla kayıtsızlık anlamına gelmediği hep söylenegelmiştlr. Çocuğu tanıyıp ona uygun davranışlar 1-çersinde olduktan sonra, pekala çocuktan yemeğini düzgün yemesi, elini güzelce yıkaması, kendi odasında etrafı dağıtmasımn daha uygun olacağı kesin bir şekilde ve tatlılıkla söylenme11, istenmelidir. Kesin bir şekilde istemek gereklidir. Bunda sebep lazımdır. İlk deneyimlerde anne-baba başarısızlığa uğrarlarsa yılmamalıdırlar ve özenle lstlkrarlarını korumalıdırlar. örneğin böyle bir olayda, mesela televizyon seyretmede, geç saatlere kadar anne-baba Çocuğun bu seyirine mani olmak istiyorsa, bu kararını açıkca çocuğa söylemelidir. En fazla iki kez de müsamaha (başlangıçda) hoşgörülebilir. Ancak bunu ailenin böyle istediği çocuğa hatırlatılarak, bir dahaki seferde kendisine müsaade etmiyecekleri bildirilmelidir. Görülecektir ki, bir iki müsamahadan sonra çocuk artık o yola girecektir ve bir defa da annem-babam söylediklerini yaparlar intibaını aldıktan sonra, artık aile-çocuk refahında iyi bir ilerleme kazanılmış demektir.
Anaokulları, çocuk bahçeleri, çocuk kulüpleri bu tür annebabanın otoritelerini sağlama yönünden faydalıdır. Çocuk buralarda da sevgi ve toleranstan sonra otorite geleceğini görecektIr. Ailesine ve sosyal çevreye uyumu daha kolaylaşacaktır. Bu nedenle modern anaokulu hizmetlerinin çocuğun psikososyal gelişiminde bir gereksinim olduğu bilinmektedir. Yurdumuzda da mecburi olması yolunda çalışmalar mevcuttur.
Anne-baba ve çocuk arasında kaprislerin Çoğalması, onları barıştırmak için diğer sosyal çevre bireylerinin bilgisizce araya girmeieriyle olur. Çocuk esasen kaprisler buhranı çağını yaşamaktadır. Onların ilk rehberi olan anne ve babayı bu konuda diğer sosyal çevre bireyleri adeta başkan seçmelidirler. Onların yöneltisi doğrultusunda çocuklarıyla akrabalık, yakınlık vd ilişkilerini sürdürmelidirler. Aksi takdirde onlar bilmeyerek o çocuğa ve onun anne ve babasına yeni sorunlar meydana getirebilirler. Çocuğa yapması lazım gelen işlerde, yemeğini yemesi, uykusunu uyuması vd ona ödün vermeye, sen bunu yaparsan sana şeker alacağım vs demeye hiç lüzum yoktur. Bu bir yanlışlık olacaktır. Zira uyumak, yemek yemek ödün gerektirecek birşey değildir. Bunlar normal fizyolojik işlerdir. Bunu yapmazsa anne ve babanın başarısızlığa düşeceğinden korkmamalıdır. Çocuğun bu buhran dönemini başarılı atlatabilmesi için anne ve babasının fizik yaklaşımlarına da ihtiyacı vardır. Kucaklanmak, elinden tutup gezdirilmek, öpebilmek vd. Bu ihmal edilmemeli, ancak normal bir dozun da üzerine çıkılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, üç yaş bunalım dönemi, çocuğun bütün kaprislerinin tatmin edilebileceği bir çağ değildir. Bu kaprislerinin hepsi bu bunalım dönemiyle bitnıeyecektir. Çocuğa günün her saatinde şeker verilmesi (ödün verilmesi), taviz verilmesi onu büyük bir ihtimalle daha da kaprisli yapmak için güzel bir yoldur.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.