1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Toplumsal Şiddet Kültürü ve Seri Katiller

Toplumsal Şiddet Kültürü ve Seri Katiller

Cumhuriyet Gazetesi Dergi ekinde, Sinem Dönmez Psikiyatr Adnan Çoban ile seri katillere hayranlık besleyen kişileri, ve toplumun şiddete yaklaşımını konuştu.

A+A-

Cumhuriyet Gazetesi Dergi ekinde, Sinem Dönmez Psikiyatr Adnan Çoban ile seri katillere hayranlık besleyen kişileri, ve toplumun şiddete yaklaşımını konuştu. Söz konusu dergide yer alan röportajın ayrıntıları şöyle:


Sinem Dönmez / Cumhuriyet/ Dergi


Psikiyatr Adnan Çoban, seri katillere hayranlık besleyen kişilerin antisosyal eğilimler gösteren kişiler olduklarına dikkat çekiyor. İçlerindeki öfkeyi bir katilin üzerinden dışarıya çıkaran ve böylece tatmin olmaya çalışan insanların yarattığı tablo aslında toplumun şiddete eğiliminin de dışavurumu. Türkiye için tehlike çanları çalmaya başladı. Dikkat edilmezse Amerika'daki gibi katiller üzerinden bir endüstri bile oluşabilir.

Seri katiller hem medyanın hem de toplumun ilgisini çekiyor. Kimi zaman patolojik hallere de varan katil hayranlığı Amerika’da olduğu kadar absürd durumda olmasa da Türkiye'de de giderek çoğalıyor. Ogün Samast’ın beyaz bereli takipçileri, Cem Garipoğlu’na methiyeler düzen Facebook grupları ve son olarak İzmir cinayetlerinin ardından çizilen robot resme benzediği için bir saat içinde 300 arkadaşlık daveti alan İzmirli işadamı. Medyada yer alan haberler özellikle ergenlerin davranışlarını bozuyor. Psikiyatr Adnan Çoban, “Bu haberleri medya verirken denge kurmalı, 100 kişiden biri de olsa kendisini özdeşleştirip bir cinayet işleyebilir” diyor.

- Son zamanlarda cinayet haberleri alıp başını gidiyor. Biz çoğu için seri katil diyoruz ama filmlerde gördüğümüz seri katiller değiller sanıyorum değil mi?

- Evet. Genellikle Amerika’da görülen bir durum seri cinayetler. Bizim yapımızda yok. Seri katiller uzun uzun planlar yapar, her kurbanını aynı şekilde öldürür. Genellikle erkekler arasından çıkar. Normal hayatlarında çok çizgi dışı görünmeyen insanlardır. Bu bir genelleme değil, insanı seri katilliğe yönlendiren psikopatoloji her insanda görülebilecek bir şey.

- O zaman her insan bir anda katil olabilir mi yani?

- Olabilir. Beyin öyle bir organ ki, bozulduğu zaman insanı kontrol altına alır. Beyin fonksiyonlarının bozulması iki şekilde olur. Birincisi doğduğu zaman genetik bir bozuklukla doğabilir, ikincisi sonradan kazanılmış olabilir. Çocuk doğduğunda işlenmemiş sinir ağlarına sahiptir. Bu işlenmemiş olan ağlar dış uyaranlarla şekillenir. Anne babanın yanlış tutumları, çocuğun ihmal edilmesi, anne babanın ihmali, çocuktan uzak durulması, ihtiyaçlarının giderilmemesi gibi etkenler, bu şekillenmenin çarpık olmasına, bu da kişilik bozukluklarına neden olur. Anne babaların çocuk yetiştirmeyi çok önemsemeleri gerekiyor.

- Seri katil hayranlığını bu durumda nasıl açıklayacağız?

- Bir kadın kendisine tecavüz etmiş, zarar vermiş olan bir erkeğe âşık oluyor. Bizim bildiğimiz tarzda bir aşk değil. Bu patolojik. İnsanlar bazı durumlarda kendilerini korkutan nesnelere karşı nefret duygusunu aşırı sevgi şeklinde gösterebiliyor. Bu savunma mekanizmalarından bir tanesi. Karşı tarafı zihninde zararsız hale getirmek. Bir de birilerine zarar veren insanları kahramanlaştıranlar var. En son çıkan seri katilin hemen fanları oluşuyor. Bu insanların psikolojisini de incelemek lazım. Antisosyal eğilimleri olan kişiler bazen adi suç işlerken, bazıları da suç işleyenleri sanal yollardan kahramanlaştırarak kendini gösterebiliyor. Günlük hayatta öyle değiller ama eğilimleri var. Sanal ortamda tatmin etmeye çalışıyorlar.

- Genel olarak öfkeli ama dışavuramayan tiplerden mi çıkıyor hayranlar?

- İçlerindeki öfkeyi birilerinin üzerinden tatmin etmeye çalışan kişiler bunlar. İçlerinden seri katil falan da çıkmaz. Kendi hınçlarını kızgınlığını o seri katil çıkartmış oluyor. Kendi yapamadıklarını seri katilin yaptığını düşünerek tatmin oluyorlar. Bu da toplumun şiddete eğilim gösterdiğini, toplum içerisinde insanların şiddeti bir çözüm yolu olarak benimsediğine işaret. Sorunu şiddetle çözüp haklarını şiddetle alabileceklerini düşünüyorlar. Bu toplum sağlığı açısından zararlı. Son zamanlarda bu tip suçların arttığını görüyoruz zaten. Şiddetin absürdite kazandığı durum bu. Burada zayıf, güvensiz, toplumu sevemeyen bir insan var. Korkularını ve sevgisizliğini de bu şekilde gidermeye çalışıyor.

Öncelikle ruh sağlığı taraması yapılmalı

- Şiddet öğreniliyor mu?

- Tabii ki televizyondaki diziler, klipler hep ergenleri etkiliyor. Gençler internet kafelerde şiddet içerikli oyunlar oynarlar. Güçsüz, pasif, edilgen olduğunu düşünüyor ergenlikte, bu nedenle de kendini iyi etkin hissedebileceği bir ortam yaratmaya çalışıyor. Kendini etkin hissedebileceği 13-19 yaşındaki gençler her tür görüntüyü yanlış anlamaya müsaitler. O figürlerle özdeşleşip suç işlerler.

- Bu tip cinayetlerin medyada yer alması nasıl bir dengede olmalı?

- Bu tip haberler verildiğinde çözümün daha çok verilmesi lazım. Kötü örneği verdiğiniz zaman onun karşıtı olacak iyiyi de fazlasıyla vermek gerekiyor. Aile içi şiddeti anlatan eğitici programların çocuklarda şiddete eğilim yarattığı tespit edilmiş. Bu programlarda şiddetin görüntüsü kadar çözümü yok. 30 dakikalık programın 20 dakikası şiddet görüntüsü. Halbuki tam tersi olmalı. Programlarda, medyada herhangi şiddet içerikli bir görüntünün malzeme olarak kullanması sakıncalı. Yayınlanıyorsanız tam karşıtını kullanmanız lazım.

- Cem Garipoğlu olayından sonra testereli bir iki cinayet daha gerçekleşti.

- Evet. Bu haberlerin emsal teşkil etmemesi mümkün değil. Ama tabii herkes bunu dinleyip de katil olacak değil. Patolojisi bozuk olanlar bunu yol gibi görüyor. “O birini öldürüp rağbet görüyor ben de öldüreyim” düşüncesi içine giriyor, “birini öldürürsem herkes benden korkar” düşüncesi oluşuyor.

- İki cinayet işlemiş birisi hemen “Türk Seri Katil” oluyor. Özeniyormuşuz gibi geliyor.

- Bize ilginç geliyor. Çünkü toplumumuzda rastlanan bir şey değil. Normalde 3. sayfada olacakken ilk sayfada yer alıyor bu tip haberler çünkü alışkın değiliz. Ama bu bir yandan toplumun kabuk değiştirdiğini de gösteriyor. Çizgisel bir tarih anlayışımız var, sanki onların yaşadığını biz de yaşamak zorundaymışız gibi. Biz o yanlışları yapmayabiliriz. Bu bir illüzyon.

- Peki ne yapmalıyız?

- Dediğim gibi çocukların büyüme çağında ihmal edilmemesi, haberlerin dengeli verilmesi lazım. Ama öncelikle Türkiye’de ilk yapılması gereken şey ruh sağlığı taraması. Toplumumuzun ruh sağlığı bozuk. Bu değişim, gelişim esnasında birçok kişi travmatize oldu. İşsizlik, ekonomik sorunlar, kariyer, doyumsuzluk, mükemmeliyetçilik, toplumun ruhsal profilini çizmediğimiz sürece yardım edemeyiz.

Bu haber toplam 6977 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.