Dr. Recai Yahyaoğlu

Dr. Recai Yahyaoğlu

Siyasetin Psikolojik Ve Bürokratik Manipülasyonu

Siyasetin Psikolojik Ve Bürokratik Manipülasyonu

Siyaset ve bürokrasi demokratik ülkelerde bir disiplin içinde sürekli karşılıklı iletişim halinde bulunurlar…Siyasetçiler seçimlerle gelirler ve bürokraside kendileriyle uyum içinde çalışabilecek insanları doğal olarak tercih ederler. Bu durum hemen hemen her ülkede bizde uygulandığı şekilde olmasa da nispeten böyledir…Bürokratik oligarşi deyimi geçmiş dönemlerden kalan bürokratların yeni gelen iktidar partisi mensuplarıyla uyum içinde çalışamaması üzerine ifade edilmiştir. Bu tabir bürokratların sadece iyi geçinememeyi değil mevcut iktidarın yapacağı hizmetleri önlemeye yönelik davranmasıyla asıl anlamını bulmuştur…

Bürokratik oligarşi; yakın tarihimizde gündeme gelen bürokrasinin seçilmişleri engelleme operasyonundan sıkılmış ve hatta bunalmış siyasi iktidar temsilcilerinin dillendirdikleri bir kavramdır. Ülkemizde Ak Parti ile başlayan siyasi iktidar değişiminden sonra zihinsel bir devrim de gerçekleşmiş fakat buna bürokrasi içinde, kıyıda köşede değil merkezi yerlerde kalmış seçkinciler, elit bürokratlar, monşer psikolojisiyle hareket etmekten kurtulamayanlar uyum sağlamakta zorluk çekmişlerdir. Onların uyum sorunu bir süre sonra engellemeye dönüşmüş ve siyasi iktidar haliyle bu durumdan zarar görmeye başlamış, sürekli yakınır olmuştur…

Bürokratik oligarşiye nasıl ki karşı olunması gerekiyorsa ve bu durum adeta bir demokrasi mücadelesi gibi bayraklaştırılarak önemseniyorsa aynı şekilde siyasetçilerin de bürokrasi üzerindeki hükümranlıkları son birkaç yılda bazı zamanlarda ölçüyü kaçırabilmektedir. Siyasetçilerin kendileri gibi düşünen, aynı ortak değerleri ve yaşam felsefesini benimsemiş insanlarla çalışmak istemeleri haksız bir istek değildir. Fakat son zamanlarda yapılan tercihlerden kimi zaman hemen vazgeçilmekte ani ve sert kararlar alınabilmektedir. Bunun için daha titiz, özgür ve tarafsız olmaya çalışmak her ne kadar ön yargılı bazı kesimleri inandırmayacak olsa da son derece önem taşımaktadır…

Devlet geleneği sağlam milletlerde bu durum farklıdır…Zira bürokrasi taraf tutmaksızın her gelen siyasi iktidarla çok rahat iletişim kurmakta ve işleyişte kesinlikle yanlı, ön yargılı ve bağnazca bir yaklaşım sergilememektedir. Devlet geleneğimizde ve yönetim anlayışımızda olan bu sakat zihniyet bir türlü aşılamamış ve cepheler genişledikçe, karşılıklı suçlamalar ve siyasi olduğu ifade edilen mahkemeler açıldıkça insanların ön yargıları güçlenmiştir. Ergenekon davasından sonra ülkemiz içinde gelişen süreçte kutuplaşmanın oldukça ciddi/tehlikeli boyutlara vardığı görülmektedir.

Kimse farkında değil fakat bürokratik oligarşinin tam tersi durum ülkemizde son birkaç ay içinde bir karşı psikolojik ve bürokratik manipülasyona evrilmeye başlamış görünmektedir. Bu durum her ne kadar siyasetçilerin bürokrasiye müdahale etme isteğinden kaynaklanmakmış gibi görünse de hizmet etme/insan odaklı olduğunu da düşündürmektedir. Zira Ak Parti hükümeti geçmiş dönemlerde iktidar olmuş hükümetlere göre çok daha emin ve kendine güven içinde davranmaya devam etmektedir. Bu durum politik kaygıları birinci önceliği haline getirmemesinden değil tekrar iktidar olmanın kazandırdığı güvenden ve geleceğe hala büyük bir iyimserlikle bakmasından kaynaklanmaktadır.

Merkezi hükümet gibi yerel siyasetçilerin de bürokraside daha ciddi bir şekilde söz sahibi olmaya çalıştıkları dikkatlerden kaçmamaktadır.Bu davranışın temelinde kuşkusuz iyi niyet vardır.Yerel politikacıların bürokrasiden memnuniyet veya hazımsızlık duymalarında birden çok faktörün rol oynadığı söylenebilir.Yerelde sadece kendilerine ve bölgelerine odaklanmış politikacıların herkesin politikacısı veya belediye başkanı olabilmelerindeki sıkıntıları maalesef her dönemde olmuştur.Çevrelerindeki insanlara kendilerini destekleyenler/desteklemeyenler şeklinde bakmak son derece sakıncalı bir durumdur. Bu konuda Başbakanımızın seçimlerden sonra belediye başkanlarına defalarca uyarılarda bulunmasına rağmen konunun hala aşılamayan bir sorun gibi göründüğü esnaf ve eşraf kesimlerinde sıkça dillendirilmektedir. Bu ve daha pek çok konunun kökeninde merkezi hükümetin yerel belediyelere fazlaca yetkiler vermekten yana olan tutumunun rol oynadığı bir gerçektir.

Devlet geleneği ve kökleşmiş standart uygulamaları olan ülkelerde her iki kurum da denge içinde birbirlerinin sınırlarına müdahale etmekten kaçınırken bizde etki ve ilgi alanları karışmakta hiç ilgisi olmaması gereken bürokratlar fazlasıyla siyasetin içinde yer alabilmektedirler. Nitekim bundan dolayı ciddi oranlarda yara alan saygın kurumlarımız vardır. Böylesine yanlış stratejiler Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde kesinlikle yoktur. Bu duruma siyasetçilerin çok güçlü ve kararlı bir neşter vurmalarının zamanı gelmiş ve hatta geçmektedir. Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan herkes kendi işini yapsın veya kimse durumdan vazife çıkarmasın derken hep bu duruma dikkatleri çekmeye çalışmaktadır.

Demokrasi kültürü içinde siyasetçilerin kendilerine rakip olanları bir tehlike unsuru olarak görmeye başlaması, en basit tabirle siyasi iktidara iş yaptırmak istemeyen monşer zihniyetli, seçkinci, halktan kopuk bürokratların yaptığı hataya düşmüş olduklarını gösterir. Her siyasi iktidar öncelikle dürüst ve güvenilir devlet adamlarını tutup kollamalı, onları önemli ve kilit noktalara getirmeli fakat bunu yaparken onun politik tercihini değil, iş yapma yeteneğini, başarılı olma potansiyelini göz önünde bulundurmalıdır…Bu konuda şimdiki iktidar partisinin son birkaç gelişme dışında olabildiğince hassas ve başarılı olduğunu söylemek mümkündür. Başbakanımızın diklenmeden dik durma tabirini usturuplu olarak hayata geçiren bürokratlarının şimdiye kadar arkasında durduğunu, hatta onları haklarındaki pek çok şikayetlere rağmen görevlerinin başında ısrarla tuttuğunu biliyoruz…

Siyasetin sürekli değişen atamalarla bürokraside yeni insanları ve yüzleri çeşitli görevlere getirip değiştirmesi tahmin edildiği gibi çok sağlıklı bir durum değildir. Faydası kuşkusuz olabilir belki fakat bir o kadar da zararı olduğundan emin olunmalıdır. Vefa kavramı ile derin bağı olduğunu bildiğimiz Başbakanımız sırf bu yüzden yerel seçimlerde pek çok değişmesi gereken belediye başkanına dokunmamıştır...Yerel seçimlerde kısmen başarısız olmanın sebeplerinden birisi sayılabilecek bu durum Başbakanın iyi niyetini hala kendi partisi içinde olanlara gösterdiğini ortaya koyuyor…Bir diğer önemli faktörün partinin efsaneleşmiş yerel politikacılarının kendi eski yuvalarına dönme korkusunun da olduğu ifade edilebilir.Şanlı Urfa örneğinde yaşandığı gibi.

Korkularımız gerçeğimiz olur. Bu yüzden geleceğimizden endişe duyarak korkmaya başlamak doğru değildir. Korkunun er geç hayata geçme ihtimali vardır ve tecelli etmesi adeta mukadderdir. Hepimiz yükseldiğimiz gibi düşeriz. Hepimiz böldüğümüz gibi bölünürüz…Hayat kişisel ve kurumsal kimliğimizin yaptıklarını kendi zihnine kaydeder ve bize aynısını tekrar yaşatır…Çoğumuz ölmeden önce yapıp ettiğimizin hesabını veririz...Hesabı bu dünyada verenler her şeye rağmen şanslıdırlar…İlahi adaletin ve gelişen sürecin tecelli etmesini kimse engelleyemez…

İktidar siyasetçileri son gelişen olaylara bakıldığında bürokraside ciddi revizyona gitme kararlılığında olduklarını göstermektedirler.Zaten başka çareleri de kalmamıştı. Tam gün yasası bu konudaki kararlılığı gösteren bir örnek...Tam gün yasası tüm bağırıp çağırmalara rağmen muhalefetin de katkısıyla gelişerek ve güzelleşerek ilerliyor…Meclis önceki gece çıkardığı yasayla askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açtı.Yasaya göre askerlerin işlediği “anayasal düzene karşı suçlar” ile “terör” ve “çete” suçları doğrudan özel yetkili sivil savcılıklar tarafından soruşturulmaya başlanacak…Bu da en yenisi ve en yakışıklısı…

İç İşleri Bakanımız belediye başkanlarından vatandaşa tepeden bakan personellerini değiştirmelerini istedi.Yeni atanan valiler için Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız çok güzel ve yapıcı tavsiyelerde bulundu. Artık psikolojik ve bürokratik manipülasyonun tüm boyutlarıyla işlemeye başladığı görülüyor. Bunun sıkıntılı olmayacağı fakat bir miktar sancılı olacağı yapılan değişikliklerle ortaya çıktı. Bir davranış değişikliğinden iktidarın ne yola girdiğini anlamak için sadece akıllı olmak yeterlidir. İktidar partisi yetkililerinin kendilerinin de kalıcı olmadıklarının bilinciyle bürokraside baskı unsurunu kullanmaksızın cesaret ve yeni bir psikolojiyle değişimler yapmaya hazır oldukları görülüyor. Bizlere de hayırlısı olsun demek düşüyor…

Dr.Recai Yahyaoğlu

www.tamtip.com

Bu yazı toplam 3944 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Recai Yahyaoğlu Arşivi

YDS-2

26 Haziran 2013 Çarşamba 00:00