1. HABERLER

  2. KİTAPLIK

  3. Pollyanna'cılıktan nefret ediyorum

Pollyanna'cılıktan nefret ediyorum

Nazan Bekiroğlu'nun uzun zamandır beklenen kitabı “Lâ- Sonsuzluk Hecesi” okuruyla buluştu

A+A-

HALE KAPLAN ÖZ / Yeni Şafak


Lâ- Sonsuzluk Hecesi, insanlığın genel gerçeğini temsil eden Adem'in hikayesi. Cenneti ve yerzünün ilk halini, ilk sakinleriyle resmeden Nazan Bekiroğlu, modern zihinlerde, varoluşa ve hakikate dair büyük bir pencere açıyor.

Nazan Bekiroğlu'nun uzun zamandır beklenen kitabı “Lâ- Sonsuzluk Hecesi” okuruyla buluştu. Lâ, Adem'in hikayesi. İnsanın genel gerçeğini Adem'in temsil ettiğini düşünen yazar, bu hikayeye Havva dahil herkesin Adem için ve Adem'le ilgileri oranında girdiklerini söylüyor. Yusuf İle Züleyha'da, Nun Masalları'nda ve İsim İle Ateş Arasında'da olduğu gibi bu romanında da okurunu geçmişe hem de en eskiye götüren yazar, bu durumu araştırıcı mizacı ve merak duygusuyla ilişkilendiriyor. Bekiroğlu, eskiyi anlatmanın, bugünü ıskalamak olmadığını da söylüyor: “Eski gibi görünen kahramanlar ve olaylar bu günü ve yarını da temsil eden evrensel doğruların göstericisidirler.”

“Bu kalem, Havva kalbinin bu hikâyedeki gerçekliğini çekmez. Bu yüzden bu hikâyeye Havva'nın halleri sığmadı, sadece rüyaları kaldı.” diyorsunuz. Âdem'in Havva'ya bakıp neler düşündüğünü biliyoruz. Ama Havva ne diyor hiç bilmiyoruz. Oysa bu hikâyenin anlatıcısı kadın...

Âdem'in kelimeleri öğrenişi, Havva'yı tanıdıktan sonra, onun hallerini öğrendiği isimlerin arasında bulamayışını düşünüyorum da Havva'yı anlatmıyor ama Havva'ya dair çok şey söylüyor bu kitap. Yanılıyor muyum?

Bir yazar olarak kendiniz serinkanlı buldunuz mu bu hikâyeyi anlatırken? Ben Kabil'e bile şefkatle dokunan bir el gördüm. Onun imtihanın, öfkesinin, pişmanlığının okura edebi haz vermesine izin vermemişsiniz.

En çok hangi karakter uğraştırdı sizi yazılırken? Onu anlatmaya çalışırken siz ondan ne öğrendiniz?

Kitapta Âdem ve ailesinden olmayan ama bir bölüme adını veren yeni bir kahraman doğuyor: Kör at. Bu hikâyeye nasıl girdi kör at ve bu damar, tahayyüle, söze nasıl etki etti?

Çünkü o çok özel. Mübarek kılınmış. Sadece, "atların alnında kıyamete değin hayır vardır" hadisini hatırlamak bile onun insanlık için ne denli önemli olduğunu hatırlatıyor bize. Divanı Lügatittürk'te at etrafında 180 kadar kelime, deyim, atasözü var. At o kadar temiz ki içtiği suyun artığı ve sütü de temiz kabul edilir. Sadakati, güzelliği, ihtişamı, aynı anda başkaldırıyı ve sadakati içinde taşıması. Sonra çilesi. Bunlar çok etkileyici. At olmasa insanlık tarihinin gidişatı muhakkak ki çok farklı olurdu. Lakin bu birliktelik yazgısına rağmen, Hz. Âdem büyük ihtimalle koyun, keçi benzeri küçükbaş hayvanları hatta köpeği bir bakıma evcil bulmasına rağmen atın evcilleşmesi çok daha sonraki tarihlere denk düşer. (Bu kısımların hazırlığını yaparken Ahmet Musaoğlu'nun kitaplarından çokça fikir edindiğimi belirtmeliyim). Yani bu kutlu dostluğun gerçekleşmesi için araya uzun bir mesafe girer. Bütün bunlar muhayyilemi o kadar çok harekete geçirdi ki. Bir de sonucu peşinen bilinen bir hikâyenin romana evrilirken dramatik bir gerilime ihtiyacı vardı, atın öyküsü bu ihtiyacımı da karşıladı.

“Dünyanın özetini çıkarmak için bir kelime isteseler Âdem 'buğday' derdi.” diyorsunuz... En fazla ekmekle dünyalık olduğunu biliyor Âdem. Ekmeğin metaforik anlamı nedir burada?

Otosansür uyguladığınız ya da okuru gözettiğiniz oldu mu Lâ'yı yazarken? Ne kadarını akılla, ne kadarını kalple çözdünüz hikâyenin düğümlerinin?

Anlatıda loş bir yer kalmamasına özellikle dikkat ettiğiniz belli. Bunun için de ciddi bir okuma yaptığınızı biliyoruz. Kün emri, ontolojik süreç, insanın yazgısı... Bunca biriken, bir başka kitaba anne karnı olacak mı?

Yazarlar tarihe tanıktır. Sizin tanıklığınız neden hep çok daha eskiye dönük?

Bu kitabın genelinde anlatıcının da kahramanların da zamanı belirli bir zamanla, kendi zamanlarıyla sınırlı değil. Âdem neredeyse bir zamanın değil her zamanın tecrübeleriyle yüklü. Söz gelimi elif'ten be'den söz ediyor. Bu günü bilirmiş gibi konuşuyor. Neden böyle?


Lâ-Sonsuzluk Hecesi
Nazan Bekiroğlu
Timaş Yayınları
384 sayfa

Bu haber toplam 7975 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.