Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Öfkeli konuşmak zorunda mısınız Sayın Erdoğan?

Öfkeli konuşmak zorunda mısınız Sayın Erdoğan?

[email protected]

Adamın birisi az konuşmanın faziletlerine dair dört saat konuşmuş.

Aynen bunun gibi Sayın Baykal barıştan bahsederken bile yumruğunu sıkıyor. Aynı yaklaşımı Başbakanda da görmeye başladık. Dostluk ve barış, davranış dilimize yansımazsa eğer zarardayız demektir.

Sayın Başbakanın iletişim danışmanları ne güne duruyorlar? Bildiğim kadarıyla Tayyip Bey istişareye önem veren birisidir. Ekip çalışmasına açıktır.

Ancak son günlerde hem ses tonu yükseliyor hem de kalp kırıyor. Kalp kırmanın Kâbe’yi yıkmak anlamına geldiğini savunan bir kültürde yetişen kişi için fazla şeyler oluyor.

Öfkeyi savunmanın bir iletişim tekniği olduğunu söyleyen sivri akıllılar varsa ateşle oynadıklarının belki farkında değillerdir.

Geçenlerde Diyarbakırlı bir avukatı fena haşladı, son olarak da ayakların baş olmasının kıyamet alameti olduğunu söyleyerek aşağılayıcı bir üslup kullandı. İşçi sendika başkanları yanlışta ısrar edebilirler ama bir şeyi anlatmanın, hayır demenin bin tane yolu vardır. Öfke bunun en sonuncusudur.

Sayın Başbakan esasta haklı olabilir ama üslupta da haklı ve mantıklı olmalıydı. Konuşurken ses tonuna, seçilen kelimelere, sözlerin eşik altı vurgularına dikkat etmek en önemli iletişim tekniğidir.

Çoğu zaman insanın ne söylediği değil nasıl söylediği ön plana çıkar. Kişi nasıl söylediğine dikkat etmediğinde haklı iken haksız duruma düşebilir.

Öfkesi ile meşhur olan bir padişah fikirlerine önem verdiği bir dostu beraber iken niye konuşmadığını sormuş. İrfana sahip olan bu padişah dostu; “Doğruları söylemezsem Allah’tan korkuyorum, doğruları söylersem de senden korkuyorum sultanım’ diyerek anlamlı bir cevap veriyor.

Sayın Çiller için yakınlarını hep azarladığı söylenirdi. Tayyip Bey de böyle devam ederse ‘Peki efendim’ demeyenleri azarlıyor şeklinde bilinecek. Bunun doğru olduğunu kabul ediyorsa bize susmak düşer.

Bu vesileyle öfke ile ilgili bir kaç söz söylemek isterim.

Öfke ve şehvetin insan beyninde oluşturduğu enerji tatlıdır ama kontrolü çok zordur. Kişide geçici sarhoşluk uyandırır ve orantısız, ölçüsüz davranışlara neden olur. Hatta öfke anında insan beyni asit özellikli kimyasallar salgıladığı için kalp krizine sıklıkla rastlanır.

Aslında bizi öfkelendiren fikre ihtiyacımız vardır. ‘Hangi ilkem zedelendi? Değiştirmem gereken bir durum söz konusu mu? Kolay tatmin yolları mı arıyorum?’  gibi soruları sordurarak kendimizi geliştirmemizi sağlar.

Devlet adamının çok önemli bir sorumluluğu da toplumda dostluk duygularını yaygınlaştırmaktır. Kanuni Sultan Süleyman öfkelendiği zaman önemli kararlar vermez sorunun çözümünü sonraya bırakırmış. Kişinin düşmanını çoğaltacak öfkeler iletişim tekniği olamaz.

Zaten öfkenin en birinci ilacı da ertelemektir. ‘Şu anda sinirlendim bu konudaki kararı sonraya bırakmalıyım’ şeklindeki zihinsel kalıbı uygulamayı alışkanlık haline getirmek kalıcı başarı sağlar.

Bu konuda psikiyatrik açıdan izlediğimiz çocuk ve gençlere çıkartma şeklinde yazıp verdiğimiz bir slogan vardır: ‘Dur Düşün Yap. Dur Düşün Konuş.’  Bu önemli hayat prensibi niteliğindeki cümleyi gençlerin odalarına asmalarını öneriyoruz.

Sık öfkelenen ve çok konuşan insanlar kendilerine olan saygınlığın azalmasına sebebiyet verirler ve karizmalarını tüketirler.

Eğer böyle devam edersem sonunda ne olur?’ sorusunu kendimize sorabilirsek kaybedeceğimiz şeyleri görüp öfkemizi dizginleyebiliriz.

İdeal olan davranış öfkeyi bastırmak değildir, onu öğütmektir. Tarihten konumuza uygun bir örnek daha vererek sözü bitirmek istiyorum.

İmam-ı Azam yolda yürürken karşı taraftan bir öküzün geldiğini görür. Bunun üzerine yolunu değiştirir. Bunu gören bazıları imamın korktuğunu ima ederek küçük düşürmek için; “Ya İmam öküzden mi korkup yolunuzu değiştirdiniz?” diye sorarlar. Ebu Hanife, “Hayır korkmadım ama onun boynuzları benim ise aklım var” diyerek muhteşem bir cevap verir.

Zaten güçlü fikirleri olan insanların öfkeye ve şiddete ihtiyaçları yoktur.

Bu yazı toplam 8300 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Prof. Dr. Nevzat Tarhan Arşivi