1. HABERLER

  2. PSİKOLOJİK FİLM

  3. Ruhlar Bölgesi Filminin Fragmanı

Ruhlar Bölgesi Filminin Fragmanı

“Ruhlar Bölgesi” (“Insidious”,) kelimenin tam anlamıyla 1982 tarihli “Karabasan”ın katilsiz korku filmi mantığını günümüz olanaklarına uyarlamaya çabalıyor. Film seyirciyi bilinmeyenin dünyasına doğru bir yolculuğa çıka

A+A-

Özüne “Entity”, “Poltergeist”, “Elm Sokağı Kabusu” gibi yapıtları alan ancak bunlardan yeni bir şey çıkarmak için yola çıkan bir eser. “Ruhlar Bölgesi”, ‘ruh filmi’ adı altında psikolojik, algı bozucu, gerçeküstücü, atmosfer odaklı, katilsiz, tekinsiz öğelerden dil belirleyen, doğal seslerden güç alan ve paralel evren motifine yüklenen bir alt tür üretirken, takipçilerinin sürecin devamında karşımıza çıkacağını ispatlıyor. Yönetmen James Wan, burada Oren Peli’nin yapımcı desteğini kullansa da esasen ‘Paranormal Activity’ anlayışını balık gözü objektif, çarpık açı, renk paleti gibi atmosfer teknikleriyle donatıp William Castle’vari tekinsiz yan öğelerle korku aşılamayı seçmiş. Ölüm-yaşam arasında kalmışlığa vurgu yapan mitolojik ara dünyanın ise yaratıcı ve plastik haliyle alanın içinden bir ‘ruh bölgesi’ ya da ‘paralel evren’ çıkartmaya yaradığı söylenebilir. Eğer “Başlangıç” rüyaların ya da belleğin katmanlarını bilimkurgunun içinde aralıyorsa, “Ruhlar Bölgesi”nin de o yolculuğun korkudaki karşılığını özgün bir şekilde sunduğuna şüphe yok. Wan’ın filmi zamanla değeri daha iyi anlaşılacak bir korku başyapıtı.

Yedi yıl önce “Testere”yle (“Saw”) çıkış yaptıktan sonra “Ölüm Emri” (“Death Sentence”, 2007) ve “Ölüm Sessizliği” (“Dead Silence”, 2007) ile de farklı alanlarda eserler verebileceğini ispatlayan James Wan, ilk filminin açtığı çığırı çok da umursamıyor belli ki. Zira seriye dönüşen o yapıt ‘oyunlu filmler’, ‘slasher filmi’ ve ‘istismar filmi’ alanlarının hortlamasına yol açmıştı. Ancak yönetmen, bu etiketi kullanmaktan özellikle uzak durarak bir intikam filmi aksiyonu ve özgün bir hayalet filmi çekmeyi seçti.

Korku klasiği “Entity”nin şanına yaraşır bir esin kaynaklığı yapıyor

Wan’ın son eseri ise “Poltergeist”ta (1982) gördüğümüz cin filmi, “Elm Sokağı Kabusu”nun (“A Nightmare on Elm Street”, 1984) metafiziksel slasher filmi ve “Karabasan”ın (“The Entity”, 1982) sinemaya soktuğu paranormal korku filmi alanlarından beslenen, ancak bunlardan yeni bir şey çıkarma amacından şaşmayan atmosfer-tekinsizlik odaklı bir korku denemesi. Ne ce yapıyor, ne görsel efektlere yükleniyor. “Ruhlar Bölgesi” (“Insidious”, 2010) kelimenin tam anlamıyla 1982 tarihli “Karabasan”ın katilsiz korku filmi mantığını günümüz olanaklarına uyarlamaya çabalıyor.

‘Görünmez bir öte dünya varlığı’nın cinayetlerine odaklanırken piyano tuşlarından, keman yaylarından, minimal seslerden veya klasik müzik ezgilerinden korku tonu aşılıyor. Öyle ki Sidney J. Furie’nin filmi bir kadına tecavüz eden bir varlığın ya da karabasanın katil olduğu, atmosfer odaklı yürüyen bir eserdi.

Wan’ın da burada oradaki yalnız ev kadınını canlandıran Barbara Hershey’i yan karakter olarak kullanması tesadüf değil. Bunun üzerine bu olayı düzeltmek için gelen ‘parapsikolojik güç tespit edici iki kafadar’ tiplemelerini de o zamanın yapısından seçip sakarlaştırması ‘retro bir selam’ çakmasını sağlıyor yönetmenin.

Metafiziksel varlıkların amacı insanları öldürmek değil

Böylece zaten her şeyi içeriye yapıştırarak üreyen postmodern bir sinema dili dokuduğunu belli etmiş oluyor. Perili ev filmi, gotik korku filmi, parapsikolojik korku filmi, paranormal korku filmi, cin filmi, metafiziksel korku filmi alt türlerinin arasındaki yolculuğunu da o başyapıtın çarpık açı, uzun plan, doğal renkler ve görünmezlikten gelen dehşetle yürüyen iskeleti izliyor.

Seyirci asla alışık olduğu gibi metafiziksel bir öğenin ya da katilin bütün insanları öldürmesini izlemiyor. Aksine kendi paralel evreninde ya da ‘astral dünya’da var olan ruhların perdenin herhangi bir yerinden geçiş yaptığını seyrediyor. Kimseye dokunmadan, sadece hedefleri olan kişiyi kontrollerine alarak yürüyen bu ‘varlık’lar bir bakıma paranormal ve metafiziksel bir cin filminin içinde olduğumuzu anlatıyor bizlere.

Ana karakterin uzun süre komada kalması asla şeytan çıkarma, cin çarpma gibi basit şeylerle açıklanmıyor. Aksine Wan, bu korkuyu da bozup ‘görünmeyen şeyler’ veya ‘kısa süre var olan sinsi varlıklar’ın üzerine gidiyor. Bu da atmosfer güdüsünü güçlendirip, uzun planlar, dingin geçişler ve çarpık açılar üzerine kurulu yönetmenliğin devir değiştirici gücüne güç katmış. James Wan, Shyamalan ve Nakata’nın geleneğini daha eklektik bir yapıya kavuşturuyor burada. Onların üzerine adeta William Castle’ın ‘tekinsiz öğeler’den güç alıp seyirciyi aktif hale getirme anlayışını ekliyor.

Korku filmlerinden güç alırken ideolojisini net belirlemiş

Aslında yönetmenin amacı paranormal korku filminin sınırlarını zorlayan daha önce yapılmamış bir şeye imza atmak. Bunun için de “Diğerleri” (“The Others”, 2001) gibi filmlerden yapıştırdığı öğelerin yanı sıra burada aslında ‘Paranormal Activity’ serisinin gerçekçi yönetmenlik stiliyle ilerleyen HD ile çekilmiş bir eser ile çıkageliyor.

Evin içindeki ‘göz hapsi’ ve ‘öznel korku’nun kaydırmalarla yürümesi bir tarafa; dramatik yapıda da birçok alt türle yüzleşiyoruz. Ancak noktalanan yer hiç de alışık olduğumuz gibi değil. Hedefi başka bir şey olan ruhlar ya da ötekiler ile insanların mücadelesi üzerine bir yapıt bu. Korkuda az ama öz örnekte gördüğümüz ‘paralel evren’ mantığının perdede görsel olarak canlanmasını görebiliyoruz burada.

Tekinsizliği ana korkutma maddesi olarak kullanması ve mitik açılımları dikkat çekici

‘Ölüm-yaşam arasında hapsolma durumu’na tekabül eden o bölge de, Wan’ın duman, mavi-kırmızı renk skalası ve balık gözü objektiflerle sardığı tek liderli algısıyla plastik ama şaşırtıcı bir noktaya açılıyor. Koruma görevlisinden tutun üç periye kadar her türlü mitik okuma mevcut orada.

Zira Wan’ın amacı çok sevdiği ‘yaşlı kadın’, ‘oyuncak bebek’, ‘başka dilde konuşan insanlar’ gibi tekinsiz öğeleri nasıl olursa olsun bir yerlere yerleştirmek. Onlardan korku aşılarken ayna, saat gibi perili ev motiflerine değişim geçirtmeyi de ihmal etmiyor yönetmen. Bunlara hayali alter ego canavarının da eşlik ettiği söylenebilir.

Yönetmenin esaslı hedefine ulaşırken bu duyguyu efektlerle desteklediği öte dünyayı ya da ‘mavi’ açılımlı paralel evreni birazcık da plastik bir inşa süreciyle desteklemesi ise “Ruhlar Bölgesi”nin yaratıcı bir ton da kazanmasını sağlıyor.

Balık gözü objektiflerle yürüyen bir estetik ve Freddy’e gönderme yapan bir varlık

Öyle ki yönetmen korkuyu paranormal-parapsikolojik güçlerden alırken, ölüm-yaşam arasında kalmışlık meselesine de hipnoz aracılığıyla özgün bir giriş yapmayı unutmamış. Zaten filmi de özel kılan, efektleriyle plastik ve kitsch (bayağı) durduğu zamanlarda dahi bir anlama erişmesi ya da paralel evreni ‘katil’ konumunda kullanması. Özellikle “Karabasan”da gördüğümüz balık gözü objektiflerin hakimiyetinin de ‘eski usul korku’ geleneğine yüzde yüz destek verdiği söylenebilir. Bunların özellikle ‘ruhani evren’in izinde devreye girdiğini görebiliyoruz.

Tabii “Elm Sokağı Kabusu”nun metafiziksel katili Freddy’nin ‘kurbanları rüyalara hapsetme ve onlara göre farklı şekillere girme’ güdüsünün de burada daha değişik bir boyuta taşındığına tanıklık edebiliyoruz. Bir çocuk düşünden ziyade nesnel bir korkunun izi, birbirinden farklı ‘metafiziksel öteki’lerle temsil ediliyor. Zaten esaslı sinsi varlığın kırmızı-siyah renklerle oluşturulmuş yüz makyajı ve uzun tırnaklarıyla Freddy’e gönderme yapmak için yerleştirildiği çok açık.

Etkisini hissetirmesi için 25 sene beklemek gerekebilir

Orijinal ismine atıfta bulunarak sinsi bir ruhun öyküsü olarak adlandırılabilecek “Ruhlar Bölgesi”, zaman zaman işin içine gore (kan pıhtısı) öğeleri de sokmasına karşın bunu ‘haddini bilen’ raddeye getirme konusunda tutarlı ve zeki. Tonunu çok iyi tutturuyor ve asla alt türlerin klişelerinde dolaşmıyor. Sürekli atmosferle, tekinsiz olan detayla ve minimal gerçeküstücü öğelerle tedirgin etmeyi amaçlıyor.

“Paranormal Activity”nin (2007) sinemasal ve fikirsel bazda daha yukarısına ulaşırken, nihai sonuçtaki ‘klişe’liği yansıtmaması ve HD kameranın içinde özgün takılması eldeki eseri onun üzerine yerleştiriyor. Tabii karşımızda ‘sinsi’ ruhlar üzerine ‘tekinsiz’ bir deneme olduğu unutulmamalı. Buna istinaden “Ruhlar Bölgesi”nin korkuyu allak bullak edip içinden ‘ruh filmi’ gibi bir alt tür çıkarıp çıkarmayacağını da zaman gösterecek. Ancak buradaki korku algısı o kadar eşsiz ki “Karabasan” sonrası “Paranormal Activity” için beklenen 25 seneden bir tane daha geçirmek gerekebilir.

FİLMİN NOTU: 10

Künye:

Ruhsal Bölge (Insidious)
Yönetmen: James Wan
Oyuncular: Patrick Wilson, Rose Bryne, Barbara Hershey, Leigh Whannell, Ty Simpkins, Angus Sampson, Lin Shaye
Süre: 105 dk.
Yapım Yılı: 2010

Kerem Akça / Haber Türk

Bu haber toplam 13231 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.