1. HABERLER

  2. PSİKOLOJİK FİLM

  3. Bu Film Birilerini Rahatsız Etsin!

Bu Film Birilerini Rahatsız Etsin!

İlksen Başarır’ın yönettiği ve Mert Fırat ile Nergis Öztürk’ün oynadığı Atlıkarınca filminde ensest bir ilişki yaşayan ailenin acılarını göreceğiz.

A+A-

Serdar AKBIYIK / Star Gazetesi


Ensest bir ilişki yaşayan ailenin dramını anlatan Atlıkarınca’nın yönetmeni İlksen Başarır ile başrol oyuncusu Mert Fırat "Tabuları yıkmalıyız, bu toplumun dikkatini bu tür gizli kalmış hastalıklı durumların üstüne çekmeliyiz" dediler…

İlksen Başarır’ın yönettiği ve Mert Fırat ile Nergis Öztürk’ün oynadığı Atlıkarınca filminde ensest bir ilişki yaşayan ailenin acılarını göreceğiz. Sinemamızda pek de alışık olmadığımız bu konuya cesaretle yaklaşan İlksen Başarır ve Mert Fırat büyük bir açık yüreklilikle sorularımızı cevapladılar. Kendilerini rahatsız eden her konunun üstüne gitmek istediklerini söyleyen ikili, "Eğer bu tür hastalıklı durumların önüne geçmezsek bir toplumu kaybederiz. Bizim amacımız sizleri rahatsız edip dikkatleri bu tür konulara çekmek” dediler.

- Proje nasıl ortaya çıktı?

İlksen Başarır: Bu konudan çok rahatsız oluyorum. Bu tür filmler izlerken kendimi kötü hissederim. Belki de onun için bu filmi çekmek istedim.

- Tabu olan konuları sinemalaştırmak istiyorsunuz. Niçin böyle bir konsept belirlediniz kendinize?

Mert Fırat: Sinemanın gücünün farkındayız. Başka Dilde Aşk’ı çekmeden önce de farkındaydık. Biz İlksen’le tanıştıktan sonra ben ona bir hikaye anlattım. O hikaye gitti Başka Dilde Aşk oldu. İlksen ise başka bir şey anlattı o da Atlıkarınca oldu. Daha doğrusu ikimizi de rahatsız eden sorunlar ve tabulaşmaktan çıkartmaya çalıştığımız fikirlerimiz vardı. Onları gerçekleştirmek için bu projeleri yaptık. İstediğimiz gibi de oldu aslında. Başka Dilde Aşk’ın etkisini gördük. Bir Engelsiz TV oluşturuluyor. Ve bizden ilham aldıklarını söylüyorlar. Yani bir sinema filminin insanları etkileyip harekete geçirebileceğini gördük. O yüzden Atlıkarınca’yı çekmek çok istedik. Bazı durumları konuşup tabu olmaktan çıkarıp böylece bir sorunu belirlediğinizde çözüme yaklaşmış oluyorsunuz. Biz de çözüme yaklaşmak için en azından bir adım atmış oluyoruz. Bunun gerçekleşmesi için de Atlıkarınca’yı çekmek istedik. İlksen birçok ensest filmi seyretmiş. Ben de seyrettim. Bu tarz filmlerden de rahatsızız açıkçası. Onların anlatımı tabiî ki yönetmenin seçimi. Çünkü bunu sömürmemek lazım. Bence bir çocuğu arzu nesnesi yapmak filmin başarısı olmamalı. Bence eşek kesmekte bir tercih olmamalı. Bir tecavüz sahnesi gerçek gibi olmamalı ya da bir sevişme sahnesinde birebir seviştirilmemeli. O zaman sanat olmuyor. O zaman başka bir şey oluyor.

- Türk sinemasının bazı tabulardan ve sansürlerden kendini korumak için metaforlara fazlaca yüklendiğini biliyoruz. Bu bakış açısıyla gittiğiniz zaman sinemanın kendisini ifade etmesinin önü açılmıyor aslında.

Mert Fırat: Aslında gayet cesur sahneler var. İlksen’le ikimizin tercihi bu yönde olduğu için öyle çektik. Yoksa çok sert sahneleri de o işin içinde kullanmak mümkündü. Ama galiba sertliği ve marjinalliği bu taraftan kullanmamak gerektiğini düşünüyoruz ama sadece o cephede. Film finalinde seyircinin bir kısmının vicdanını rahatlatırken, aslında o vicdan sadece salondan çıkana kadar rahat. Oturup biraz düşünse büyük bir kaos içinde o aile. Çocuğun tacize uğradığını kadın bilmiyor, kadının vicdanı bir biçimde rahat kızını kurtardığı için. Kız babasının öldürüldüğünü bilmiyor, çocuk babasının öldürüldüğünü bilmiyor. Bütün bir resme baktığınızda hiç öyle bir şey yok büyük bir ihanetin içine girmişler.

- Diyorsunuz ya tabulara saldırmak istiyorsunuz. Ama bunun da faturası var. Bunu hiç düşündünüz mü?

İlksen Başarır: Hiç düşünmedim. Herkes ne istiyorsa seyretsin. Zaten bu yola öyle çıkıyorsun. Bunu yapmak istiyorsan yapacaksın. Para kazanmanın başka yollarıyla haşır neşir olacaksın. Ama gerçekten eskisi gibi değil. Dün bir kanalla filmin haklarıyla alakalı oturup konuştuk. Sigara sahnelerini bir biçimde kurtardıktan sonra gösterilebilir bir yapısı var. Dolayısıyla bu güzel bir şey. O yüzden bu algının değiştiğini düşünüyorum. Söyleşi de bir bayan "Bunu televizyon dizisi yapmayı düşünmüyor musunuz? Mesela iki bölümlük ya da dört bölümlük bir televizyon dizisi halinde yayınlayabilirsiniz" dedi.

- Nergis Öztürk ile çalıştınız. Projeyi ilk götürdüğünüzde tepkiler neydi?

İlksen Başarır:Türkiye’de oyuncular cesur değiller. Böyle tereddütlüler ve onları bir kalıplara sokuyorlar. Çıkmak istemiyorlar o kalıbın içinden, tuhaf geliyor bana. Hep böyle cesaretli filmlere özeniyorlar ama arkadaşım sen nasıl oynayacaksın o filmi. Bu filme çok marjinal diyorlar. Neresi marjinal bu filmin yani. Tamam daha önce Türk sinemasında yapılmamış bir film ama marjinal bir film olduğunu düşünmüyorum.  Böyle yaklaşan çok gördüm bu filme. Nergis hiç tereddüt etmedi. Sadece "Ben bu rolü nasıl yapacağım" sorusu üzerinde durduk. Çünkü zor bir rol onunkisi de. Gözlemle falan toplanıp çıkarılabilecek bir rol değildi bu. Filmdeki karakterler biraz zor bütün oyuncular için. Ama Nergis bu jenerasyonun en iyi oyuncusu. 25-32 yaş aralığındaki en iyi kadın oyuncu. Çünkü role kendisini tamamıyla veriyor. Mert bence zaten çok iyi bir oyuncu.  

14 yaşındaki Zeynep Oral’ın ilk sinema tecrübesi, böyle riskli bir rolde hem siz hem o zorlanmadınız mı?

İlksen Başarır: Bu bizim için yazmaya başladığımız andan itibaren bir mesele. Büyük olan ama küçük gösteren biri mi oynayacak, yoksa o yaşta biri mi oynamalı? Bunu kim oynayacak? Seçmeler yapıldı bir sürü. 18-19 yaşında, küçük gösteren kızlar falan olmadı yani. Bir aile kurulacak ve inandırıcılık meselesi söz konusu.

O yüzden baya bir aradık. Sonra bizim cast sorumlusu bir arkadaşının kızı Zeynep’in resmini gösterdi.

O zaman bir şaşırdık, ilk başta çok çekingen utangaç duruyordu. Olmayacak diye düşünüyordum ben ama o hazırmış role. Önce ailesine verdik biz senaryoyu onlar da "Zeynep okur, biz de bir bakar sonra karar veririz" dediler. Zaten babası doktor, annesi öğretmen bilinçli bir aile. Büyüyünce oyuncu değil veteriner olmak istiyor. Oynamak istiyorum dedi, tamam dedik. Oyuncu koçumuzla onu bir süre baş başa bıraktım. Ama hiç zorlanmadı. Hiç yabancılık çekmedi. En zor görünen sahneleri bile bir kere de çektik.

Peki, oynadığı rolden etkilenmesini nasıl engellediniz?    

İlksen Başarır: O gerçekten ön hazırlıktaki oyunculuk çalışması. Dün kendisi de söyledi oyundan daha çok, kuzenini düşünüp ağlıyormuş. Bu oyunculukta olan şeyler, o da bunu kendisi buldu ve geliştirdi.

Mert Fırat: Bu oyunculukta olan yöntemlerden biri aslında. Psikolojik transfer yapıyor. Sahne içinde, o sahnenin duygusuna ağlamak ya da o duyguyu içselleştirmek ideal ama öyle bir şey gerçekleşmiyorsa onu bir psikolojik transferle yapıyorsun. Zeynep de tecrübesi olmadığı halde psikolojik transferle yönetmenin yardımıyla gerçekleştirdi. Bence yönetmenin en büyük başarısı buydu.

İlksen Başarır: Bir de biz sette şöyle bir görev dağılımı yaptık. Ben onunla hiç samimiyet kurmadım. Beni dinlemesi gerektiği için biraz geride tuttum kendimi. Zaten çok sakin uslu bir kız.

Mert Fırat: Bizim aramızdaki ilişki çok garipti. Günaydından öteye geçmiyorduk. O böyle bir muhabbet kurmaya, yakınlaşmaya çalıştıkça ben geride tutuyordum kendimi. Çünkü öyle bir hissi olması gerektiğini düşünüyordum. Başka Dilde Aşk’ta önemli olan işçilikti. İşçilik olmadan başarıya ulaşmak mümkün değildi. Bunda da bir işçilik var ama duygu daha baskın.

İlksen Başarır: Bir de bazı filmler oyunculuk üzerinden geçer, bu film öyle değil. Bu durumun, duygunun filmi.

Bu film birilerini rahatsız etsin!

Benim sormadığım ama sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Mert Fırat: Bu filmin bir şeyleri, birilerini uyarmasını, birilerinin bundan rahatsızlık duymasını istiyorum. O yüzden bu filmin finali böyle. Bir şekilde vicdanı rahatlatmak istemiyorum. Toplumun vicdanını rahatsız etmek istiyorum. Bir kült olsa da olmasa da umarım bu gerçekleşir. Çünkü bu gerçekten bir toplumu hasta eden bir şey. Küçük yaşta cinsel tacize uğrayan insanların genleri değişiyor. Seratoni salgılamamaya başlıyorlar, psikolojileri değişiyor. Şimdi bunun oranını söylemeyelim ama çok yüksek oranda. Şehirde de kasabada da köyde de var bu durum. Hastalıklı bir topluma götürüyor bizi. Sonradan herkes "Bunu nasıl yapar, 3 kişiyi nasıl öldürür bu adam" dememeli. Geçmişine nereden geldiğine bakmak lazım. Harekete geçmemiz lazım. Yoksa bir toplumu kaybedeceğiz.          

Birçok vakayı araştırdık

Çekimlere başlamadan önce filmler izlemişsiniz peki bu filmleri izlemenin dışında başka bir hazırlık yaptınız mı?

İlksen Başarır: Tabiî ki. Türkiye’de çok yazılı kaynak yok ama kütüphanelerden bilgi aldım. Onun dışında bir psikiyatrla görüştük. Ama o noktada kurbanla ilgili binlerce doküman var. Ama ensesti yapanla ilgili bir şey yok. Çünkü onlar gitmiyorlar doktora.

O yüzden elimizde başka bir veri yok.  Ama dünya genelinde birçok vakayı araştırdık.

Filmin odağı ensest ile pedofili arasında gidip geliyor mu?

İlksen Başarır: Yakınlaştırmıyor çünkü bilimsel bir veri olduğu için söylüyorum. Ensest failleri mutlak suretle pedofili olmak zorunda değiller. O yüzden bir şeye yakınlaştırdığını düşünmüyorum. Erkek çocuğa da uygulanıyor.

Mert Fırat: Erkek çocuğa uygulanan tacizle kız çocuğa uygulanan taciz arasında çok bariz fark var.

Kız çocuklarına daha sert davranıyorlar.

Bu haber toplam 15082 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.