Melda BEKCAN

Melda BEKCAN

Önce sen kendini keşfedeceksin ki başkaları tarafından keşfedilesin̷

Önce sen kendini keşfedeceksin ki başkaları tarafından keşfedilesin̷

Önce zihnindeki gri tonlardan arınacaksın ki ak ile karayı ayırt edebilesin... Ancak bu aşamalara kapı hizasından elde edilen perspektifle gelinemez.

Günlerdir Emirgan’daki rengârenk laleler konuşuluyor İstanbul’da, annem de tutturup duruyor ‘Kızım mevsimi gelmiş, beni lale bahçesine götür’ diye.

İyi hoş da benim hafta boyunca tatil yapabildiğim topu topu bir gün var, o da pazar günü!

Bu mevsimde Emirgan yolundaki trafiğe girmek demek, iki saat gidiş iki saat de gelişten toplam dört saati yolda geçirmek anlamına geliyor ki kendimi biraz zorlasam, neredeyse Ankara’ya giderim o kadar zamanda!

Zaten haftanın altı günü yoruluyorum, bari bir günü tatil havasında geçirmek istiyorum, haksız mıyım ama?

Stresten uzak, neşeye yakın…

Takdim edeyim efendim; pazar günü sloganım!

Ama nerdee?

Hayatın gerçekleri tatil günü falan anlamıyor, yapışıveriyor insanın yakasına!

Bir direniyorsunuz, iki direniyorsunuz, sonunda ellerinizi havaya kaldırıp ‘Pes ediyor ve teslim oluyorum!’ diyorsunuz.

Ben de aynen bu sahneyi canlandırdım!

Geçtiğimiz cumartesi akşamı uykuya dalmadan önce, cep telefonumdaki, masaüstü saatimdeki vs. evde bulunan tüm alarmları ayarlayarak Pazar sabahı erkenden uyanmayı başardım ve sabahın köründe düştüm, Emirgan yollarına.

Eli mahkûm, şu meşhur laleleri görmeye gidilecek.

Aslına bakarsanız, hiç de pişman olmadım.

Meğer pazar sabahında, İstanbul’un yolları ne güzel oluyormuş, jilet gibi!

Radyonun sesini de biraz açtın mı, gel keyfim gel!

Kaldırımlar bomboş, her zaman ana baba günü olan güzergâhlarda in cin top oynuyor.

Ama… Ama bir dakika!

Olağandışı bir kalabalık gördüm sanki.

Orası da neresi?

Aa! İstinye Park!

Eee, bu saatte alışveriş merkezi açılmaz ki! İnsanların burada ne işi var?

İnanamıyorum!

Gençler, İstinye Park’ın önünde duruyorlar.

Bir yandan araba kullanıyor, diğer yandan da kafamı çevirip tekrar tekrar bakıyorum.

Yok! Şaka değil!

Durum gerçekten vahim!

Yurdum gençliği, kapı önünde beklemede.

İstinye Park’ın taşı toprağı altın olduğundan değil elbette.

Malum, magazin haberleri…

Kim kiminle, hangi masada oturmuş, hani?

Kim bilir; belki de keşfedilmek için dikilmişlerdir oraya, sabahın erken saatlerinde.

Bir kafenin önünde ya da mağazadan alışveriş yaparken.

Çaktırmadan başka hayatları takip ile geçen…

Biliyor musunuz?

Hayatta benimsediğim bazı kurallar var…

Önce sen kendini keşfedeceksin ki başkaları tarafından keşfedilesin.

Önce zihnindeki gri tonlardan arınacaksın ki ak ile karayı ayırt edebilesin.

Ayrıca…

Şayet hayallerin, ideallerin varsa, yerinde durmayacaksın, onlara kavuşmak uğruna fedakârlıkta bulunacaksın.

Eğer ün yapmak istiyorsan, işinin ehli olmak için mücadele edeceksin.

Gelin görün ki bu aşamalara kapı önü hizasından elde edilen perspektifle gelinemez.

Biraz iniş, biraz çıkış…

Sahte dünyalardan ve sahte insanlardan olabildiğince kaçış.

Çok emek, iyi niyet…

Vee sahici dostluklar edinerek.

Bunlar benim naçizane düşüncelerim, genç arkadaşlarımla paylaşmak istediğim.

Haa! Şu meşhur lalelere gelince; onları görmeye geç bile kalmışım, bazıları çoktaan solmuş! Anlayacağınız ben de onların güzelliklerini oldukça geç keşfetmişim.

Bu yazı toplam 5033 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Melda BEKCAN Arşivi