1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Cinsel Arzuyu Neler Tetikliyor?

Cinsel Arzuyu Neler Tetikliyor?

T24 sitesinden Hazal Özvarış ile söyleşi yapan Prof. Dr. Arşaluys Kayır, cinsel yaşamla ilgili merak edilen önemli sorulara cevap verdi. İlgi çekici yanıtların olduğu söyleşide yer alan diğer ayrıntılar şöyle:

A+A-

T24 sitesinden Hazal Özvarış ile söyleşi yapan Prof. Dr. Arşaluys Kayır, cinsel yaşamla ilgili merak edilen önemli sorulara cevap verdi. İlgi çekici yanıtların olduğu söyleşide yer alan diğer ayrıntılar şöyle:


Hazal Özvarış

[email protected]

Cinsellik ne demek? Kadın ve erkeklerde cinsel arzuyu tetikleyenler ne? Arzunun katsayısını tayin eden tabiat mı, kişisel tarih mi, yoksa genellikle sınırlayıcı olan toplumsal etki mi? Fanteziler gerçek hayattan ne kadar kopuk? Yetişkinlerin dünyasında mastürbasyon nerede duruyor? Cinsel ilişkinin seyrinde en önemli duygu ne? Orgazm ne demek? Vajinismus nasıl tedavi edilir? Eşe azalan ilgi canlanır mı?

Yukarıdaki soruların ve daha fazlasının cevaplarını öğrenmek için Prof. Dr. Arşaluys Kayır'ın kapısını çaldık. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı'ndan emekli olan Kayır Türkiye'de önde gelen bir psikoterapist, psikodramatist, çift ve grup terapisti ve cinsel psikoterapi uzmanı. "Vajinismus tedavisi" denilince akla ilk gelen isim olan Prof. Kayır, aynı zamanda Cinsel Eğitim ve Araştırma Derneği'nin (CETAD) kurucu üyelerinden ve eğitimci.

Söyleşinin ilk bölümünde cinselliğin ne demek olduğunu ve fazlarını anlatan Kayır, "Cinsel istek zekâ gibi, değişkenlik gösterir ama birçok insanda ortalama bir yerde" diyor.

"Aseksüellikte en sık duyduğum eşcinsellik dürtüsünü bastırmak" diyen Kayır, mastürbasyonu ikili ilişkiye tercih edenler için "Nasıl bir fantezi kurduğu önemli" diyor ve soruyor: "Diyelim ki bir grup seks görüntüsü izliyor, kadına mı yoksa erkeğe mi bakıyor?"

Cinsel ilişkinin seyrinde "Şehveti şefkate çevirmeme" uyarısı yapan Kayır'a göre "Şehvet tehlike çanı gibidir, kaybettiğiniz zaman geri dönüşü kolay değildir."

Prof. Arşaluys Kayır'ın T24'e verdiği söyleşinin ilk bölümü şöyle:

'Cinselliği duymayan çocuk büyümüyor'

- Türkiye'de cinselliği konuşamamanın topluma getirdiği eksiler ne?

"En iyi cinsel eğitimi kim verir" sorusunun cevabı ailedir. Ama aileler senelerden beri cinselliğin konuşulmamasının daha iyi olduğunu varsaymış ve "çocuklar duymasın" diye bir usul gütmüş. Duymayan çocuk da bir türlü büyümüyor. Sayılı aile de çok bilmişlikten konuşuyor ama onlar da yanlış konuşuyor. Buna rağmen cinsellik genel olarak tabu. Çocuk cinselliği bilmesi gerektiği yaşa geldiğinde aile hâlâ o usulü kıramamış oluyor. Ebeveyn, cinsellikten bahsettiği anda gözünün önüne cinsel sahneler geliyor ve yapılmaması gereken bir şey gibi susuyor, ortalığı karartıyor.

- Aileler çocuklarını istemedikleri şekillerde hayal ettikleri için mi cinselliği anlatamıyor?

Cinsellik o kadar mahrem bir konu haline getiriliyor ki regl (aybaşı) gibi bir konuda bile ortada pornografik bir şey varmış muamelesi yapılıyor. Bu suskunluk da karanlık bir dünya yaratıyor. Bir şey var ve görmüyorsun.

Ancak cinsellik bir zamandan beri konuşuluyor. 1968'de İstanbul Tıp Fakültesi'nde staj yaparken bir cinsel sorun olduğunda "Fakültede kim bakar acaba" diye mumla doktor arardık. Ama 1980'lerden itibaren cinsellik konusu fakülteye yerleşti. Ayrıca, 1980'lerde Prof. Dr. Metin Özek'in başını çektiği bir psikoterapi servisi kuruldu. Ve 1985'lerde "nadiren görülür" denilen vajinismusun ne kadar sık görüldüğünü fark ettik ve doktorların o vakte kadar bu konudaki suskunluklarını aştık. 32 sene de hiç az bir süre değil. Türkiye, cinsellik konusunda "suskun geldi, suskun gitti" bir ülke değil.

'Flört konusunda aileden çift mesaj var; yap ama duymayalım!'

- Bunun sokaktaki insana nasıl yansıdığını öğrenmek için sorsak; aile anlatmıyorsa insanlar cinselliği nereden öğreniyor?

Arkadaşlarından öğreniyorlar; kızlar kızlardan, erkekler erkeklerden. Bizdeki belki de en feci şey "İlk gecen nasıl geçti" sorusudur. Özellikle genç kızlarda felaket olacakmış hissi yaratılır. İlk geceden sonra da arkadaşına gider, "şöyle canım yandı, çok fenaydı, çok kanadı" diye anlatır.

- Arkadaşlarla sohbet aşamasından evliliğe geçmeden pratik için bir flört dönemi yok mu?

"Flört Türkiye'de rahatça yapılabiliyor" sözünü ancak bir grup için diyebiliriz. Bizim toplumumuzda bu konuda çift mesaj var. "Bir şey yapsan bile benim haberim olmasın, baban duymasın" denilir. Bu, "Biz duymadıkça yapabilirsin" demektir. Flörtte biraz ileri gidince de ya kadın, ya erkek "demek ki evleneceğiz" diyor veya aile onları evliliğe yönlendiriyor. Dolayısıyla cinsel özgürlüğün ve heteroseksüel ilişkinin kısıtlanmasının rol oynadığı zamansız evlilik kararları alınıyor.

'Mastürbasyon yapmayan cinsellikle barışık olur ama …'

- Mastürbasyonun insanların kendi bedenleriyle ilk tanışıklıkları olduğu düşünüldüğünde, Türkiye'de kadın ve erkekler bu tanışıklığın hakkını sizce ne kadar veriyor?

Erkekler veriyor, ama kadınlar için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bir erkeğe "Mastürbasyon yapıyor musun" diye sorduğumda yanıtı rahatça söyler. Ama kadın kolay kolay söylemez. Rahatlatana kadar daha çok soru sorarsınız.

Burada işin içine yetiştirilme tarzı giriyor. Mastürbasyon yaptığı için çocuklarını psikoloğa götüren, çocuğunun odasına izinsiz giren, banyoda uzun kaldı diye "İçerde ne yapıyorsun" diye pat pat kapıyı çalan aileler var. Mesela "Odasında porno mecmualar yakaladım" denir, suçmuş gibi.

Yetişkin yaşında orgazm sorunuyla gelene mastürbasyon yapıp yapmadığını sorduğumuzda da "Hiç denemedim, ihtiyaç duymadım" der. Çünkü bunu yapılmaması gereken bir eylem olarak peşinen kabul etmiş. "Hangi nedenle yapmadı acaba"yı tayin etmek de o kadar kolay değildir. Korktuğu için mi yapmadı, baskı mı hissetti, yoksa zaten arzusu az olduğundan çok uyarılmıyor muydu?

- Mastürbasyon yapmayan bir insan cinsellikle ne kadar barışık olur?

Barışık olur, ama ben daima şunu derim: Bir misafir gelecek ve hiç bilmediğiniz bir yemeği pişireceksiniz. Yemeği ilk önce siz denersiniz ki, servisi yaptığınız zaman bir fikriniz olur.

"Kadın her şeyi erkekten öğrenecek" miti vardır. Evlenene kadar da kadınlar, "Ailenin iyi çocuğu olayım, kız kardeşim öyle olmadı bak başına ne geldi" gibi bir tutum içinde olurlar. Evlendikten sonra da bize "Ben niye orgazm olmuyorum" diye sorarlar. Daktilonun başına geçtiğinde birden şakır şakır yazmaya başlayabilir misin?

'Cinsel istek zekâ gibi, değişkenlik gösterir ama çoğunlukla ortalamadır'

- Tam bu noktada girsek; cinsellik ne demek? Hangi fazlardan oluşur?

Cinselliği tanımlamak kolay değildir. Düşünsel, duygusal ve davranışsal boyutlarıyla yaşanan bir yaşam dürtüsüdür. Cinsellik haz, arzu, aşk, yakınlık, üreme barındırır ve tek bir biçime uymaz. İnsandan insana cinselliği yaşayış biçimi farklılık gösterir.

Ancak cinsel sorunları olan kişileri anlamak ve yardımcı olmak için Masters ve Johnson, 1966'da cinselliğin fizyolojisini dört basamaklı bir modelde tanımladı. Bu modele göre aşamalar şöyle; 1- İstek, heyecanlanma: Bu aşamada uyarılma gerçekleşir, 2- Plato: Uyarılma yoğunlaşır ve 3- Orgazma varılır. Dördüncü basamakta da çözülme yaşanır ve bedensel değişimler normale döner.

- Cinsel isteğin katsayındaki farklar sizce neden kaynaklanıyor? Arzuda tayin edici olan tabiat mı, kişisel tarih mi, yoksa toplumsal etki mi?

Cinsel istek zekâ gibi; insanın yaşına, toplumda nerede, nasıl yetiştiğine, kadınlık veya erkeklik tecrübelerine göre değişkenlik gösteriyor. Ve yine zekâ gibi, birçok insanın cinsel isteği de ortalama bir yerlerdedir.

Kimseye "Sende cinsellik zaten az" diye bir şey diyemeyiz, çünkü bunu ne kadar serbest bırakıyorsun, ne kadar geliştirebiliyorsun bilmiyoruz. Örneğin bir çift, ister yirmi senelik, ister üç senelik evli olsun gelir ve bir tarafın cinsel isteğinin azlığından bahseder.

'Mastürbasyonu sorduğunuzda cinsel istek az mı, çok mu anlarsınız'

Kadının cinsel isteğinin azlığından bahsedildiği zaman durum daha kolay anlaşılır. Çünkü yetiştirilmesinde desteklenmemesi, bireysel tecrübe eksikliği, bastırılmışlık gibi birçok neden çıkarabilir. Ama erkeğin toplumsal olarak cinselliğini uygulaması serbesttir, ruhsal olarak sağlıklı bir süreç olmasa da genelev vardır. Ancak baskı olmamasına rağmen cinsel isteği gelişmemişse partneri "Ben başlatmasam o kırk yıl kalsa başlatmıyor" diyebiliyor. Biz "İlişkiniz düzenli olmadan önce nasıldı" diye sorduğumuzda "Ondan önce de aşağı yukarı böyleydi" diyorsa partnere bağlı da istek sorunu olabilir.

Kişinin doğal olarak cinsellikte az iştahlı olması da olabilir. Bazen az istekli insanlar kendilerine az istekli partner bulabiliyorlar. Kişilere mastürbasyonunu sorduğunuzda o insanın cinsel isteği az mıdır, çok mudur anlarsınız. "Eşimle sevişmiyorum, ama haftada dört kez mastürbasyon yapıyorum" diyorsa sevişmiyor diye cinsel isteği az diyemeyiz, bu cinsel fantezilerini mastürbasyonla daha iyi tatmin edebiliyor, demektir. Dolayısıyla böyle bir çift ilişkisi içinde cinsel istek de azalmaya başlıyor.

'Eşinin yerine hep mastürbasyonu seçen kişide sorun vardır'

- Mastürbasyonun cinsel ilişkinin önüne geçmesi sadece partnerden mi kaynaklanıyor?

İkili ilişki şansı var ve hep mastürbasyon tercih ediliyorsa, tam da orada partnerden bağımsız, o kişide bir sorun olduğundan söz edebiliriz. Partner saçını taramamış, şişmanlamış vs. olabilir, ama cinsel fantezisini eşiyle geliştirme yerine ona söyleyemediği gizli şeyler de olabilir; onu mastürbasyonla daha rahat yapıyordur. Mesela pornografi seyrederek mastürbasyon yapıyordur, o zaman sevişmeye daha az isteği kalır. Veya eşcinsellik ihtimali olabilir. Birçok evli insan ilişkilerini sürdürürken kendi cinslerine olan ilgilerini örtülü tutmaya devam etse de, bazıları serbest bırakır. Serbest bıraktığında da mastürbasyon yapmayı tercih edebilir. Nasıl bir fantezi kurduğu önemli; diyelim ki bir grup seks görüntüsü izliyor, kadına mı yoksa erkeğe mi bakıyor? Yani kişilerin eşlerine ilgileri azalabilir, ama bunun da tek sorumlusu eş değildir.

'Anüs erotik bölgedir; kadın da, erkek de zevk alabilir'

- Fantezilerin gerçek hayatla yakından bağlantısı varsa eşler arasında yaşanan tecavüz benzeri fanteziler sizce ne kadar sağlıklı?

Tutucu bir yanıt vereceğim; başkasına zarar veren şeylerin birlikte paylaşılıyor olmasında zararlı bir şey var. Ama bize gelip "Biz böyle bir şey paylaşıyoruz doğru mu" diyen olmadı. Çift arasında sorunlu bulunmuyorsa bize de yansımıyor.

Mesela "Anal seks yapılır mı, yapılmaz mı" diye sorulabiliyor. Karşı taraf da hoşlanıyorsa, biz temizlik kaideleri açısından bakarız. Anüs de erotik ve uyarılan bir bölgedir. Kadın da zevk alabilir, erkek de. Ama kadın "Vajina dururken niye her zaman anal seks yapıyor" diye şikâyet ediyorsa, bu kadının arzusu yerine gelmiyor demek. İstediği için değil, hatır için, kavga çıkmasın diye katlanıyordur. En azından psikolojik olarak arzulandığını hissetmemiş oluyor ve cinsellikten uzaklaşıyor.

'Cinsel arzuyu artırmak öğrenilebilir'

- Kalıtımsal olarak az cinsel istek duyan birinin bu durumu değiştirmesi sizce mümkün mü? Arzuyu arttırmak öğrenilebilir mi?

Bence öğrenilebilir. Beş duyumuz var, hepsine bir şey eklenebilir. Cinsel sorunların "yatkınlık yaratan", "başlatan" ve "sürdüren" nedenleri vardır. Yatkın kılan nedenlerin en başında; "yetiştirilme tarzı" var, bozuk aile ilişkileri gibi. "Başlatan" nedenler, sadakatsizlik, doğum veya evlilik olabiliyor. "Sürdüren" nedenler arasında da ilişkisel boyutun çok sorunlu olması var, örneğin sürekli kavga, suçluluk duygusu veya suçlama vs. İnsanlar birbirlerine "cinsel isteği yok" diye böyle saldırmayı çok seviyorlar. Hâlbuki o kadar çok faktör işin içine giriyor ki!

Benim cinsel tedavi tecrübeme göre, bizim yaptığımız en önemli iş hazzın çıkmasının yolunu açmak ve her insandan da haz çıkıyor. Bu yol nereye çıkarsa çıksın, bizi ilgilendirmez.

Bazen isteği çok olana psikiyatrik teşhis konulur. Örneğin, affective bozukluğu olan bir kadın maniye girdiği zaman cinsel arzusu artabiliyor. Gazetelerde kadının sokağa çıkıp ilişkilere girdiğine dair haberler okuyabiliyoruz. Kadın küçük bir şehirde birdenbire olmayacak şeyler yapıyor. Bu nedenle ailesi bir kadını hastalığının taşkınlık döneminde öldürmüştü.

'Aseksüellikte en sık duyduğum eşcinsel dürtünün bastırılması'

- Her insandan haz çıkıyorsa, aseksüel olmayı nereye koyacağız?

Utangaçlık, çekingenlik gibi sosyal zorluklar yaşayan bir insan aseksüel olabilir. Bir ergenin karşı cins tarafından reddedilme korkusu cinselliğini baskı altında tutabilir, aseksüel olabilir. Veya cinselliği örneğin eşcinselliğe veya ensest bir ilişki yaratacak istemediği bir insana doğru uyanırsa, o zaman kişi kendini kontrol altında tutup aseksüel bir insan olabilir.

Aseksüelliğin, seksüalitesi az bir insandan tut da, cinselliğini bastırana kadar giden çeşit çeşit çıkışları var. Ama en çok duyduğum, eşcinsel dürtüdür. Kişi bunu yapmaması gerektiğini düşündüğü için onu örter. Diyelim ki bir erkek mastürbasyon yapıyor ve aklına erkekler geliyor, ama "Bunun olmaması lazım" diyor ve ereksiyon olmuyor. Yani, kendini baskılıyor. Bize geldikleri zaman da ya kendileri "Cinsel isteğim yok oldu" der ya da partnerleri "O aseksüel" der.

- Dediklerinizden şunu çıkarmak sanıyorum yanlış olmayacak; "Bastırma veya özgürleşmeyi tayin ettiği için beyin en başat cinsel organ."

Evet.

- Peki, kadın ve erkeklerde cinsel arzuyu tetikleyenler ne?

Arzuyu tetikleyen, kişileri baştan çıkaran şeyler herkeste ayrı olabilir. "Cinsel olarak partnerinde seni uyaran şey nedir" veya "Neden bu eşi seçtin" diye sorarız. Anlatır: "İyi aile kızıdır, anlayışlıdır…" "Cinsel olarak" diye sorduğumuzda bazıları "Düşünmedim" der. Kimi adlandırabilir, kimi adlandıramaz. Bize geldiklerinde yardımcı oluruz. Bunların içinde illa ki bacak, bilek gücü vs. olmaz. Biri "Gülüşü hoşuma gitti" der, diğeri "bakışı." Gülüş ve bakış önemli yer taşıyabiliyor. Ki bu da iletişim demek.

'Şehveti şefkate çevirmemek lazım'

- Prof. Doğan Şahin, T24'e verdiği söyleşide, erkeklerin daha çok görsel uyaranlardan, kadınların ise güvenden sonra etkilendiklerini söyledi. Bu sizin katıldığınız bir görüş mü?

Tam katılmıyorum. Ama genel olarak şu kabul görür; erkekler davranışlarını göstermekte daha serbest ve uyarıldıkları zaman dışa vurmaları daha kolay. En "benim" diyen kadın bile arzusunu dışa vurmadan önce "O da görür mü" gibi düşüncelerle bir miktar durumu gözden geçirir. Dolayısıyla fark, ne kadar dışa vurabildiğinde.

Erkek, görselden daha çok etkilenebilir, ama buna çok derin bir etkilenme demeyebiliriz. Eğer kelime "güven" ise orada daha derin bir hadise var. Kadın, "Kime güveniyorsam, kendimi orada bırakırım" diyor; çünkü orada yargılanma, utanma gibi endişeleri yaşamaz. Ama bu kadar bile kategorize edemeyebiliriz. Erkeklerin "etkilendikleriniz ne" sorusuna cevaben "gülüşü" telaffuz ettiklerini epeyce hatırlıyorum. Ayrıca, evet, bir kadın vücut yerine, bakıştan bahseder ama o da görsel değil mi?

- Peki, düzenli seks yapan bir çiftin zamanla hayranlıklarında azalma olmasını ve cinselliğin durulmasını siz nasıl açıklıyorsunuz?

Şehveti şefkate çevirmemek lazım. "Kardeşim gibi", "annem gibi" sözlerle ifade edilen şefkate ihtiyaç bilinç dışı olarak sevişmede azalma yaratabiliyor. Ama bu durumda da çiftler ayrılmayabiliyorlar.

- Peki, annesine babasına duyduğu aşkı kırmış olan ve herhangi bir kişilik bozukluğu olmayan normal bir çiftin hayatında da cinsel arzu azalmaz mı?

Niye azalmasın? "Güzel sevişme"yi bu yüzden öneriyoruz. Monotonluk, adı üzerinde monotonluktur. Bir şeye hiç katkıda bulunmadan, aynı sevişmeyi tekrarlayıp duruyorsanız o da enteresan olmaktan çıkar. Oysa cinsellik sürpriz isteyen bir şeydir; beklenmedik anda beklenmedik şeylerin olmasıdır. Bazı çiftler der ki, "Seyahate gidince cinsel isteğimiz düzelebiliyor." Çünkü orada beklemediği şeyler oluyor. Bu yüzden her iki tarafın da cinselliğe özen göstermeleri, yaratıcılık koymaları ve icat etmeleri gerekiyor. Kendiliğindenlik önemli, ama bu da oturup o anı beklemek demek değildir.

'Kadınlar pornografi sevmez, diye peşin hüküm yok'

- Sürpriz olarak siz bir şey öneriyor musunuz?

Ben önermiyorum, çünkü zahmet etsinler istiyorum. Eğer bana gelmişse zaten bir zahmete girmiş. "Ne kitap önerirsiniz" dediklerinde, "Gidin kitapçılara bakın" diyorum. Ayrıca, belirtmek lazım, kadınlar pornografi sevmez diye peşin bir hüküm yok. Pornografi her zaman güzel gelmeyebilir, o zaman da erotik bir şey bulursunuz, yani bir orta yol vardır. İşinize yorduğunuz zekâyı cinselliğe de yormanız yeter. Her çiftin bir yaratıcılığı vardır. Hiç beklemediğimiz çiftlerden çok güzel buluşlar çıkar.

'Güzel sevişme' yöntemi ne demek?

- Ne gibi buluşlar?

Örneğin, baştan çıkarmayı ihmal etmişlerdir, biz de bunu hatırlatırız. "Odalarınızı düzeltin" deriz, onlar odayı baştan yaratırlar, hemen gidip iç çamaşırı alırlar vs. Sen minicik bir şey söylersin, ama onların aklının ucunda zaten bir şeyler vardır. Biz sadece ailede baskılanan, yasaklanan cinselliği onaylarız. En başta belirttiğimiz cinselliğe dair suskunluğu bozarız, ilerlemeler esnasında aldığı hazzı onaylarız. Bu kişilere yeter.

- Önerdiğinizi söylediğiniz "güzel sevişme" nedir?

Güzel veya sıralı sevişme, 70'li yıllardan biraz önce keşfedilen, bizim de istifade ettiğimiz bir yöntem. İlk aşamada iki taraf da konuşmadan birbirlerini okşuyor, seviyor. Sevmek kelimesi önemli, çünkü birine dokunurken kendi sevgini de test etmiş oluyorsun. Dolayısıyla öncelikle iki tarafın da konuşmadan ortalama 20 dakika arkalarını ve önlerini sırayla yukarıdan aşağıya okşayıp öpmelerini ve egoistçe kendi bedenlerine konsantre olmalarını isteriz: "Partnerini bırak bir yana, kafanı seni en çok ne uyarıyor'a yor" deriz.

 Röportajın devamı için TIKLAYINIZ

Bu haber toplam 28513 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.