1. YAZARLAR

  2. Uzm. Psk. Erhan Özden

  3. Eşim Benden Memnun Değil & Çocuklukta Aile İçi Taciz... SORU CEVAP
Uzm. Psk. Erhan Özden

Uzm. Psk. Erhan Özden

Yazarın Tüm Yazıları >

Eşim Benden Memnun Değil & Çocuklukta Aile İçi Taciz... SORU CEVAP

A+A-

Eşim benden memnun değil! Eşim benim doğal huylarımdan rahatsız, sürekli beni değiştirmeye çalışıyor. Bir erkek olarak ben buyum, böyle mutluyum. Ben mi değişeceğim, o mu beni kabullenecek? Hangisi doğru, kafam karıştı. Yardımcı olun lütfen. (29 yaş, erkek)

Merhaba. Evlilikte sahip olunması gereken temel duygu “kabullenme”dir. “Derinlemesine kabullenme” duygusunu bir çok kişi ilk defa evliliklerinde tanır. İnsanları olduğu gibi kabul etme, hayatta değiştirebileceğin ve değiştiremeyeceğin şeyler ayrımına varma aslında evlenmeden önce varılması gereken, bir karakterin olgunluk halidir. Bu olgunlaşma çıtasına varmadan yapılan evliliklerde çatışma, şiddetli geçimsizlik gibi problemler çıkabilmektedir.

Bizler hayatımızdaki insanlarla beraber yürümek konusunda zihnimizin arkasında bir yerlerde “ya hep ya hiç” çi felsefe taşırız. Bir arkadaşınız iyi olduğu sürece sizin yakınınızda olur, sizin istediğiniz kıvamda olmadığı zaman tepkinizi hemen mesafe koymak şeklinde belli edersiniz. İşte evliliğe kadar hep bu yörüngede yani tercih odaklı süren sosyal ilişkileriniz evlilikle birlikte “kabullenme” eksenine oturmak zorundadır. Evlilikle birlikte hayatınızda ilk defa birini iyi ve kötü olmasından bağımsız olarak kabullenmek, beklentilerinizi buna göre ayarlamak ve uyum sağlamak durumundasınızdır. İşte bu hatt-i zatında “öğrenilen” bir yetenektir. Ve bu yönüyle aslında evlilik gerçek anlamda ilk sosyalleşme deneyimimizdir. İlk defa biriyle iletişim kurmayı ve sonucuna rağmen devam etmeyi öğrenirsiniz. Diğer ilişkileriniz farklı mesafe tanımlarıyla bir çizgi üzerinde birbirinden bağımsız konumlanmışken evlilik ilişkiniz hiçbir şekilde mesafe yaptırımını kabul etmez. Bu sizi bir miktar köşeye sıkışmış gibi de hissettirebilir. Ancak işte yaptırım olmadan, bunun yerine kabullenme hissinin soluklandığı ve bu ölçüde de ilişkinin yaşadığı ilk gerçek sosyal tecrübedir evlilik. Ve kişi kendini bu zamana kadar bu yönde yetiştirememişse bu süreç (özellikle evliğin ilk 2 senesi) çok çetin geçecektir. Nitekim boşanma rakamlarına baktığınız zaman da en büyük yüzdeyi evliliklerin ilk 2 senesi almaktadır. İlk 2 sene kabullenme hissini kazanamazsanız ayrılmayı tercih ediyorsunuz. Ancak enteresan olan şudur ki kabullenme hissini bir evlilikte kazanamamışsanız ve o evliliği bitirip başka bir evliliğe girmişseniz yine dikiş tutturamıyorsunuz. Araştırmalar boşanan kişilerin ikinci evliliklerinin bitme ihtimalinin ilk evliliğini yapan insanlardan daha fazla olduğunu göstermektedir.

Özetle; kabullenme duygusu bu zamana kadar kazanılmamışsa; çatışmaların geçmesini ve en az hasarla taşların yerine oturmasını beklemek çoğunlukla en iyisidir. Birinin bir şekilde eşinize “kabullenme” yi anlatması, gerekliliğine ikna etmesi ve nasıl başaracağını ev ödevleriyle adım adım uygulatmasını sağlayacak ya da ilişkiyi rölantiye alıp uzaklaşmadan sadece sabırla bekleyecek ve ilişkinize hasar vermeyeceksiniz.

Çocukken aile içinde cinsel tacize uğradım. Ört bas  edildi. O günden bu yana erkeklerle olan ilişkilerimde hep sorun yaşıyorum. Onlara  güvenemiyorum, hırçınım, öfkeliyim. Kendimi lanetlenmiş hissediyorum. Yardımcı olur musunuz? (21 yaş, kadın)

Merhaba. Çocuk yaşta yaşanan cinsel taciz tüm dünyada ve toplumuzda hiç de küçümsenmeyecek sayıda yaşanan ve bazen durumun ciddiyeti bilindiğinden özellikle görmezden gelinen, bazen önemsenmemesinden ört bas edilen bazen de çocuğun bunu bir yanlış olarak idrak edemeyerek kendini suçlamasından dolayı ortaya çıkmayan tüyler ürpertici bir travmadır. Çocuk ergenlik dönemine kadar henüz doğru ve yanlışı bilemediğinden bunu seslendirme cesareti bile bulamaz, özellikle aile içinde (akrabalar, aile dostları, vb.) yaşanmışsa çocuğun güven nesneleri yıkılamayacağından, özgüveni yıkılır. Çocuk nedenini bilemediği bir rahatsızlık içinde olur. Midesi bulanır, kendini kirlenmiş hisseder, ağlamak ister, içe doğru çekilir, sessizleşir, vs. ama bir şey yapamaz. Bunun masum bir şey olduğunu sanır. Ama travmatize olmuştur bir kere. Yeri gelmişken öncelikle anne-babaları bu konuda büyük harflerle uyarmakta fayda var: Çocuğunuzun size anlatmak istemediği bir şeyler olmaması konusunda gayret gösterin. Ve etrafınızdaki kişileri çocuğunuzla muhatap ederken dikkatli olun. Seneler geçse de kaybolmayacak bir travmatik hale ufacık birkaç saniyenin bile neden olabileceğini unutmayın.

Özellikle bize başvuran danışanların normal hayat öyküsünde kendilerinden bunu duymamışken, hayatındaki kırılma noktasının izini sürme adına sorguladığımızda ve hayatına yakından baktığımızda kişinin söylemeye bile çekindiği bu tip travmatik deneyimlerle karşılaşabilmekteyiz. Bunun sonucunda kişi temel bir suçluluk duygusunun hayat boyu kronik mağduru olabilmekte, asosyalleşebilmekte, cinsi münasebetlerden tiksinmekte, karşı cinse yönelik gizli bir korkuyu bilinçaltının bir yerlerinde ömür boyu saklayabilmektedir.

Bu kişilerin evliliklerinde de (sorun eğer açığa çıkıp bir uzmandan destek alınmamışsa) büyük sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Kişi bir türlü eşine (bir karşı cins olduğu için) tam güvenememekte ve evliliğin temel dinamiklerinden biri olan cinsel ilişki kişiyi sürekli irrite etmektedir. Sorun ortada olmadığı için de bir destek alma gereği bile duyulmamaktadır.

Sorunuzda belirttiğiniz tablo bu açından bakınca oldukça normal. Yani anormal bir duruma verilen normal bir tepkidir. Taciz bir çocuğun ruhunda meydana getirdiği hasar yönüyle tecavüzden farksızdır. İkisi de ruhsal alana girmek ve özgüven duygusu adına ortalığı yakıp yıkmaktır. Yaşadığınız bu olayı öncelikle yakın bir arkadaşınıza anlatmanızı öneririm. Bütün ayrıntılarıyla olayı hatırlamaya ve anlatmaya çalışın. O anıyı gömüldüğü yerden önce bir çıkartın ve bütün duygusal yoğunluğuyla dışınızda yaşayın. Bitmeyen bir hayal gibi sürekli başa sarıp, flash back’lerle canlanmasına, rüyalarınızda gizli sembollerle kendini ifade etmesine neden olan anının aslında gömülü olmasıdır. Önce onu bir hayalden öteye taşıyın, gerçekleyin. Buharlı tencerenin buharını dışarı çıkarmak gibi. Daha sonra bunu başka arkadaşlarınıza da anlatın. Bu sayede hem olayın gömüldüğü yerden çıması hem de sizin kendinize yönelik suçluluk duygularınız bunu özgüvenle seslendirmeniz sayesinde olması gereken hedefine (faile) doğru yönelebilecektir. Daha sonra olayın failleriyle yüzleşmeyi ve hesap sormayı deneyin. Buradaki asıl amaç hesap sormaktan çok, kendinizi kendiniz gözünde temize çıkarmaktır. Yapan, görmezden gelen, sessiz kalan her kim varsa yüzleşin. Eşinizle konuyu konuşun. Ve cinsel hayatınızı siz isteyene kadar beklemeye almayı talep edin. İstemeye istemeye girdiğiniz cinsel birliktelikler ilişkiler bu anının bilinçaltınızda eşinizle özdeşim kurmasını pekiştirecektir. Bunlar sizi bir nebze olsun rahatlatacak ve daha iyi hissettirecektir. Hala yeterince iyi hissetmezseniz psikoterapi desteği almanızı öneririm.

Önümüzdeki hafta Aktüel Psikoloji’de;

Takıntılarım beni boğuyor! Çizgilere basmadan yürümek, sağ elimin değdiği yere mutlaka sol elimi de değdirmek, evden çıkarken bir şey unutup unutmadığımı yoldan dönüp kontrol etmek, simetri takıntısı, temizlenmediğimi düşünüp sürekli ellerimi yıkamak, hayatımı benden alıp götürüyor. Deli gibi görünmek de cabası. Yardım edin. (32 yaş, Kadın)

Chat hastasıyım! Sürekli internetin başında olmak, chat yapmak sağlıklı mıdır? Yüz yüze ilişkidense, chatte ki dostlukları tercih ediyorum. Bu alışkanlığımdan nasıl kurtulacağım? (18 yaş, Erkek)

Sorularıyla görüşmek dileğiyle…

Uzm. Psk. Erhan Özden

Evlilik ve Psikolojik Danışmanlık Enstitüsü

www.evlilikenstitusu.com

Bu yazı toplam 13367 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.