1. HABERLER

  2. ÖZEL EĞİTİM

  3. Dil Gelişiminde Ev Etkinlikleri Nasıl Uygulanır

Dil Gelişiminde Ev Etkinlikleri Nasıl Uygulanır

Çocuklardaki konuşma ve dil gelişimi alıcı dil ve ifade edici dil olarak iki aşamada gerçekleşir. Önce alıcı dil daha sonra ifade edici dil kazanılır.

A+A-

 hale güneyli / rehabilitasyon.com

EV ETKİNLİK ÖDEVLERİ NASIL UYGULANIR?

 (BU ÇALIŞMALAR EVDE VE OKULUNDA UYGULANABİLECEK VE …..İN GELİŞİMİ ÜZERİNDE ETKİLİ OLACAK ÖNERİ VE ETKİNLİKLERİ BARINDIRMAKTADIR.)

Çocuklardaki konuşma ve dil gelişimi alıcı dil ve ifade edici dil olarak iki aşamada gerçekleşir. Önce alıcı dil daha sonra ifade edici dil kazanılır.

Dil gelişimi desteklenecek çocukların performanslarına göre eğitim programı hazırlanır.

Alıcı ve ifade edici dil ile ilgili davranışlar aşamalarda belirtilen sıra ile çeşitli yöntem ve teknikler kullanılarak kazandırılmaya çalışılır.

Alıcı dilin geliştirilmesi için kavramlar, cümlelerçeşitli çalışmalarla çocuklara dinlettirilir. Kulak dolgunluğu kazandıktan sonra belleğine alması sağlanır, alıcı dilin iyi bir biçimde oluşabilmesi için kısa ve öz konuşmalar yapılmalıdır, doğru model olmak dil gelişimi için en önemli aşamadır, karmaşık cümle ve uzun sözcüklü cümle ve abartılı ekleri olan sözcüklerle çocukla konuşma dil gelişimine fada sağlamak yerine zarar sağlayabilir. (Öğrenci konuşmak istemeyebilir.)

Daha sonraki süreçte günlük yaşantılarını anlatma, resimler üzerinde konuşma, yaşantı sağlama etkinlikleri ilecümle kurma çalışmaları yapılır. Devamında ise hikaye kitapları okunarak, dramatize edilerek anlatma çalışmalarına yer verilir, serbest, kurallı, hayali oyun ortamlarındaki bütün konuşma fırsatları değerlendirilmelidir.

Bunun dışında dilimizde ekler ve görevleri teker teker ele alınarak eklerin görevleri öğretilir. Nerede nasıl kullanılacağı uygulamalı olarak öğretilir. Sonraki zamanlarda da öğrendiği ekleri kullanması istenir, bu nedenle önce eksiz kelime bağlama uygun biçimde uygulanmalı, çocuk ile konuşulurken cümle formatında ancak en kısa ve öz biçimde konuşma yapılamalı, aşama ilerlemesi görüldükçe eklerin tekrarı uygulanmalıdır.

Çocukta konuşma gereksinimi yaratma. Konuşma ancak konuşmakla kazınılırve konuştukça pekiştirilir. Konuşma zevkli bir uğraş haline getirilir ve bir işe yaradığı gösterilirse çocuk konuşmaya istek duyabilir.Ama gecikmiş konuşma gösteren çocukların bazıları konuşmaktan sakınır.

Bazılarında hiç konuşma girişimi görülmez. Bazıları konuşmaktan çekinmezler ama konuşmaları anlaşılmaz, yani, bir işe yaramaz. Bunlar çoğunlukla konuşmanın büyüklerle ilişki kurmak ve gereksinmeleri doyurmada ne kadar önemli bir araç olduğunun farkında değildirler. Örneğin bazı ailelerde çocuk için kardeşleri konuşur. Kendi adına konuşan olunca çocuk konuşmaya gerek duymaz. Çocukların bazıları konuşmanın yararının farkında olmadığı gibi onun zararlı olacağı duygusu içindedir. Konuşmayı öğrenmek ve kullanmakla başının derde gireceğine inanır. Konuşmayı öğrenmeden çevreleriyle geçinip gideceklerini sanırlar. Gerçekten, bütün büyüklerin çocuğun dilini öğrenmeye ve o dili kullanmaya çabaladığı bir ailede çocuk için jest ve mimikler pekala yeterli bir dil olmaktadır.

Bu gibi çocuklarla ilişki içinde bulunanların genel olarak şunlara dikkat etmesinde yarar vardır: Çocuğun yanında onun duyabileceği gürlükte, izleyebileceği hızda, anlayabileceği sadelik, hoşlanabileceği tonda konuşmak yararlı olur. Öte yandan çocuğun konuşma girişimleri farkedilir, izlenir ve desteklenirse yine yararlı olacağı da unutulmamalıdır. Bunları biraz daha açmakta yarar vardır.

Bu gibi çocuklarda ilişkide bulunanlar onlarda konuşma gereksinmesi yaratmak için sessiz jest ve mimiklerle yapılan anlatımları görmezlikten gelmelidirler. Ana baba ve yakın çevreyi oluşturan yetişkinler çocuğun işaret ve jestlerini ödüllendirmeyi yanı anlamayı yavaş yavaş azaltmalıdırlar. İlk gün iki işaret ya da jesti seçip, ısrarla anlamazlıktan gelmeli ve yanlış anlamalı. Böylece çocukşaşıracaktır. Varsın şaşırsın. Ama bu işaretlerin işe yaramadığını anlayacaktır. Ertesi günü seçilen işaretlerin sayısı artırılabilir. Seçilen işaretler tek sözcük karşılığı olmalıdır.

Çocukta konuşma gereksinmesi yaratan bir başka yöntem, ana baba, öğretmen ya da uzmanın kendi kendine yüksek sesle ve çok konuşmasıdır. Bu konuşma çocukla birlikte, bir iş ya da hareket yaparken olmalıdır. Örneğin anne ev temizlerken çocuk yanındaysa şöylesi bir konuşma yapabilir:"Anne şimdi ev temizliyor.. terlikleri topladı.. tablayı yıka.. tabla şimdi sabunlu..yıka..durula..kurula..tabla tertemiz oldu.. tablayı masaya koy." Böylesi basitleştirilmiş konuşmalar günde birkaç kez yapılırsa, bunları izleyen çocuk önceleri içinden, sonraları dıştan,yüksek sesle konuşmalara katılır (Riper,1962, ss. 150-151).

Sağaltım süresince sağaltımcı da bu biçimde kısaltılmış konuşmaya yer vermelidir. İlk oturumdaolanakların elverdiği oranda az konuşmalıdır. Çocuğun işaretli, jestli konuşması izlenip onunla iletişim kurulmaya çalışılmalıdır. Sonradan çocuğun kullandığı işaretin yerine geçecek en uygun tek sözcük, kısa tümceli konuşma kalıpları işaretlerle birlikte kullanılmalı. Çocukla yapılacak konuşmaların ilk oturum ve aşamalarda hız olarak ağır ve sade olmasına dikkat edilmelidir. Yetişkinlerin konuşmalarında akış ve hız fazla, anlam karmaşık olduğundan gecikmiş konuşma özürlü çocukların çoğu böylesi konuşmaya erişmenin çok güç olacağı duygusuna kapılırlar. Oysa basitleştirilmiş ve yavaşlatılmış bir konuşma çocuğa yapabileceği bir iş gibi görünür. Sağaltımcı buna dikkat etmelidir.

Yatmadan önce çocuğa ana baba ya da bir yetişkin tarafından öykü okuma geleneği varsa, aile bundan bir süre vazgeçmelidir. Çünkü okuma hızı ve akıcılığı çocuk için erişilmez görünür ve yılgı yaratabilir ( Riper, 1963, s. 151).

Konuşmayı bir iletişim aracı haline getirme. Çocuk kendisine öğretilen yeni sözcükleri günlük yaşamında kullanmaya özendirilmelidir. Bunun için ana baba, uzman ve öğretmen birlikte çaba harcamalıdırlar. Çocuklar yeni öğrendikleri sözcükleri büyüklerle birlikte kullanmaktan zevk alırlar. "Kapıyı aç." Demeyi öğrendiyse, bunu bir büyüğe emrederek söylemek ve emrinin yerine getirilmesini görmekten büyük zevk duyar. Bu özellikten yararlanarak çocuklar konuşmaya özendirilebilir. Çocuklardan bu fırsat esirgenmemelidir. Gel, aç, kapa, al, ver, kapıyı aç, kapıyı kapa türünden emir tümceleri ve sözcükleri kullanarak böylesi alıştırmalar yapılabilir.

Bu tür çalışmalar yapılırken iki hususa dikkat yetmek gerekir. Bunlardan biri, çocuğu gerçek becerisinden, yapabileceğinden daha fazla konuşmaya zorlamamaktır. Çocuk konuşmayı söküp, bunun bir sosyal kontrol aracı olduğunu farkettiğinde konuşmak için çok fazla istek duyar ve çok hızlı konuşmak ister. Hızlı ve fazla konuşma çoğunlukla duraksama ve engel yaratır. Kekemelik denen ritim bozukluğu çoğunlukla böylesi bir geçmişe sahip, özellikle akranlarına yetişsin diye zorlanan çocuklarda görülür. Çocuk sakin, yavaş bir konuşma ve dinleme hoşgörüsü çok olan bir ortamda olursa yukarıdaki sakıncalar önlenebilir., Dikkat edilmesi gereken ikinci husus ana babanın acelecilikten sakınmasıdır. Genellikle eklemleme bozukluklarını düzeltmek için yapılan sık karışma sağaltımı engeller. Ana baba gecikmiş konuşma özürü olan çocuğun eklemleme hatası yapmadan birden normal bir konuşma yapmasını bekler. Bunun hemen beklenmemesi gerektiğine ana baba inandırılmalıdır. Ana babanın bu konuda yapabileceği en iyi yardım kendilerinin hoşgörülü birer dinleyici, düzgün konuşan bir konuşmacı rolünü oynamalarıdır. Ana baba şunu devamlı olarak aklından çıkarmamalıdır: Konuşmaya 4 yaşında başlamış bir çocukla 2 yaşında başlamış olan bir çocuk 5 yaşına geldiklerinde aynı düzeyde konuşmaya sahip olmayabilirler. Ama üç yıl içinde belki arayı kapayabilirler. Tabii diğer durumlar denkse.

“Eski konuşma alışkanlığını unutmak için yeni konuşma alışkanlığını benimsemeniz gerekir.”

Anadolu Üniversitesi İşitme Eng Öğr. Prog. Ders Notları
Aile Eğitim Seti- Ruhsal Ve Duygusal Özürlüler,
İşitme, Konuşma Ve Görme Sorunu Olan Çocukların Eğitimi, Anadolu Ünivesitesi Yayınları,
Dil Gelişimi, Prof. Dr. Nergis Güven, Prof. Dr. Servet Bal,
Özel Gereksinimli Çocuklar, Gündüz Yayınları, Editör. Prof. Dr. Ayşegül Ataman 
 

Bu haber toplam 6449 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum