MEHMET TUNGA

MEHMET TUNGA

ŞİDDETLE KORKAR OLDUM BEN ŞİDDETTEN!

ŞİDDETLE KORKAR OLDUM BEN ŞİDDETTEN!

“Öfke bedene girince akıl bedeni terk edermiş”

“Bir ağır ceza reisinin hatıraları” ismini taşıyan bir yazı okumuştum gençliğimde.  Okuduğum yazıyı kaleme alan yazarın şu cümlelerini hatıramda saklıyorum yıllardır. Diyordu ki yazar;” Bizde ki kavgaların, cinayetlerin büyük bir bölümü iletişim arızalarından kaynaklanmakta, birbirimizi yeterince anlayamamaktan ve dinleyememekten dolayı oluşmaktadır. ” Yazar tamamen haklı bence.  “Ayranım hemen kabarır” deyimini söylerken gururla söyleyen bir toplumuz biz.  Şaşırmadım aslında yazıdan anladıklarıma.  Her halükarda her durumda öfkelenebilen bir toplum olmakla övünüyoruz daima.  Sanki öfkelenmek çok erdemli bir davranışmış üstün bir özellikmiş duygusuna kapılmış gidiyoruz, Ayrıca eksik bir yönümüz daha var bizim.  Tartışırken karşımızdakini dinleme zahmetine girmiyoruz biz.  Tek bir derdimiz var çünkü.  O da ona vereceğimiz cevabı aklımızda kurgulamak.  Tartışmayı galip bitireceğiz büyük zafer kazanacağız ya.  Aslında hemen hemen benzer şeyleri söylüyoruz o sırada.  Aynı noktaya dikkat çekiyoruz bekli de.  Ama anlaşamıyoruz meseleyi kavgaya hatta cinayete kadar götürebiliyoruz hiç beklemeden.  Bunun sebebi nedir derseniz? Karşımızdakini dinlemedik ki hiç biz.  Sadece ona ne cevap vereceğimizi kurgulamakla meşguldük o konuşurken.  İşte bütün kavganın bütün gürültünün hatta cinayetin sebebinin en önemli kaynağı budur kanaatimce.

Görsel ve basılı yayında hemen hemen her gün manşette yerini alır şiddet ve şiddetin türevleri ile  sonuçları.  Hepimiz anlamsızca izleriz çoğu zaman.  Alışılagelmiş bir tavırla umursamadan izleriz şiddeti ve sonuçlarını.  Çoğumuz hiç değerlendirmeyiz bu gibi haberi, çekirdek çitleyerek geçiştiririz.  Cinayeti işleyen katil zanlısına sorulan soruyu ve verdiği cevabı bile önemsemeyiz genellikle ”Pişman mısınız? Evet, çok pişmanım.  Bir anlık öfke ile oldu.  Tekrar dünyaya gelsem asla bunu yapmam ” sözlerini hemencecik unutuveririz.  Asla ders çıkarmayız bu vahim olaylardan.  Çünkü artık kanıksanmış alışılmış olaylar haline gelmiş bu olaylar sanırım en kötüsü de bu.

Ama her platformda tartışırız hararetle.  Alengirli laflar eder terminolojik bir ağız kullanırız bazen.  Alengirli konuşmamız lazım ki herkes anlamasın değil mi ya. Anlamasın ki “Bu adam ne de çok şey biliyormuş meğer” desinler oradaki insanlar. Ama alengirli laflarda etsek terminolojik bir ağızda kullansak şükür ki tartışırız hayatın içindeki şiddet olaylarını.  Kendimce  bu bile güzel bir başlangıçtır diyorum.  En azından yavaş yavaş rahatsız olmaya başladık, öfkeden ve öfkenin çocuğu olan şiddetten. Ama yinede bu mevzuları tartışırken bile sesimizi yükseltiriz zaman zaman istemeden de olsa. Oysaki sesi yükseltmek sözü yükseltmek anlamına gelmez bunu unutuveririz birden.  Tek bir kaygımız vardır hala. Tartışmayı galip bitirmek kendi fikrimizi sabitlemek kaygısı taşırız her şeye rağmen.

Düşündükçe ürperiyor insan; Kadınlar yolun ortasında kurşunlanıyor ve biz bunu canlı yayında bile izleme şansı buluyoruz.  Çocuklar istismara uğruyor günlerce görsel ve  yazılı basın bunu gösteriyor ya da ilginç ayrıntılarına değiniyor.  Otomobili park etme meselesi yüzünden tek bir kurşunla insan ölüyor.  Maçları izleyen aynı ülkenin aynı milletin insanları taraftarı olduğu takımın mağlup olmasıyla çılgına dönüyor.  Hakemin son düdüğü çalmasını bekliyor büyük bir hınçla.  Trafik lambasının sarı olanı yanınca başlıyoruz klakson çalmaya öndekine.  Bekleyemiyoruz bile yeşil ışığın yanmasını.  Bundan anlaşılıyor  ki bizim sükunetimiz hakemin son düdüğü ile trafik lambasının sarı olanı yanıncaya kadarmış.  Ne üzücü reğil mi? Kıyamet kopuveriyor birden.  Eeee “ayranı hemen kabaran bir toplumuz ya” olacak o kadar diyoruz ve devam ediyoruz aynı şekilde.

Oysaki;

Hepimiz bu ülkenin insanlarıyız.  Hepimizin dedesi bu ülke uğruna can vermiş.  Hepimizde insan olduğumuz için insanlık onuruna sahibiz. Hepimizin bu ülke ve dünya üzerinde yaşama ve nefes alabilme hakkı var. Hepimiz Ankara Havalarına dayanamaz oynarız. Hepimiz çekilen halaya katılmaya can atarız. Hepimiz horon tepenleri izler ve dayanamaz horona katılırız. Hepimiz bulgur pilavını yufka ekmeğe sarıp yemeye bayılırız. Bu saydıklarımın tamamını bir kenara bırakın; Hepimizin göz yaşının rengi aynı. Var mı dahası. Yok birbirimizden farkımız ve üstünlüğümüz. Neden öfkemizi kontrol edemiyoruz?Neden sükunet içerisinde olamıyoruz? Neden şiddette başvuruyoruz? Neden konuşamıyoruz biz? Eksik bir tarafımız mı var? Hayır yok.  İstersek iyi şeylerin tamamını yapabiliriz biz. Biz bin asırlık bir toplumuz. Neler yapabildik geçmişte tüm dünya bilir bunu. Hala unutulmamıştır yapabildiklerimiz. Yeter ki öfkeyi bedenimize sokmayalım. Uzak olsun öfke, kin ,nefret,hınç bize. Sesimizi değil sözümüzü yükseltelim. Buna cidden ihtiyacımız var.

Sesini değil,

Sözünü yükselt,

Yağmurlardır büyüten zambakları,,

Gök gürültüsü değil

Der bir düşünür. Selam ve muhabbetle kalın.

Bu yazı toplam 7011 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MEHMET TUNGA Arşivi