Psikiyatr Dr. Alper Hasanoğlu

Psikiyatr Dr. Alper Hasanoğlu

Melankolinin Hayat Dolu Maskeleri

Melankolinin Hayat Dolu Maskeleri

Hayatının kontrolü elinde, gelecek kaygısı yaşamayan ve yeniliğe açık modern insanın göstergeleri hız, devamlı hareket, keyifli bir sosyallik, sürekli bir neşelilik hali, sarsılmaz bir pozitif düşünce içinde olmak. Oysa bu davranış biçimleri çoğu kez yapay ve inandırıcı olmayan bir izlenim ve kötü bir his bırakır diğer insanlarda. Sanki bir şeyler sahtedir, yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Modern insanın arkasına saklandığı bu maskeler sırıtır. Neşesi arkada bir yerlerdeki elemi gizler. Hiperaktifliğiyle içsel boşluk duygusunu hissetmekten kaçınmaya çalışır. Sosyalleşmesinin ardında hiçbir şeyle özdeşleşememe, umursamazlık ve izolasyon arzuları yatar. Ve pozitif düşünme zorlantısı depresif duygudurumla başa çıkma çabasıdır. Melankolinin maskeleri bütün bu olumsuz duygu ve düşüncelerin önüne geçebilmek, en azından melankoliye tahammül edebilmek içindir.

İnsan hayatında mutsuz olmak için o kadar çok neden var ki. Çocukluğun güzel ve kaygısız günlerinin geride kalması, sevdiğimiz bir insanın kaybı ya da bir aşk ilişkisinin sona ermesi... Hayata biçtiğimiz mananın ortadan kalkması ya da gelecekle ilgili kurduğumuz planların gerçekleşmeyeceğini görmek, geleceğin önüne geçemediğimiz bir şekilde yavaşça ellerimizden kayıp gitmesi... Bir danışanım kocasının onu terk etmesinin değil, onu terk ederek geleceğini elinden almış olmasının onu kedere boğduğunu söylemişti.

* * *

Bütün kayıplar, örneğin becerilememiş bir hayat, kaybedilmiş bir kariyer, bozulmuş bir sağlık, değer verdiklerimizin onayından mahrum kalmak kedere boğabilir bizi. Ve o kederin gölgesinde durumu daha da zora sokan, kederin bütün hayatını ele geçirmesine neden olacak birçok hata yapabilir insan. O hatalar yas tutmamızı ve hayatımıza kaldığı yerden devam edebilmemizi engelleyebilir. Evet, her kayıp için uygun bir şekilde yas tutmayı becerebilmek zorundayız. Günümüzde sıkça yapıldığı gibi hemen bir antidepresana başvurarak keder duymaktan kaçınmamalıyız. Yani kayıplarımız için yalnızca yas tutmak değil, nasıl yas tuttuğumuz da önemlidir.

Doğru yas tuttuğumuzu nasıl anlarız peki? Akıttığımız gözyaşlarından mı, melankolik ruh halimizden mi, kaybın etrafında dönüp duran takıntılı düşüncelerimizden mi, hiçbir şeye mecalimizin, isteğimizin kalmamasından mı? Yoksa bir gün tekrar yaşama gücümüzün geri gelmesinden mi? Bir gün tekrar kedere boğulmadan güne başlayabilmiş olmamızdan mı anlarız yas tutmayı becerebildiğimizi?

Yalnız başına mı daha iyi yas tutarız, yoksa bir ilişki sayesinde mi? İlişki yasın yaşanmasına destek mi olur köstek mi? Bir kaybın doğurduğu duygular üzerine konuşmak yasın hasarsız atlatılmasına katkıda bulunur. Çünkü ancak konuşarak duygularımızı daha iyi anlarız, ancak konuşarak kaybın bizim için ne anlama geldiğini algılarız. Bir başkasına aktardığımızda o yasın anlamı bizim için elle tutulacak kadar açık hale gelir. Oysa dilsizlik, konuşmamak bir hapishane gibidir. Kafamızda düşünceler dönüp durur, dışsal gerçeklikten çok daha güçlü ve acı verici içsel bir senaryo yiyip bitirir bizi. Zamanla hissedilen umutsuzluk sözlerle ifade edilemez hale gelir.

* * *

Yasa hâkim olmak, kederi dizginleyebilmek mümkün değildir. Bir an gelir o bizi ele geçirir, en azından başlangıçta. Kim ki kederin kendini ele geçirmesine izin vermez, onu kontrol etmeye çalışır, eninde sonunda kederin öcünün kurbanı olur. Kederden bir gün kurtulmanın önkoşulu kayıtsız şartsız ona teslim olmak ve kederi sonuna kadar yaşamaktır. Kendini kedere bırakmak melankoliden kurtulmanın, yeni bir geleceğin anahtarıdır. Gülen bir palyaçonun makyajı maskenin ardında akıttığı melankoli gözyaşlarını engelleyemez. Ve gözyaşları, ne kadar iyi yapılmış olursa olsun eninde sonunda makyajı bozar, maskeyi düşürür.

SORU & CEVAP

Soru: Hayatımda hiçbir sorun olmadığında bile sanki kötü bir şey olacakmış hissine kapılıyorum. Bu benle mi ilgili, yaşadığım zaman dilimiyle mi?

Yanıt: Zamanımızın psikolojik kanunu gibi birşey söylediğiniz. 40’lı yaşlarını sürenler bilirler. İyi bir amca, iyi bir teyze olmak kendimizi değerli hissetmemiz için yeterliydi. Hayatında önemli olan herhangi bir şeye karar verme özgürlüğü bugün modern insanın en büyük cezası sanki. Attığımız her adıma tek başına karar vermek zorunda olmamız bugün yaşadığımız anksiyetenin en önemli nedeni. İyi insan olmanın koşulu iyi bir ağabey, iyi bir abla olmaktan geçseydi günümüzde de, her şey ne kadar kolay olurdu. Bize verilen özgürlük gardiyanımız oldu oysa. Kararlarımızı tek başına aldığımız andan beri uykularımız kaçıyor, kaygı içinde ve çaresiziz. Unutmamamız gereken şey, bu çaresizlik duygusunun bizim yetersizliğimiz değil, toplumsal bir gerçeklik olduğu.

Psikiyatr Alper Hasanoğlu’na sorularınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz.

Bu yazı toplam 11174 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Psikiyatr Dr. Alper Hasanoğlu Arşivi