1. HABERLER

  2. REHBERLİK

  3. Çocukta Kapanmayan Yara:"ŞİDDET"

Çocukta Kapanmayan Yara:"ŞİDDET"

Adıyaman'ın Kahta ilçesinde, İnsan Hakları Kurulu ile Harran Üniversitesi işbirliğiyle 'aile içi şiddet' konulu panel düzenlendi.

A+A-

 

Kahta Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen panele öğrenci velileri büyük ilgi gösterirken, panele Kahta Kaymakamı Coşkun Açık, Kahta Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Akkaş, Bölükyayla Belediye Başkanı Nevzat Fırat, İlçe Milli Eğitim Müdürü Sadun Kılınç, kurum amirleri, okul yöneticileri, öğrenciler ile vatandaşlar katıldı.

Panel sunumunu Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz, Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe ve Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Atila Yargıcı tarafından gerçekleştirildi. Aile içi iletişim ve şiddetin önlenmesi konusunun uzmanı olan panelistler şiddet konusunu her yönüyle ele aldı. Kahta Kaymakamı Coşkun Açık'ın açılış konuşması ile başlayan panelde aile içi şiddetle mücadele kapsamında hazırlanan kısa film gösterimleri de izlendi.

Kahta Kaymakamı Coşkun Açık, açılış konuşmasında; son zamanlarda medyada yer alan şiddet olaylarının göz önüne alınarak, Türkiye'de ve Dünya'da bundan böyle şiddet olaylarının meydana gelmemesi temennisiyle, özellikle şiddet bağlamında eğitim çalışmaları yapılması konusuna ağırlık verildiğini belirtti. Kaymakam Açık; "Kadına yönelik şiddet olaylarına hemen her yerde rastlanabilmektedir. Ama ne yazık ki kadınlar, en çok korunacağı yer diye düşünülen aile içinde de hatta daha yaygın bir şekilde şiddete uğramaktadırlar. Söz konusu şiddet eylemleri; hakaret, tehdit, dayak, aşağılama, cinsel taciz, tecavüz, yaralama hatta öldürme biçiminde gerçekleşmekte ve genellikle erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliklerini sergiledikleri bir güç gösterisi şeklinde ortaya çıkmaktadır" dedi.

Kaymakam Açık, "Aile içi iletişimin iyi olduğu ailelerde bu durum tüm aile bireylerinin ruh sağlığını olumlu etkilemektedir. Aile içi iletişim konusunda toplum içinde en yaygın görülen yanlış inançlardan birisi de aile içinde hiç bir çatışma olmaması gerektiği düşüncesidir.

Oysa çatışmanın olmasından çok çatışmanın nasıl çözümlendiği daha önemlidir; çatışmanın uygun bir biçimde çözülmesi de ancak etkili iletişim becerilerinin kullanılması ile mümkündür" dedi. Kaymakam Açık, "Olumlu veya olumsuz olarak çocuklarımızda gördüğümüz davranışları, 'çocuğum neden böyle davranıyor' şeklinde değil, 'ben nerede hata yaptım' şeklinde değerlendirerek kendimizi sorgulamamız gerekir" dedi.

Çocukların her türlü davranışı öncelikle aile büyüklerinden almakta olduğunu belirten Kaymakam Açık, "Ebeveynlerin biri birine karşı her türlü olumlu davranışı çocukla karakter olarak oluşacaktır" diye konuştu. İlçede bu önemli etkinliğin gerçekleştirilmesine katkıda bulunan değerli panelistlere şiddet konusuna gösterdikleri hassasiyet ve ilçeye teşriflerinden dolayı tüm Kahta halkı adına teşekkür eden Kaymakam Açık, ileriki zamanlarda ilçede başka bir etkinlik için kendilerini ağırlamaktan mutluluk duyacaklarını dile getirdi.

Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz yaptığı sunumda; "İnsanın hakları dendiğinde ilk akla gelen onun özgürlükleridir. Bu yüzden denilebilir ki, insanlık tarihi bir özgürlükler mücadelesi tarihidir. İnsanlar tarih boyunca bireysel ve toplumsal düzeyde inandıkları değerler ve ilkeler doğrultusunda özgürce yaşamak için her türlü fedakarlığı göze almışlar ve bu uğurda çeşitli mücadeleler vermişlerdir. Diğer taraftan özgürlük ve eşitlik sözcükleri daha çok dinden ve dini terminolojiden beslenen kavramlardır ve bunların tüm insanlığa teşmil edilmesi de ancak adaletle mümkündür.

Adalet duygusuna sahip olmayanların insanlığa verebilecekleri hiçbir şey yoktur. Kuran'ın birçok ayeti tüm insanlara doğru yola gel çağrısını yapmak suretiyle deyim yerindeyse, bütün insanları kardeş olarak ilan etmektedir. İnsanlar tek bir ümmettir, insanlar tek bir candan yaratılmış ve çoğaltılmışlardır, insanoğlunu mükerrem ve şerefli kıldık ayetleri ve insanlar bir tarağın dişleri gibidirler, Arap'ın Arap olmayana, beyazın siyaha doğuştan bir üstünlüğü yoktur gibi hadisler insanlar arasında haklar ve özgürlükler açısından herhangi bir farkın gözetilemeyeceğini göstermektedir" dedi. Yılmaz, sözlerinin devamında; "Huzur, mutluluk, sevgi gibi olguları ile tanıştığımız yer ailedir.

Şiddetin en fazla görüldüğü yerle, yukarda saydığım pozitif değerlerin oluştuğu yerin aynı olduğunu görüyoruz. Aile içi şiddette en çok kadınlar ve çocuklar maruz kalmaktadır. Şiddetle özellikle çocuklar da kapanması kolay olmayan yaralar oluşur. Dolayısıyla ebeveynlerinin şiddete uğradığını gören veya kendisi sürekli eleştirilme, aşağılanılma, fiziksel örselenmeyle karşılaşan çocuklar çok olumsuz etkilenir. Çocuklarımız bizim yansımamız olan küçük varlıklar. Eğer bizlerde bir sorun varsa onları izlememiz yeterli, onlarda sorun varsa da bizim yansımamız olduğunu unutmamız gerekli. Eşler arası şiddete tanık olan çocukların, yüzde 40'ının yetişkinliklerinde, aile içi şiddetin uygulayıcısı haline gelmektedir. Yetersizlik sergileyen bir çocuk beceriksiz değildir. Sadece kendi yeteneklerine inancını yitirmiştir. Suçlanan ve her konuda hatalı bulunulan çocuğun öz değer duygusu gelişmez. Aşağılık duygusunun olumlu karşılığı başarı duygusudur.

Unutmayalım ki; bu iki duyguyu da çocuk yaşamaya başladığı çevrede öğrenmeye başlar. Yetersizlik sergileyen çocuk beceriksiz değildir. Alay edilip, utandırılarak, suçlanarak yetiştirilmiştir. Güce dayanan otorite, çocukları uzaklaştırır. Şiddeti uygulayan ebeveynine kızgınlık, nefret, düşmanlık duyguları gelişir. Sevgisizliği öğretir. Kısacası ne ekersek onu biçeriz. Ekmeye çalıştığımız şey gerçekten sevgi mi, yoksa nefret mi? Çocuklara birçok şeyi şartlı olarak verebiliriz. Ancak sevgimizi kayıtsız şartsız vermeliyiz. Çünkü şiddet gören çocuklar kavga, geçimsizlik ve düşmanlığı öğrenirler. Hırçın, saldırgan, kural tanımayan dolayısıyla toplum tarafından onaylanmayan davranışları sergileyen kişiler haline gelirler" ifadelerine yer verdi.

Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. M. Cüneyt Gökçe de; aile müessesinin önemine dikkat çekti.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde geçen hususların, beyanname ile belirtilen insan haklarının fazlasıyla dinimizin temelinde yer aldığını belirten Gökçe, insan hakları ve İslam bağlantısın hakkında bilgiler verdi. Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Atilla Yargıcı ise; "Kadınlara karşı uygulanan şiddet bir ölçüde gizlenirken çocuklara şiddet uygulanması toplumda daha olağan karşılanmaktadır. Çünkü yapılan araştırmalar ailelerin şiddeti bir terbiye aracı olarak gördüklerini ortaya koymaktadır. Çocuklara yönelik şiddet kullanımında şiddetin nedeninin genellikle çocuk davranışı olduğu belirtilmekte, söz dinlememe ve saygısızlık gibi davranışlarla çocukların şiddeti adeta davet ettikleri söylenmektedir.

Ailede sevgisizlik, iletişim kopukluğu gibi nedenler ve ebeveynde depresyon ya da mental hastalık bunun arkasından sayılmakta, üçüncü sırada ise çocukların karşılanamayan yüksek isteklerinin şiddet nedeni olduğu söylenmektedir. Aileler çocuklara yönelik şiddeti kabul etmemekle beraber bir eğitim aracı olarak kullanılmasına karşı çıkmamaktadırlar.

Çocukların daha bebeklikten itibaren şiddet görmeleri ve işkenceye varan istismarların kaynağında eğitimsizlik bulunmaktadır. Masum ve savunmasız yavrulara şiddet uygulayanlar ancak insanlıktan nasibi olmayanlardır. Nitekim sevgili peygamberimiz, üç sınıf insanın yaptıklarından sorumlu olmadığını ve bunların içinde çocukları sayması, dayağın bir eğitim aracı olamayacağını göstermektedir" şeklinde konuştu.

iha

Bu haber toplam 5554 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.