1. YAZARLAR

  2. Prof. Dr. Erol Göka

  3. Şimdi "BÜYÜK BARIŞ" Zamanı
Prof. Dr. Erol Göka

Prof. Dr. Erol Göka

Yeni Şafak
Yazarın Tüm Yazıları >

Şimdi "BÜYÜK BARIŞ" Zamanı

A+A-

Siyasette önemli olanın yalnızca doğru analiz ve doğru söz olmayıp uygun zamanda yerinde söz etmenin çok daha mühim olduğunu yıllar önce öğrendim. Okuyucular arşive bakarak göreceklerdir.

Haber 10’un dikkatli okuyucusu, bu başlığı hatırlayacak “İyi ama siz bu yazıyı daha önce yayınlamıştınız” diyecektir. Doğrudur, bu başlıklı yazıyı ilk olarak 25 Temmuz 2007’de seçimlerin ardından Haber 10’da yayınlamıştık. Şimdi tekrar gündeme getirmemizin ve yayınlamamızın ise iki nedeni var. Birinci neden siyasette zamanlamanın önemiyle ilgili.

Siyasette önemli olanın yalnızca doğru analiz ve doğru söz olmayıp uygun zamanda yerinde söz etmenin çok daha mühim olduğunu yıllar önce öğrendim. Yaşayanlar hatırlayacaklardır, meraklı arkadaşlar da arşivlerden takip edebilirler. Rahmetli Aydın Menderes’in “Büyük Değişim Partisi”, Ak Parti’den 10 yıl önce, Ak Parti programındaki devrimci münderecatı hemen hemen aynı biçimde kapsayan bir programla, hiç de azımsanmayacak kadrolarla halkın karşısına çıkmış ama ilgiye mazhar olmamıştı. Bugün baktığımda görüyorum ki, Büyük Değişim Partisi’nin Ak Parti’den pek de farkı yoktu ama başarıya ulaşamamasının nedeni, doğru sözü erken zamanda söylemesiydi. “Erken öten horozu keserler” diye boşuna denmemiştir diyebilirsiniz, ben öyle düşünmüyorum. Rahmetli Aydın Menderes’i ve onun Büyük Değişim Partisi’ni Ak Parti’nin yolunu açan, öncü, akıncı güçler olarak değerlendiriyorum.

5 yıl önceki “Şimdi Büyük Barış Zamanı” yazımızı bugün yeniden gündeme getirmemizin ilk nedeni işte bu, zamanlama meselesi, doğru analiz ve doğru söz yetmez, öngörülerin gerçekleşmesi için uygun zamanın da ortaya çıkması gerekir.

“Şimdi Büyük Barış Zamanı” diye tekrar haykırmamızın bir nedeni de bugünün aslında çok önceden göründüğünü gözler önüne sermek. Bu sayede aydın ile siyasetçi arasındaki farkı bir kez daha düşünmek için fırsat oluşturmak. Şüphesiz 2007’nin siyasi kadroları da bizim gördüklerimizin çok daha alasını sezmiş görmüşledir. Ancak pratik siyasetin düşünce ve söylem kulvarı, düşünce insanınkinden çok farklıdır; siyasetçinin sırtında, bir yumurta küfesi vardır. Yumurtaları kırdırmamak, yola devam etmek için sözlerini çok daha özenli ve iktidar amacına uygun olarak seçmek, eylem için en uygun zamanı kollamak durumundadır. Haber 10’da hepimizin muvaffak olması için dua ettiğimiz kardeşlik süreci için yazılar yazacağız. Bu hatırlatmalarla başlayalım, son beş yılı birlikte düşünelim istedik. Şimdi sizi 5 yıl önceki yazıyla baş başa bırakıyoruz.

[Türkiye sulh ve sükunet içinde seçimini yaptı. Bütün dünyadan hak ettiğimiz bu alkışı alıyoruz. Milletimizi alkışlıyoruz. Şimdi sıra sulh ve sükunet içinde bir seçim değerlendirmesi yapmaya geldi.

Seçimlerin sonuçları elbette önemli; bu sonuçların niye böyle olduğuna ilişkin “halkın muhtırası”ndan “sol alternatif” olmamasına, “uluslar arası güçlerin istekleri”nden “merkezin çökmesi”ne kadar yapılan tüm değerlendirmeler de büyük önem taşıyor ama benim için seçim sonuçları açıklandıktan sonra ortaya çıkan manzara, tüm bunların fevkinde bir öneme sahip oldu. Liderlerimiz ve seçilen bağımsız adaylar öyle bir tutum sergilediler ki, hepimiz böyle bir Meclis’ten çok çatışmalı bir gelecek beklerken birden bire barış için umutlanır gibi olduk. Çok teşekkürler, sulh ve sükunet için çaba gösterenlere, milletin huzur ve refahını her şeyin üstünde tutanlara.

Belki bu barışçı meltem esintilerinin etkisiyle olsa gerek, ben bu havayı gördükten sonra, seçim değerlendirmelerine yeni bir unsurun daha eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu unsurdan bazıları yeni komplo teorileri bile çıkarabilirler ama ben o kadar iddialı değilim. Yalnızca seçim sonuçlarının ortaya çıkardığı Meclis tablosu, seçim öncesi söylenenleri ve tarihsel siyasal önyargıları hesaba kattığımızda çok çatışmalara gebe bir görünüm vermesine rağmen, bunun pekala tam tersinin de söz konusu olabileceğini söylemek istiyorum.

Eğer bölgede çatışmalar durursa, yeni şehit cenazelerinin acı ve öfkesiyle milletimiz karşılaşmazsa, Irak’ın Kuzey’indeki Kürt liderliği infial uyandırıcı kışkırtıcı açıklamalar yapmazsa, Meclis’imiz de seçim sonrasının metanetini sürdürebilirse neden Türkiye’yi bambaşka günler beklemesin. Neden yıllardır çok canımızı yakan, çok kanımızı döken bu çatışmaların sonuna gelinmiş olmasın? Neden milletimizin farklılıklarından fitne ve fesat üretecek organizasyonlara giden Türkiye düşmanı güçlere karşı, Türkiye’nin de “Tüm farklılıklarımıza rağmen, birlik ve beraberlik içinde yaşıyoruz, zaten toplumumuzda bu konuda var olan fikri birliğini bakın siyasal düzeye de çıkarttık, aynı Meclis’te kardeşçe mücadele sürdürebiliyoruz!” diye bir cevabı olmasın. Hatta Türkiye’nin dünyaya cevabı, Ortadoğu ve yakın-Asya’yı içine alacak genişliklere neden uzanmasın? Neden Türkiye’deki sulh ve sükunet ortamı, yalnızca ülkemizdeki değil tüm bölgedeki Kürtlerle, Müslümanlarla iyi diyaloglar, yeni birlik politikaları için bir imkanın başlangıcını teşkil etmesin?

Bu seçimlerde milletimizin öngörüsü, iradesi böyle buyurmuş olamaz mı? Milletimiz, “Hepinizi ‘Büyük Barış’a çağırıyorum” demiş olamaz mı? Seçim sonrası manzarayı gördükten sonra, ben, liderlerdeki sulh ve sükunet havasını, onların kendilerinden ziyade milletimizden onarla yansıyan kolektif şuura bağlamaya daha çok eğilimli olduğumdan sandıktan bu sesi duyduğuma inanıyorum. Aslında “Büyük Barış” isteniyor, Türkiye nihayet dünyaya cevabını üretti, “Ülkemde ve bölgemde barışı sağlayacak yegane güç benim dedi” diyorum. Duyduğum ses bu.

Bu kadar çatışmalara gebe bir ortamda, hele hele uluslar arası saldırganların İran’a müdahalesi söz konusuyken nasıl böyle çocukça düşünebilirsin diyenleri, buradan görüyorum. Ama yine de içimden gelen umut ve sevinç dalgasını durduramıyorum. Onlar diledikleri kadar çatışmaları kışkırtsınlar, fitne fesat tohumları eksinler, bugün umurumda değil. Türkiye, cevabını üretti. Halüsinasyonsa bile artık hangi yoldan gideceğimiz belli.]


[email protected]

Kaynak: Haber10.com 

Bu yazı toplam 5284 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.