Cemalettin Taşçı

Cemalettin Taşçı

Kürt Türk Meselesinde İşi Uzmanına Havale Etmek

Kürt Türk Meselesinde İşi Uzmanına Havale Etmek

Üç psikolog, bir psikiyatr, bir öğrenci, bir pedagog, bir ev kadını ve bir ressamdan oluşan sekiz kişi, ayrı ayrı, halüsinasyon işittiklerini söyleyerek, bir kliniğe müracaat ederler. Aslında hiçbir rahatsızlıkları yoktur. Kendilerine, kliniğe kabul edildikten hemen sonra, bir rahatsızlıkları kalmadığını söylemeleri ve normal davranmaları tembihlenmiştir. Öyle yaparlar. Ancak en erken çıkan bile klinikte yedi gün kalmak zorunda kalır.

Klinikten çıkanlar, aynı iddia ve başka isimlerle başka bir kliniğe başvururlar. Rosenhan ve ekibi, bu şekilde tam bir düzine kliniği ziyaret eder. Hasta olmadıklarına hekimleri ikna etmeleri, ortalama olarak on dokuz gün sürer. Bir keresinde biri elli iki gün klinikte tutulur.

Rosenhan ve arkadaşları elbette kliniklerde kalmaktan zevk aldıkları için yapmamışlardı bu işi. Aklı başında olan ile olmayanı tefrik etmek hususunda ne kadar başarılı olunabileceğini araştırıyorlardı. Araştırmanın sonuçlarını Ocak 1973'te, Science dergisinde yayınladılar.

Makalede ibretlik bilgiler var. Mesela Rosenhan'ın tuzağına düşmeyeceğini iddia eden bir kliniğe üç ay içinde sahte hastalar yollanacağı söylenmiş. İzleyen üç ayda kliniğe müracaat eden 193 kişinin kırktan fazlası, en az bir uzman tarafından, sahte hasta olarak tespit edilmiş. Mesele şu ki, kliniğe bir tek sahte hasta yollanmamış.

Daha vahimi var. Kliniklerde geçirdikleri uzun ve sıkıcı günlerde notlar tutan araştırmacılar, 'siz hasta değilsiniz, kliniğin şartları hakkında araştırma yapan bilim insanlarısınız' diyen hastalarla karşılaşmışlar. Ama işleri bu teşhisi yapmak olan uzmanlar, hastalar kadar bile performans gösterememiş.

***

Rosenhan, 'aklı başında olmak veya olmamak diye bir şeyler varsa, bunları nasıl bilebiliriz?' diye soruyor. Yaptığı çalışma sayesinde görülüyor ki, bize çok aşikar görünen bir ayrımı yapmak üzere uzun süre eğitilmiş olan uzmanlar ve geliştirilmiş teknolojiler pek güvenilir değil.

Bu durum, bir ölçüde, bize çok aşikar görünen ayrımın aslında o kadar aşikar olmamasından kaynaklanıyor. Hiçbir kavramsal haritada, geçmek için pasaport ibraz etmeniz gereken kesin sınırlar yok. Sadece hasta ile sağlıklı olanı değil, suçlu ile suçsuzu, Türk ile Kürt'ü ayıran sınırlar da çok bulanık mesela.

Ancak problemin sadece bir bölümü sınırların bulanık olmasından kaynaklanıyor. Rosenhan'ın makalesinden de görebildiğimiz gibi, asıl problem, uzmanlara teslim olmuş olmamızın neticesi. Aramızdan birilerine hasta, başkalarına hemşire, daha başkalarına hekim üniformaları giydiriyoruz. Üniformalar aslında mevcut olmayan sınırlar çiziyor.

Aklı sizinki kadar başında olmayan bir hekim mesela, sizi can sıkıntısıyla koridorda volta atarken yakalıyor. Kaygılı olduğunuz neticesine varıyor. Sadece canınızın sıkılmış olabileceği aklına gelmiyor. Koyduğu teşhis üzerinden size müdahale ediyor. Bir süre bu tavra maruz kalınca, öfkelenip hekimi dövmeye kalkmak gelir herhalde insanın içinden. Kazara içinizden gelen sese uysanız, yandı gülüm keten helva. Hekim haklı çıkacak.

Hatırlatayım, mesele sadece psikiyatrlarla sınırlı değil. Savcıların, öğretmenlerin veya teknik direktörlerin de farkları yok.

***

Türkiye kliniğinde, birilerinin Türk, birilerinin Kürt üniformasıyla yatmasından nemalanan Türkler ve Kürtler var. Madd” kazançtan söz etmiyorum. Aksine, birçoğu için ideolojik bir kazanç beklentisinden fazlası yok. Ama asıl mühimi, hastaların arasında değil de hekimlerin arasında dolaşmak için bile savaşın sürmesi talep edilebilir. Eğer dağda gerillaysanız veya bölgede üniformalı bir askerseniz, kimin yaşayıp kimin öleceğini tayin etme gücüne başkalarından daha çok sahipsiniz demektir. Bu güç de müthiş bir tatmin yaratıyor olmalı.

Biz, yani bu topraklarda yaşayan Türkler ve Kürtler, bu maçı, bu maçın seyircisi olmayı içimize sindirdiğimizde kaybetmiştik. Her birimiz için hayat” önemi olan kararları, bizim adımıza bu kararları bizden daha iyi vereceğine inandığımız uzmanlara delege ettiğimizde...

Hepimize geçmiş olsun.

Akşam

Bu yazı toplam 9511 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cemalettin Taşçı Arşivi