1. YAZARLAR

  2. Psk. Dan. Emre ALICI

  3. ALKIŞLAR ve ROL KARMAŞASI
Psk. Dan. Emre ALICI

Psk. Dan. Emre ALICI

Yazarın Tüm Yazıları >

ALKIŞLAR ve ROL KARMAŞASI

A+A-

“Herkes bu hayatta üzerine düşen rolü oynuyor, hayat tam bir tiyatro; kral var, asker var, kameraman var, herkes bu hayatta rolünü oynuyor. Tiyatro bittikten sonra özel hayatta birlikte vakit geçiriyorlar.”

   Ne kadar da insanca ve naif sözler hele de en üst rütbeli yeni emekli olmuş bir askerin giderayak söylediği sözler olduğu düşünülürse. Yaşamda unvanların, konumların birer rol olduğunu, rollerin gerekliliğini tamamladıktan sonra ise özel yaşamda rolsüz, yalın birlikte olunduğunu vurguluyor.

   “ kral var, asker var, kameraman var, psikolojik danışman var…” Peki ya bu cümle böyle söylenmiş olsaydı? Cümlenin sonu yine aynı şekilde bitebilir miydi? Psikolojik danışmanların yaşamdaki rolleri ve kimlikleri açısından biraz duraksayıp düşünülmesi gereken bir konu.

   Sevdiğim, güleç yüzlü bir meslektaş büyüğüm benzer bir konu üzerine gömlek cebindeki nüfus cüzdanını çıkarıp masaya koymuş “ işte günlük yaşantıda da mesleki kimliğini böyle cebinden çıkarır gibi çıkarıp masaya koymayı bilmelisin, sonra sokağa çıkıp yürüyebilirsin” demişti.

   Hayatın her anında her alanda psikolojik danışman olmaya çalışmak, mesleki rolümüzü yirmi dört saat devam ettirmek tünelin sonunda bizi kollarını açmış olarak bekleyenin ışık yerine “ mesleki tükenmişlik” duygusu olacağı anlamına gelebilir.

   Kısacası tiyatro bittikten sonra sahneden inmeyi bilmeli. Bazen arkadaşlarımız bazen ailemiz alkışlara sahne dışında da devam edip, rolümüzü oynamaya devam etmemizi isteyebilir. Psikolojik danışman rolünü sahnenin dışında da devam ettirmeye çalışmak maalesef sahnedeki asıl performansımızı etkileyecektir.

   Bu noktada karşımıza başka bir soru çıkıyor: “ peki psikolojik danışmanın sahneden indikten sonra bir kameraman ya da kral gibi sahnedeki diğerleriyle (danışanlar) özel yaşamda birlikte vakit geçirmesi mümkün müdür? “ 

   Psikolojik danışmanlığın bir yaşam biçimi olduğunu savunan meslektaşlarıma katıldığım noktalar da var fakat bu konuda çok ince bir çizginin söz konusu olduğunu düşünüyorum. Corey’e (1996) göre etkili bir psikolojik danışmanın kendine özgü bir danışma tarzı vardır ve bu, aynı zamanda onun yaşam felsefesini ifade etmektedir.  Mesleki kimliğimize uygun olarak çevremizle empati ve açık iletişim içinde yaşayabiliriz, insanları olduğu gibi kabul etmeyi yaşamsal bir ilke olarak kabul edebiliriz. Fakat çevremizdeki herkesin kendini gerçekleştirme sürecine katkıda bulunmayı bir yaşam biçimi olarak benimsemiş olabilir miyiz? Fazlasıyla ağır bir yükü omuzlamamızı gerektiren bir yaşam biçimi olmaz mı bu? 

      “Psikolojik danışmanın kendi duygularının ve düşüncelerinin farkında olması, yaşadıklarını olduğu gibi kabul etmesi, kendi içerisinde tutarlı bir değerler sisteminin olması, güçlü ve zayıf yönlerini tanıması, rol yapmadan yaşaması, yeniliklere açık olması, belirsizliğe tahammül gücünün olması ve derin kişilerarası ilişkiler kurabilmesi gibi özellikler psikolojik danışmanlarda olması gerektiği düşünülen kişisel özelliklerden bazılarıdır. Buna ek olarak; danışanlarının dünyasını anlayabilmek, onlarla empati kurabilmek, danışanlarının kendilerini geliştirmelerine, farkındalık düzeylerini artırmalarına aktif bir şekilde katılmak ve onları oldukları gibi kabul etmek etkili bir psikolojik danışmanda olması gerektiği düşünülen psikolojik danışma becerilerindendir. Ancak görüldüğü gibi her iki alandaki özellikler birbirini destekleyen, bütünleyen ve geliştiren özelliklerdendir.” ( Yalçın, 2006) Kişisel kimlik ile mesleki kimliğin birbirini bütünleyici olması gerektiği kadar birinin yerine diğerinin geçmemesi de bir diğer gereklilik gibi. Mesleki rolümüzü oynamak için sahneye ne zaman çıkacağımızı ve sahneden inebilmeyi iyi bilmeli.  Sahneden indikten sonra ise mesleki kimliğimiz ile kişisel kimliğimiz arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları dengeleyebilmek rol karmaşasını önlemek adına önemli bir beceri.

   Yaşamdaki rolleri ile tiyatrodaki rolleri karıştıranlar, tiyatro bittikten sonra sahneden inemeyenler umarım bir gün boş sandalyelere oynamak zorunda kalmazlar zira tünelin sonundaki “ mesleki tükenmişlik duygusu” beklemekten vazgeçeceğe benzemiyor…


KAYNAKLAR:

Corey, G. (1996). Theory and Practice of Counseling and Psychotherapy

YALÇIN, llhan ( 2006). 21. Yüzyılda Psikolojik Danışman. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 117-133

Bu yazı toplam 11552 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum