1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Arıza geni diye bir şey var mı?

Arıza geni diye bir şey var mı?

Normal kime denir, mükemmel olalım derken aklımızdan mı oluyoruz; arıza geni diye bir şey var mı? Bu sorular bir bilim-teknik dergisinden değil Sinem Ersever'in ilk kitabı' Arıza'dan alıntılar...

A+A-

Sinem Ersever 1980 doğumlu bir 'arıza'. Anlattığına göre doğduğundan beri öyleymiş ve ailesinden erkek arkadaşlarına kadar etraftaki herkes ona 'sen arızasın' dese de kimse nedenini söyleyememiş. O da hikayesindeki arıza durumları, kendi yollarıyla çözdükten sonra da oturup 'Arıza: Bir Arıza'nın Anatomisi'ni yazmış.
Bu röportajda sıkça 'arıza' kelimesiyle karşılaşacağınız konusunda sizi önceden uyarır ve 'normal iyidir' manifestosunu aklınızda tutarak okumaya devam etmenizi öneririm. Zira kimi zaman 'öyle olmak' için, ne olduğunuzu söylemeye gerek yoktur!
Normaller, eğitimciler ve toplum gölge etmeyene kadar 'arıza' hallerini irdeleyeceğini anlatıyor Sinem Ersever.
Biz de bir nevi 'ters okumanın' ağırlığı altında arızaya bağlayarak soruyoruz...

- 'Arıza' nedir, kime denir ve sizde bir arıza olduğunu ne zaman fark ettiniz?
Ben hiçbir zaman arızayım demedim ama ömrüm boyunca ailemden eski erkek arkadaşlarıma herkes 'sen arızasın' diyerek başımın eti yedi. 'Niye böyle düşünüyorsun?' diye sorunca hiç yanıt alamadım. Önce '80 jenerasyonuyum, MTV kuşağıyım, apolitiğim, beni anlamıyorsunuz' diye bastım, Londra'ya gittim. Bu sefer İngilizce'nin dipsiz kelime dağarcığıyla geldi 'arıza' sıfatlarım. Bu sefer ilk defa tüm dünya düz de ben mi tersim diye düşündüm... Arızalar birbirini kollar, eğer birinin kafası gitmeyecekse tabii! Bir arıza diğerini görür görmez tanır; kim daha kıdemli, kim daha hafif sıklet bir arıza, kim kimden sopasını saklamalı...

ARIZALARLA DJ'LİK YAPMAK
- Sizden daha 'arıza' kimse yok muydu etrafta ki siz arıza oldunuz hep?
Hafif sıklet bir arızayım, gel-git akıllıyım. Arıza; yaptığın değil olduğun şeylerle, dünya görüşünle ilgilidir. Arızalar istikrarsız, hayatı karmaşık algılayan, ancak kendi değişmek istediğinde değişen insanlardır. Biraz DJ'lik vardır arızalarda; çoğul kişiliklilerdir ve bu kişilikleri miks ederler. İç dengeleri nedensiz yere değişen insanlardır. Bu açıdan ben de tanıma uyuyorum. 

- Bunun hakkında bir kitap yazarken 'yok ya ben bu kadar da arıza değilimdir' demez mi insan?
Araştırma yaparken karşıma akıl hastalıkları çıkınca tepki ile okudum ama okudukça kendimden parçalar buldum. Benim de hissettiğim şeyleri yaşadıklarını anladım. Aslında ben ortaya karışık bir arızayım. İçimde 50 yıllık geçimsiz çiftler gibi sürekli çatışan iki temel kişilik var. Üstelik ikisinin de kendi arızaları var; biri obsesif kompulsif mesela diğeri manik depresif. Bunları miks edip DJ'lik yapmaya çalışıyorum ama bütün arızalarda bir kirpilik vardır; dikenleri mutlaka birilerine batar.

- 'Normal iyidir' diye bir söz vardır ama sanki normal oldukça arızaya yaklaşıyor insan artık. Çünkü popüler kültürün de gazlamasıyla arıza olmak 'cool' olmak da demek.
Araştırmalara göre dünya nüfusunun yüzde 30'u her yıl arıza veriyor ve bana kalırsa bu yüzde 30, her yıl değişiyor. Aramıza hızla yeniler katılıyor. Normal-anormal deyince temel ayrım çoğunluktur. Şu anda biz azınlığız ama görünen o ki bu hızla normal olmak, anormal olacak.

ARIZALARIMIZLA VARIZ!
- Hızla 'Prozac toplumu' olmaya gidiyoruz ve arıza yapınca da antidepresanlara saldırmamız tembihleniyor...
İlaca karşı bir insanım. Kitapta kimilerini kızdırabilecek bir ayrımım var: Psikolog bizi dinleyip ilaç yazmayan, psikiyatr bizi dinlemeden ilaç yazandır! Ben ilaca karşıyım. Gerçekten ilaca ihtiyacı olacak kadar arıza şalterleri atmış, gerçek nedir, ne değildir ayırt edemeyen insanlar zaten ilaç kullanıyor; mesela kendini ölü zanneden Cotard'lar. 

- Kitabı yazarken görüştünüz mü bu tür hastalarla?
Kendi akıl sağlığımı da korumak zorundayım. Son 10 ayım full-time okumakla geçti, yüzün üzerinde kaynak kitap okudum. Sadece psikologların yazdıklarını değil akıl hastalarının da notlarını okuyunca; Tanrı'dan mesaj alanlar, uzaylılarla konuşanlar, takip edildiğine inananlar, insan ister istemez 'acaba ben de mi?' diyor. Bu kitabı yazma sürecinde kayışları tamamen koparmadıysam bir daha koparmam. 

- Yani...
Yani terapi yanlısı bir insanım, terapinin ilaç kadar etkili olduğunu ancak duyurulmadığını düşünüyorum. Amerika'da 4 reklamdan biri antidepresan ilaçlarının örneğin. Bunlara gerçekten ihtiyacı olan insanlar doktor kontrolünde zaten kullanıyor, son kullanıcıya neden reklamı yapılsın ki? Hükümet SGK vasıtasıyla ücretsize yakın ilaç veriyor ama terapi imkanı sağlamıyor. Bu ilaçlar çözüm sunmayıp sadece zaman kazandırıyor. Bu noktada arızların da bakış açısını değiştirmesi gerekiyor. Tamir etmek istediğimiz arızaları nasıl tamir edeceğimize bakıp, kalmasını istediklerimizi tutmalıyız. Her bir üyesinin aynı olduğu bir jenerasyon kimseye fayda sağlamaz, biz arızlarımızla varız.

- Toplum nasıl algılıyor arızaları?
Toplumun arızadan anladığı 'bela'. Ben içine başka sınıfları da kattım; dehasından dolayı arıza verenler gibi... İnsan kendini arıza hissediyorsa bir nedeni vardır; arızalarını bil, hayatını çok zorlaştıranları törpüle, geri kalanlardan bir fayda üret diyorum. Kişisel gelişim adı altında arızaların iyileştirilmesinden yana değilim. 

- Bir kişisel gelişim kitabı değil öyle mi?
Kişisel gelişime açıkça dokunan 'bir kitapla ruhları değişen normaller' gibi cümlelerin olduğu bir kitap bu. Bu sizi geliştirmeye yönelik bir kitap değil aksine kitabı okuyan birçok arıza arkadaşım iyice arızalanmak istediğini söyledi! Bu bir farkındalık kitabı... Derin bir beklentiye girmeden arızalar konusunda yol gösteren bir kitap. Bilimsel bir dil ile değil ama bilimsel verilere, kaynakçalara dayanan bir kitap.

Geri kalanlara normal mi denir?
- Normal kimdir peki?
Bunun cevabını ben de merak ediyorum! Psikiyatri kitaplarının hiçbirinde 'normal budur, hadi size arızaları anlatalım' demiyor, direkt arızaya geçiyor. Ne yani normal, arızalardan arta kalanlar mı? Amerikan Psikiyatri Derneği'ne göre 13 yılda 100 yeni arıza hastalığı geliştirmişiz! Bu durum psikiyatrların kariyer hırsı mı biz mi büyük bir hızla çıldırıyoruz bilmiyorum! Normal kim onu da bilmiyorum. Bugüne kadar hep doktorlar anlattı, manik depresifler şöyledir, paranoya böyledir diye...

- Peki, size hiç böyle bir teşhis konuldu mu?
Doktorların uzlaşamadığı teşhisler aldım diyelim! Tam olarak sen şu ya da busun diyen olmadı. Arıza olmak istikrarsızlığı gerektirdiğinden, istikrarlı bir şekilde akıl hastası da olamıyorum. Kendime kurduğum kafes sistemiyle arıza semptomlarımı işime geldiğinde yakalıyorum ama sonra kendimi ödüllendiriyorum.

- Nasıl yani?
Normal olduğum zamanlar için... Uçmakla ilgili hobilerim var; uçak kullanıyor ya da kendimi 10 bin fitten aşağı bırakıyorum paraşütle. Ekstrem sporlarla ilgileniyorum. Sonra normallerin arasına girip röportaj veriyorum işte!

Arada nasıl bir fark var?
Kitapta yer verilen normal ve arıza insan farkları belki neden bahsettiğimizi anlamaya faydalı olur!
Normal insan: Kabullenir, iyimserdir, çevresinden destek göreceğine inanır, sosyal bir varlıktır, gruplar halinde yaşar, tahmin edilebilir insandır, hal ve tutumları kestirilebilir. 
Arıza insan: Sorgular, kötümser ve paranoyaktır herkesin köstek olacağını düşünür, ya doğuştan münzevidir ya da zamanla yalnız bırakılır, her ihtimalin insanıdır, her sabah yeni biri olarak doğar.

SELİN ÖZAVCI / Akşam Gazetesi

Bu haber toplam 10848 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.