Psikoloji Tarihinin En Ünlü 11 Psikologu

listverse.com isimli web sitesine göre Dünya psikoloji tarihinin gelmiş geçmiş en ünlü 11 psikologu... İşte ilk 10'daki o ünlü isimler

William James

William James, (d. 11 Ocak 1842 – ö. 26 Ağustos 1910) pragmatizmin kurucusu olan ABD'li filozoftur.

İrlanda asıllı zengin bir göçmen ailenin çocuğudur. Çocukluğu Avrupa'da seyahatlerde geçti. Önceleri düzenli bir öğrenim göremedi. Sonradan Harvard Üniversitesi'nde tıp ve tabiat bilimleri tahsili yaptı. 1869'da tıp doktoru, 1885'de Harvard Üniversitesi'nde profesör oldu. Burada fizyoloji, biyoloji, felsefe ve psikoloji dersleri verdi. İlk önemli eseri Psikolojinin Prensipleri'dir (1890). Felsefi sistemin esaslarını Pragmatizm (1907) adlı kitabında ortaya koydu. Felsefi görüşü pratiklik, faydalılık ve verimlilik kavramlarına dayanır.

James'e göre bilgi, kişilik, bilinç, gerçek düşünce gibi şeyler faydalılık, verimlilik, pratiklik ölçüsüyle değerlendirilir. Mühim olan teori değil, iş ve uygulamadır; hayatta var olan, uygulanabilen ve bir etki meydana getiren şey gerçektir. Zihnen ve soyut olarak ne kadar doğru olur veya görünürse görünsün pratiği olmayan ve hayatta bir etki meydana getirmeyen şey bir değer ifade etmez ve gerçek de sayılmaz.

ABD'deki ilk psikoloji laboratuvarını oluşuturmuş olan James, pragmatizm, "sonuçlar nelerdir?" diye sormakta ve düşüncenin yüzünü, eylem ve geleceğe yöneltmektedir. Nitekim James, yaşamı doğrudan ilgilendiren somut olgulara, eylemlere, insanın yaşamını şimdi ve yakın gelecekte doğrudan etkileyen güç ve eyleme önem vermiştir. O, yararlılıkla, yalnızca bireyin maddi ihtiyaçlarının karşılanmasını değil, aynı zamanda insanın ve toplumun gelişmesine katkıda bulunan her şeyi anlatmak ister. Bu anlamda din, James'e göre, tümüyle doğrudur ve din konusunda, dinin sonuçlarına bakarak yargıda bulunmak gerekir. O, dinin metafizik bir değere sahip olup olmadığını bilmediğini söyler. Fakat din, James'e göre, her durumda yararlı bir varsayımdır.

 

Sigmund Freud

6 Mayıs 1856’da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda, Pribor’da doğdu. Babası, Jacob Freud, küçük bir esnaftı. Annesi onun ikinci karısıydı. Freud’un kendisinden yaklaşık yirmi yaş büyük iki üvey ağabeyi ve kendinden küçük yedi kardeşi vardı. Ailesi, 1938’e kadar yaşayacağı Viyana’ya taşındığında Freud dört yaşındaydı. Yahudi olan Freud’un babası özgür düşünceli biriydi. Freud sonradan kendisinin ateist olduğunu açıkladığında oğlunun kararına saygı gösterdi. 

O dönemde Yahudiler yalnızca tıp ve hukuk alanında çalışabiliyorlardı. Freud da, bilimle ilgilendiği için, 1873’te Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne girdi. Aslında nöropsikoloji araştırmaları yapmak istiyordu ama zengin olmadığı için nöroloji üzerine çalışmaya başladı. Daha sonraları birlikte çalışmalar yaptığı Josef Breuer’le bu dönemde tanıştı. Breuer ve Freud, konuşma kürünü birlikte oluşturdular. 

1882-83’te Theodor Meynert Psikiyatri Kliniğinde işe girdi. Kokain üzerine pek çok çalışma yaptı. Daha sonra Jean-Martin Charcot adlı ünlü nörologla, hipnoz ve histeri üzerine çalışmalar yapmak için Paris’e gitti. 

1886’da Viyana’ya dönüp muayenehane açtı ve evlendi. Özellikle hastalarının tedavisinde hipnoz kullanıyordu ama zamanla bunun yeterli olmadığını anlayıp muayeneyi bıraktı. 1900’de Rüyaların Yorumu’nu 1901’de de Gündelik Yaşamın Psikopatolojisi’ni yayınladı. 1905’te yayınlamaya başladığı cinsellik üzerine çalışmaları yankı uyandırdı. Çocukluk dönemi tecrübelerinin önemi ve Oedipus kompleksi teorilerini öne sürdü. 

1902’de Viyana Üniversitesi’nde profesör oldu. 1906’da Psikanalitik Topluluğu’nu kurdu. Bu topluluğun kuruluşundan sonra benzerleri giderek çoğaldı. 1909’da Massachusetts’deki Clark Üniversitesinde ilk uluslararası konuşmasını yaptı. 1923’te sigara bağımlılığından dolayı, çene kanseri teşhisi kondu. Bu hastalık, 16 yıl içinde 33 ameliyat geçirmesine neden oldu. Tam o yıllarda da Avrupa’da Nazi baskısı başlamıştı. 1938’de Almanya, Avusturya’yı işgal etti. Karısıyla İngiltere’ye kaçtı. 23 Eylül 1939 tarihinde İngiltere'de öldü. 

İngiltere ve Viyana’da yaşadığı evlerde, Sigmund Freud Müzeleri bulunmakta. 

FREUD KRONOLOJİSİ 

1856 6 Mayıs tarihinde Moravia, Freiberg'de doğdu.

1859 Freiberg’den Leipzig’e taşındı.

1860 Ailesi Viyana’ya yerleşti.

1865 Gymnasium’a (ortaokul) girdi.

1873 Bir konferansta duyduğu “On Nature” (Goethe’ye ithaf edilen) isimli denemenin etkisi ile Hukuk fakültesini terk edip Viyana Üniversitesine tıp öğrencisi olarak girdi.

1876~82 Viyana’da Fizyoloji Enstitüsünde Brücke’nin yanında çalıştı.

1877 Anatomi ve fizyoloji üzerine makaleler yazmaya başladı.

1881 Tıp doktoru olarak mezun oldu.

1882 Martha Bernays ile nişanlandı.

1882~85 Viyana Genel Hastanesinde çalıştı, beyin anatomisi üzerinde yoğunlaştı.

1884~87 Kokainin klinik kullanımı üzerine araştırmalar yaptı.

1885~86 Salpêtrière, Paris’te Charcot’un yanında çalıştı. Charcot’un histeri ve hipnozun kullanımı hakkındaki izlenimlerinden yararlandı.

1886 Martha Bernays’la evlendi ve Viyana’da sinir hastalıkları üzerine özel muayenehane açtı.

1886~93 Viyana’da Kassowitz Enstitüsünde nöroloji üzerine, özellikle çocuklardaki beyin felçleri üzerine sürekli çalışma yaptı ve pek çok çalışması yayınlandı.

1887 Uygulamalarında hipnotik telkini kullanmaya başladı.ilk kez baba oldu ve en büyük kızı Mathilde doğdu.

1889 Telkin tekniğini incelemek üzere, Nancy’de Bernheim’ı ziyaret etti. Aynı yıl en büyük oğlu Martin doğdu.

1891 Afazi üzerine monografi yaptı. Bir yıl sonra küçük oğlu Ernst doğdu.

1893~98 Histeri, obsesyonlar ve anksiyete üzerine araştırma ve kısa makaleler yazdı.

1895 Breuer ile birlikte, “Histeri Üzerine Çalışmalar”; olgu öyküleri ve Freud’un kendi tekniğini tanımlayan çalışmalarını yayınladı.

1896 “Ruh çözümleme” (psikanaliz) teriminin ortaya çıkış tarihi ve aynı zamanda babasının (80 yaşında) ölüm yılıdır.

1897 Freud’un öz-çözümlemesi; yaralanma kuramının terk edilmesine ve çocuksu cinsellik ve Oe***pus karmaşasının benimsenmesine yol açtı.

1899 Pek çok rüyayı ve kendi rüyalarını çözümlediği “Düşlerin Yorumu” adlı kitabı yayınlandı. Rüyalar için Freud : “Bilinçdışına giden kral yolu.” yorumunu yaptı.

1901 “Günlük Yaşamın Psikopatolojisi” adlı kitabın yayın tarihi.

1905 Professor Extraordinarius olarak atandı. Üç yıl sonra “Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme” isimli çalışmasıyla; İnsanoğlunda, cinsel içgüdünün gelişiminin, bebeklikten erişkinliğe dek ilk kez izlenişini anlattı.

1906 İsveçli psikanaliz taraftarı Carl Gustav Jung ruh çözümlemeye katıldı.

1908 Salzburg’da Ruh çözümleyicilerin ilk uluslar arası toplantısı yapıldı.

1909 Freud ve Jung konferans vermek üzere A.B.D.ye gittiler.

1910 “Narsisizm” kuramı ortaya çıkarıldı.

1912~13 “Totem ve Tabu”yu yayınladı. Jung’ın toplumdaki akraba evliliklerine olan yasağı inceleyen tezine destek mahiyetindeydi.

1914 Birinci dünya savaşı başladı.

1915~17 “Giriş Konferansları” yapıldı.

1919 Narsisizm kuramının savaş nevrozlarına uygulanması yılı oldu.

1920 İkinci kızı Sophie’nın ölüm yılı. “Haz İlkesinin ötesinde”; “yineleme takıntısı” ve “ölüm iç güdüsü” kuramını ilk kez açık olarak tanıttı.

1921 “Grup psikolojisi ve Ego analizi” yayınlandı.

1923 “Ego ve id” egonun sistematik bir çözümsel incelenmesinin başlangıcı oldu. Freud’a kanser teşhisi konuldu.

1926 “Ketvurmalar, Belirtiler ve Anksiyete”. Anksiyete sorunu üzerine görüşler sundu.

1927 “Bir yanılsamanın geleceği”. Bir din tartışması.

1930 “Uygarlığın Huzursuzluğu ”nu yayınladı. Bu, Freud’un yıkıcı içgüdüler üzerine ilk kapsamlı çalışmasını içerdi.

1933 Freud’un kitapları Berlin’de halk önünde Naziler tarafından yakıldı.

1936 Freud’un doğumunun 80. yıl dönümü. İngiliz kraliyet ailesi tarafından İngiltere’de onurlandırıldı.

1938 “Ruh çözümlemenin Bir Taslağı”, Ruh çözümlemenin son, bitmemiş ama köklü bir tanımı idi.

1939 23 Eylül’de Londra’da, 1923’ten beri boğuştuğu kansere yenik düştü.

ESERLERİ:

Günlük Yaşamın Psikopatalojisi 
Düşlerin Yorumu 
Psikanaliz Üzerine Beş Ders 
Totem ve Tabu 
Narsizmin İncelemesine Giriş 
Uygarlığın Huzursuzluğu 
Haz İlkesinin Ötesinde Ben veİd 
Musa ve Tek Tanrıcılık 
Cinsellik Kuramı Üzerine Üç Deneme, 1905 
Nükte ve Bilinçdışı'yla İlişki, 1905 
Psikanalizin Tarihçesi, 1914 
Psikanalize Giriş Dersleri, 1917 
Yaşamım ve Psikanaliz, 1925 
Tutukluk, Semtom ve Korku, 1926 
Bir Yanılsamanın Geleceği, 1927 
Kültür İçindeki Huzursuzluk, 1930 
Psikanaliz ve Uygulama, 
Psikanaliz Üzerine, 
Olgu öyküleri 

 

Carl Gustavt Jung

26 Temmuz 1875 tarihinde doğdu. İsviçreli bir papazın oğludur. 1895 yılında Basel’de tıp eğitimi almaya başladı. 1900 yılında Eugen Bleuler'in asistanı olarak Burghölzli'de psikiyatrist olarak hizmet verdi. Doktorasını 1902 yılında tamamladı. Paris'de 6 ay Pierre Janet ile bilgilerini derinleştirdi. 1903 yılında Emma Rauschenbach ile evlendi. 6 Haziran 1961 tarihinde Zürih’te vefat etti.

Etkisi

Carl Gustav Jung sadece psikoterapi bilim dalını değil, aynı zamanda psikoloji, teoloji, etnografi , edebiyat ve güzel sanatları da etkiledi. Psikoloji bilim dalında kendisi tarafından bulunan ve yapılan kavramlar geniş şekilde kabul gördü. Örneğin; kompleks, introversion ve ekstraversion, gölge, arketipler (enerjikompleksler), kolektif (toplumsal) bilinçaltı, anima, animus.

Gölge bilinç altı bir komplekstir. Şuur ve benliğin karşıtı, tersidir. İstenilmeyen kabul görünülmeyen tüm kişisel özelikler gölge kompleksinde dahil oluyorlar. Örnek olarak biri kendini nazik ve kibar olarak tanımlıyorsa onun gölgesi kaba ve katıdır. Acımasız birinin gölgesi çok naziktir. Kendini çirkin olarak tanımlayan kişilerin gölgeleri güzel olmaktadır.

Gölge ne zaruri iyi ne de zaruri kötüdür. Jung gölge dokunun varlığını bilinçaltından şuura kavuşturmanın önemini vurgulamaktadır. Bu yapılmadıkça kendi gölge kompleksimizi projeksiyon yaparak iletişim bozukluğuna ve ruhta derin yaralara yol açarız.

John Broadus Watson Kimdir?

Watson 1878 yılında Güney Carolina'da, Greenville kasabası yakınlarında doğdu. Annesi dindar bir insandı, babası ise fazla içen, suça eğilimli bir insandı. Watson 13 yaşındayken babası bir kadınla kaçtı. Yıllar sonra Watson ünlü ve zengin olduğunda, babası New York'a onu görmeye geldi. Watson görüşmeyi kabul etmedi (Schultz, 2002). Ancak birçok yönden ona benzediğini de söyleyebiliriz.

Watson başarılı bir öğrenci sayılmazdı. Ayrıca birçok kavgaya karışmıştı ve iki kez de ateşli silah kullanmaktan tutuklanmıştı. 16 yaşında Furman Üniversitesi'ne bir rahip olmak için girdi. Ancak Watson inatçılığı yüzünden son sene bir dersinden kaldı ve okulu bir sene uzadı. 

WATSON'IN PSİKOLOJİ BİLİMİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ

Davranışçılığın kurucusu olan Watson Şikago Üniversitesinde Psikoloji alanında ilk doktora derecesini alan kişidir (1903). Bir süre bu üniversitede çalıştıktan sonra Johns Hopkins Üniversitesi'ne profesör olarak (1908) atanmıştır. Ticari reklamcılık işine girinceye kadar bu üniversitede çalışmalarını sürdürmüştür.

Watson'a göre psikologlar, temel olarak davranışla ve davranışın yaşantı yoluyla nasıl değiştirileceği ile ilgilenmelidirler. Bilincin çalışması ise, filozoflara bırakılmalıdır. Watson, psikolojinin, davranışçılar için tamamen objektif, deneysel doğa bilimlerinin bir dalı olduğunu savunmuştur.

Davranışçıların babası olun Watson, Amerikan Psikolojisinin en etkili çevreci psikologlarından birisidir. Onlara göre bebek, çevre tarafından istenilen şeklin verilebildiği bir hamurdur.
Watson, potansiyel tepki kaynağı olarak kalıtımın varlığını kabul etmekle birlikte, davranışın kalıtsal olmadığını ileri sürmüştür. İnsanın çocukluğundan itibarın çevresindeki belli uyarıcılarla belli tepkilerin birleşmesi sonucu koşullanma yoluyla, uyarıcı-tepki bağlarının birbiri üstüne dizilmesiyle davranışlarının meydana geldiğini savunmuştur.. Watson'a göre, "insanlar doğmaz, yaratılırlar; bir başka deyişle, bir bebek koşullanma yoluyla trapezci, müzisyen, suçlu vb. bir yetişkin haline getirilebilir. "

 

Wilhelm Maximilian Wundt (16 Ağustos 1832 – 31 Ağustos 1920), Alman fizyolog, psikolog, filozof, profesör, tıp doktoru ve modern psikolojinin kurucularından.

Almanya'da 1879 yılında ilk psikoloji laboratuvarını kurarak deneysel psikolojinin adımlarını atmıştır. Zihnin yapısını incelemeye alan yapısalcılık ekolünün kurucusu sayılır. Almanya'da Leipzig Üniversitesi'nde kurulan bu laboratuvar sayesinde insan davranışlarının sebepleri bilimsel ortamda araştırmaya tabi tutulmuştur.Wundt özellikle "KBY" olarak bilinen "konfüzyonel beden algısı" isimli konuda yaptığı çalışmaları ile kendisinden söz ettirmiştir. Şu an bu çalışmaların psikolojik alanda geçerliliği bulunmamaktadır.


 

Alfred Binet

Alfred Binet (8 Temmuz 1857 - 18 Ekim 1911), Fransız psikolog. Üniversite öğrenimini Paris Üniversitesi'nde görmüştür.Cinsel fetişizm kavramını tanımlayan kişidir. 18 Ekim 1911'de Paris'te ölmüştür.

Fransız psikolog (1857-1911) Nice, Fransa'da sanatçı bir anne ile hekim bir babanın tek çocuğu olarak dünyaya gelen Alfred Binet, Paris'te hukuk diploması almasına rağmen aile geleneği olan hekimliğe yönelmiş, ama psikolojiye yönelik artan ilgisi nedeniyle hekimlik eğitimini yarıda bırakmıştır. Psikoloji alanında formel bir eğitim almaksızın kendi kendini yetiştiren, bir süre Jean Charcot'la çalışan Binet, 1891 yılında Sorbonne Üniversitesi Fizyolojik Psikoloji Laboratuarı'nda bir görev üstlenmiş ve burada dört yıl boyunca ücretsiz çalışmıştır. Bu sürenin sonunda söz konusu kurumun yöneticisi olan Binet, yaşamının sonuna kadar bu görevde kalmıştır. Ağırlıklı olarak kendi çocukları üzerindeki gözlemlerden yola çıkarak zekâ, zihinsel yetiler, vb. konusunda J. M. Cattel'den farklı bir noktaya ulaşan Binet, o dönemde Fransa'da 6-14 yaş grubundaki çocuklarda zorunlu olan ilköğretimde hangi çocukların eğitime elverişli, hangilerinin elverişsiz olduğunun belirlenmesi amacıyla geliştirdiği ilk zekâ testi, bugün de yaygın olarak kullanılan Stanford-Binet Ölçeği'nin temeli olmuştur. Birçok makalenin yanı sıra, L'Etude experimentale de l'intelligence (1903) adıyla bir de kitap yayımlamıştır. Ayrıca  Binet-Simon Ölçeği, Stanford-Binet Ölçeği, zekâ, zekâ yaşı, zekâ katsayısı.

 

Max Wertheimer

Alman, psikolog. Gestalt psikolojisinin kurucularındandır.

15 Nisan 1880’de Prag’da doğdu, 12 Ekim 1943’te ABD’nin New York kentinde öldü. Yetişme çağında müziğe büyük ilgi duyan ve çeşitli oda müziği yapıtları besteleyen Wertheimer, liseyi bitirdikten sonra 1900’de Prag’da Kari Universitesi’nde başladığı hukuk öğrenimini yarıda bırakıp 1901’de Berlin Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne girdi. Würzburg Üniversitesi’ndeki yüksek lisans çalışması sırasında tanıkların nesnel davranıp davranmadıklarını değerlendirmede kullanılacak bir yalan makinesinin yapılması çalışmalarına katılan Wertheimer, 1904’te doktorasını aldı. Berlin, Viyana ve Prag’da C.G. Jung’un “sözcük-çağrışım” tekniği ve aleksiya (görme gücü ya da zekâda bir bozulma olmamasına karşın okuma becerisini yitirme durumu) alanlarında incelemelerini sürdürdü. 1910-1916 arasında Frankfurt Üniversitesi’ nde Koffka ve Köhler’le tanıştıktan sonra algı üzerine yaptığı araştırmalar ilerde Geştalt psikolojisini doğuracak olan düşüncelerin gelişmesine yol açtı. Psikolojik incelemenin bir yandan nesnel kalırken bir yandan da incelediği olguyu eğip bükmesini, değiştirmesini önleyecek bir yöntemin gerekliliği üzerinde durdu. 1916-1929 arasında Berlin’de Friedrich-Wilhelm Üniversitesi’nde psikoloji doçenti olarak çalıştı; 1922’de Koffka ve Köhler’le birlikte Geştalt’çı psikoloji anlayışının yayın organı olarak Psychologisc-he Forschung dergisini yayımlamaya başladı. 1929’da Frankfurt Üniversitesi’nde profesör oldu; toplumsal ve deneysel psikoloji dersleriyle olduğu kadar felsefe, mantık ve matematiğin temel sorunları konusunda düzenlediği seminerlerle de büyük ilgi topladı. 1933 baharında Hitler’in yaptığı bir radyo konuşmasını dinledikten sonra artık Almanya’da kalmanın anlamsız olduğuna karar vererek Çekoslovakya’ya geçti,

Eylül 1933’te de New School For Social Research’ün çağrısına uyarak ABD’ye gitti; ölümüne değin bu yükseköğrenim kurumunda dersler verdi.

Wertheimer 1910’lu yıllarda, hareketin görsel algılanması sırasında hareketsiz nesnelerin art arda sıralanmasının değil, farklı bir bütünün algılandığını farketti; örneğin bir trenden dışarı bakıldığında tek tek nesneler, ya da bir film seyredildiğinde tek tek film kareleri değil, bir hareket algılanmaktaydı. “Phi Fenomeni” denilen bu olgunun ortaya konması Wertheimer ve arkadaşlarının psikolojiye bakışlarım derinden etkiledi. Psikolojik olayların tekil öğelerin toplamı değil, parçalanamaz bütünler, yapılar olduğu sonucuna vardılar. Wertheimer bu bütünlere Gestalt adını verdi ve daha sonra savundukları görüşler Geştalt Psikolojisi olarak adlandırıldı.

Wertheimer, düşüncenin ve mantığın yasalarını; alışkanlığa bağlı davranışlarla, yaratıcı, üretici edimlerin birbirinden ayırdedilmesinin zorunluluğunu Productive Thinking (“Üretici Düşünce”) adlı kitabında ele almıştır. Kendi bilim alanındaki asıl önemi, psikolojide soru sormayı ve bilimler arasında tartışmayı zorlamasında ve yaratıcı, kendi bilim dallarına önemli katkılarda bulunmuş bir psikolog kuşağı yetiştirmesinde yatar.

YAPITLAR (başlıca): Productive Thinking (ö.s.), 1945, (“Üretici Düşünce”).

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

 

Abraham Harold Maslow

Abraham Harold Maslow, (d. 1 Nisan 1908 – ö. 8 Haziran 1970) Brandeis University psikoloji profesörü, humanistic psychology'nin ortaya çıkmasında katkıları bulunan ve Maslow's hierarchy of needs'in yazarı.

Rusya'dan ABD'ye göçmüş maddi olanakları sınırlı bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak Brooklyn, New York'ta doğdu ve orada büyüdü.Ailesinin ABD'ye göçmesinin en büyük nedeni oğulları Abraham'ın daha iyi bir geleceğe sahip olmasıydı.Çok çalışmasının ve derslerindeki başarısının en önemli nedenlerinden biri de buydu.Maslow yedi kardeşin en büyüğüydü,düzenli ve ağırbaşlı bir yapıya sahipti. Çocukluğu, hatırladığı kadarıyla yalnız ve oldukça mutsuz geçmişti çünkü, dediğine göre, "Ben hiç Yahudi komşuların olmadığı bir yerdeki tek Yahudi çocuktum, bu sanki beyaz çocukların okuduğu bir okulda tek siyah çocuk olmaya benziyor. İşte bu yüzden kendimi hep dışlanmış ve mutsuz hissediyordum. Ama bu sayede laboratuvarlarda ve kitapların arasında büyüdüm." Abraham Maslow,önce ailesini memnun etmek için hukuk eğitimi aldı;fakat daha sonra psikoloji alanına eğildi.University of Wisconsin'de psikoloji bölümünü bitirdi. Ardından, ilk kuzeni Bertha ile ailesinin karşı çıkmasına rağmen Aralık 1928'de evlendi ve üniversitede onu en çok etkileyecek olan hocası Harry Harlow ile tanıştı. Onunla beraber dominantlık savaşı ve insan cinselliği üzerine araştırmalarda bulundu.Bu araştırmalardan sonra kendini biraz daha ilerletmek istiyordu. Bu sebeple Columbia University'e geldi. Burada küçük çalışmalar yaparken ikinci akıl hocası Alfred Adler ile tanıştı.

Maslow 1937'den 1951'e kadar Brooklyn College'de gorev yaptı. Burada profesyonelliklerine ve bireyselliklerine hayran olduğu iki tane daha akıl hocası buldu; Antropolojist Ruth Benedict ve Gestalt psikolojist Max Wertheimer. Bu iki konuyu beraber ele almak istiyordu. Bu sayede "muhteşem insan doğasını" anlayabilecekti. Maslow bu iki davranış hakkında notlar almaya başladı. Bunlar üzerine çok geniş yazılar yazdı.Bu çabalar sonunda Maslow' s Hierarchy of Needs, Metamotivation, self-actualizing ve Peak Experiences gibi çalışmalar ortaya çıkmıştır. Maslow yazdıklarıyla 1950'li ve 1960'lı yıllarda psikolojide hümanistik ekolün sembolü oldu. Bunların neticesinde Amerikan Hümanist Derneği tarafından Yılın Hümanisti ödülünü almıştır.

 

Jean Piaget

Jean Piaget, (1896 - 1980) yılları arasında ya­şamış olan İsviçreli psikolog.

Genetik epistemoloji ve bilişsel gelişim alanında çığır açıcı çalışmalar yapmış olan Piaget, çocukta düşünce ve dil gelişiminin bir süreklilik içinde değil de, evrelerden ge­çerek oluştuğunu ve birey çevre ilişkilerinde etkin bir şekilde yapılandığını ortaya koy­muştur.

Dış dünyadan yalnızca izlenimler almakla kalmayıp zekasını etkin bir tarzda yapılandıran çocukta bilişsel yapı, Piaget’ye göre, dört evrede gerçekleşir:

Duyusal motor dönem (0-2 yaş)
İşlem öncesi dönem (2-5/6 yaş)
Somut işlemler dönemi (6/7-11/12 yaşlar) - (somut işlemsel dönem olarak da adlandırılır.)
Soyut işlemler dönemi (11/12 ve sonrası) - (formel işlemsel dönem olarak da adlandırılır.)
Jean Piaget, çocuk zihniyetinin yetişki­nin zihniyetiyle hiçbir ilişkisi olmadığını öne sürmüştür. Çocuğun mantığı kendine özgü olduğu gibi, ona göre, düşüncesi de benmerkezlidir. O kendisi için gelişir, kendi tarzında eğlenir; aklın kavramsal bilgileriyle ilgisi yoktur, çelişki bilmez. Çocuk ancak başkalarının düşüncesiyle temasa, geçtiği zaman mantıklı olmaya başlar.

Ayrıca gelişim düzeyi kavramını Jean Piaget'e borçluyuz. Piaget Teorisi olarak bilinen teorisi, herkesin değişmez bazı düzeylerden geçtiğini ve bunların birbirinden ölçülebilir olarak ayrıldığını ortaya koymuştur. Bunların yanında, bilimsel gelişimi açıklamaya yönelik çok farklı ve kapsamlı bir bakış açısı ortaya koymuştur.

Temel Eserleri

Le Langagvövmcömmcdkt la Pensée chez l’En­fant - Çocukta Dil ve Düşünce
La Représentation du Monde chez l’Enfant - Çocukta Dünya Tasarımı
Introduction à l’Épistemologie génétique - Genetik Episte­molojiye Giriş
La Naissance de l’Intelli­gence - Zekânın Doğuşu.

 

Burrhus Frederic Skinner

Burrhus Frederic Skinner (20 Mart 1904 – 18 Ağustos 1990), ABD'li ruhbilimci, yazar, mucit, sosyal reform savunucusu ve şair.

Pennsylvania'da doğan Skinner, yüksek okula gidene kadar burada yaşamıştır. Skinner "Skinner'in kutusu" adıyla bilinen deneyiyle öğrenmede edimsel (vasıtalı,operant) koşullanmanın önemini ortaya koymuş, son dönemdeki en önemli psikologlardan biri olmuştur. Psychology Today (Bugünde Psikoloji) isimli psikoloji dergisi, Skinner'ı psikolojiye en önemli katkıları yapan bir psikolog olarak tanımlamıştır. (1967, Eylül Sayısı) Davranışçı (Bihewyorist) ekolü kendisine daha yakın gören Skinner, toplumların davranışsal kontrolü için özgün bir program geliştirmiş; bebeklerin bakımı için otomatik bir bebek karyolası tasarlamış ve davranış değişikliği tekniklerinin geniş ölçekli kullanımı için çalışmalar yapmıştır.Skinner 1989 yılında hastalanmış ve doktorlar tarafından kendisine lösemi teşhisi konulmuştur. Bunu öğrendikten sonra bile bilimsel çalışmalarını ara vermeksizin sürdüren Skinner, ölmeden saatler önce bile yazmaya devam etmiş ve "Psikoloji Bir Zihin Bilimi Olabilir mi?" isimli makalesini tamamlayamadan 1990 yılında hayata veda etmiştir. "Başarısızlık her zaman hata demek değildir, yeri geldiğinde yapabileceğiniz en iyi şey olabilir. Asıl hata denemekten vazgeçmektir" ve "Eğitim, öğrenip unuttuklarımızdan geri kalanlardır." sözleriyle popüler kültürde de yer edinmiştir.

Davranışçı kurama göre "öğrenme" "bireyin davranışındaki gözlemlenebilir bir değişme" dir. Uyaran-tepki bağı önemlidir. B.F.Skinner'in dil edinim sürecine bakışında da davranışçı kuram etkili olmuştur. Skinner'e göre insan davranışsal koşullar sonucu dili edinir. Diğer dil edinim teorilerinin aksine insanda konuşabilme yetisinin doğuştan varolmadığına inanan Skinner, dil edinim sürecini bir bina yapımına benzetir. Dil öğrenme mekanizmasının yerine olgusal olarak dili kavrama kabiliyetini koyar. Bu bağlamda Skinner dil edinim sürecindeki bir çocuğa "Rastlantısal olarak ortaya çıkan davranışın kazandırıldığı edimsel koşullanmanın edilgen öznesi" olarak bakar.

Edimsel koşullanma için farelerle yaptığı deneyin adı "Yoksunluk deneyidir".(Skinner kutusu) Skinner kutusunda manivela ve kırmızı,yeşil ışıklar mevcuttu.

 

Karl Spencer LASHLEY, (1890-1958)

ABDİi nöropsikoloji uzmanı. Öğrenme sürecine ilişkin çalışmalarıyla tanınmıştır.

7    Haziran 1890’da ABD’nin Batı Virginia Eyaleti’nde Davis’te doğdu, 7 Ağustos 1958’de Paris’te öldü. 1914’te Johns Hopkins Üniversitesi Zooloji Bölümü’nden doktora derecesi aldı. Öğrenciliği sırasında J.B.Watson’la çalıştı ve ondan etkilendi. 1914-1917 arasında omurgalıların davranışları üzerinde çalıştı. 1920’de Minnesota Üniversitesi’nde psikoloji doçenti, 1924’te beyin işlevleri üzerine yaptığı araştır-jyç malarıyla aynı üniversitede profesör oldu. 1926’da türlü Çocuk Araştırma Enstitüsü Davranış Araştırmaları bilgi Vakfı’nda çalışmak üzere Chicago’ya gitti. 1929-1935 arasında Chicago Üniversitesi’nde bulunan Lashley, 1935’te Harvard Üniversitesi’ne geçti. Bu üniversitede 1937’den 1955’e değin Nöropsikoloji Bölümü başkanlığı görevinde bulundu. Aynı zamanda, 1942’den sonra Yale Primat Biyolojisi Laboratuvarı’ nın yöneticiliğini yaptı.

Lashley öğrenme sürecinin beyinsel temellerini incelemek için hayvanlar üstünde araştırmalar yapmıştır. Tavşanların öğrenmesini labirentler yoluyla Temel incelediği çalışmalarının sonuçları, fizyolojik psikolo-biçim- ji alanında geniş bir etki yaratmıştır. Öğrenmenin temel karmaşıklığı ile beyin hasarları arasındaki ilişkileri içerik inceleyen Lashley, öğrenme, zihinde tutma gibi zihinsel etkinlikleri sinirsel bir temele dayandırmaya çalışmıştır. Elindeki bulguların yetersizliğine karşın, beyinde sınırlı özgül bölgeler bulunduğu görüşünü yadsıyarak, beyinsel süreçlerin tümlüğüne ilişkin bir kuram oluşturmaya çalışmıştır. Bu kurama göre öğrenme, anatomik bakımdan beyinde belli bir bölgenin değil bütün bir beyin kabuğunun işlevidir ve beyinde hasar gören bölgelerin işlevlerini bir başka bölge devralır. Görüşlerine getirilen çeşitli eleştirilere karşın Lashley’nin kitapları, üzerinde durduğu konularda temel yapıtlar olarak kabul edilmektedir.

YAPITLAR (başlıca): Brain Mechanisms and Intelligence, 1929, (“Beyin Mekanizmaları ve Zekâ”).

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Psikoloji Haberleri

1. Dalga Terapiler nelerdir?
ABD Kollektif Travmayla Boğuşuyor
Alışveriş Hastalıkları Hangileridir?