Madde Bağımlısı Ergenlerle Aile Terapisi Ve Bağımlılıkla Mücadele

"Madde Bağımlısı Ergenlerle Aile Terapisi Ve Bağımlılıkla Mücadelede Başakşehir STK Platform Örneği" başlıklı makalenin ayrıntıları...

Özet

Ülkemizde meydana gelen toplumsal değişme aile kurumunun parçalanmasına, ebeveyn tutum ve davranışlarında sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur.Uyuşturucu ve madde bağımlısı ergenlere ebeveynlerin, çocukluk dönemi gelişim sürecinde olumsuz yanlış yaklaşımlar olduğu, anne-baba tutumların değerlendirilmesi, konuşulması, özellikle çocuğun aile ve topluma kazandırılmasında, anne ve babanın nasıl bir rol alacağı, tutum ve davranışları yeniden nasıl yapılandıracağını hususu çocuk ve ebeveynleriyle yürütülen terapötik yaklaşımlarla belirlenir. Madde bağımlısı çocuklar alanında çalışan uzman personelin aileleriyle terapötik ilişki içersinde olması, çocukların sorunlarının çözümlenmesinde ve toplumsal hayata kazandırılmasında ebeveynlerinin sürece katılması gereği ortadadır.

“Aile terapisi”( Family Therapy) , terapistle birlikte anne, baba ve çocukların ve ailedeki diğer kişilerin katıldığı grupça yapılan bir psikoterapi yaklaşımıdır. Aile terapi süreçlerinde, hasta ve aile içi ilişkilerde meydana gelen çatışmalar, iletişim kalıpları, ebeveynlerin yaklaşımları terapistlerle birlikte değerlendirilmektedir. Ebeveynlerin, hasta ile ilişkilerinde uygun tutumlar belirlemesine, iç görü ve farkındalık’larının arttırılmasına, tedavi sürece katılımını sağlayarak ailenin tedavi gücü harekete geçirilmelidir. Böylece tedavide ailenin rol almasında yardımcı olunarak, aile içi ilişkileri yeniden yapılandırılmaktadır.

Anahtar Kelimeler; Madde Bağımlılığı, Ergen, Aile Terapisi 

Summary

The social change occurring in our country, Turkey resulted in dismantling of family foundation as well as appearing of problematic parental attitudes and behaviors. It is all concluded that drug and substance addicted adolescents’parents have had negative and wrong approaches to their children during their childhood developmental courses. It is the part of therapeutic approaches to evaluate mother-father attitudes, to talk aboutthese attitudes; particulary in respect to gaining those children into family and society, it is important to define the type of role mother and father will take and how they construct their children. It is vital for specialized personnel working in the area of children’s substance dependence to always be in a therapeutic relationship with families and include parents into the process of solving children’s problems and bringing those children in to sociaty.

Family Therapy is a psycho therapeutical approach in whic mother, father, children and other family members join the process along with therapist. Through family therapy sessions, patient, conflicts between in between family members, communication patterns, parental attitudes are evaluated together with tharapist. It is crucial to bring parents into a healthy attitude in relationship to patient, increasing their insight and awareness, so that involving the family to treatment process increases the family’s ability pf healing. Thus, by helping family take role in treatment process, intra family relationships are constructed over again.

Key Words; Substance Addiction, Adolescentes, Family Therapy

Giriş

Ergenlerde madde kullanım bozukluğunda (MKB), risk faktörü olan bireysel özelliklerle, arkadaş çevresinin olumsuz etkileri, ailenin koruyuculuk faktörü olmadığında artmaktadır (Yüncü, z. Ve ark., 2009). Çeşitli araştırmalar, ailede bağımlılık yapan maddeleri kullananların bulunması ve bağımlılığın genetik yolla aktarılmasının (Barker ve Hunt, 2004; Alikaşifoğlu ve Ercan, 2002; Boyer, 1989); ailenin birbirlerine ve ergene davranış biçimlerinin, aile içi ilişkilerin ve iletişimin niteliğinin (Akfert, Çakıcı ve Çakıcı, 2009; Velleman ve Templetonl, 2007; Barker ve Hunt, 2004; Rescnic ve ark., 1997; Sussman, Dent ve ark., 1994); ebeveynlerin kişilik özelliklerinin ve  ruh sağlıklarının (Yüncü ve ark., 2009; Clark ve ark., 2005) ailesel risk faktörlerinden olduğunu göstermiştir. Öte yandan kimi koşullarda MKB nun kaynağı olan ailenin ve üyelerinin, tedavi sürecine katılmaları, tedavinin etkililiğini ve kalıcılığını arttıran bir unsurdur (Copello vd., 2005, akt. Çiftçi ve Uluocak, 2011, 97). Bu nedenle MKB tedavisinde kullanılan bilişsel davranışçı terapi, motivasyonel geliştirme terapisi ve travma hakkında bilgilendirilmiş bakım gibi çeşitli terapötik yaklaşımlar arasında aile odaklı tedaviler de bulunmaktadır. Aile odaklı yaklaşımlar, çoğu ailenin çocuk ve gencin gelişmesi üzerinde en derin ve uzun süreli etkiye sahip olduğu terapötik kabulü üzerine temellenmektedir (Winters ve ark., 2014). Aile odaklı yaklaşımlarda “aile terapisi”nin özel bir yeri bulunmaktadır. Aile terapisi ise, farklı yaklaşımlar içerse de, temelde Bertalanfy’nin sistem teorisinden dayanak almaktadır. Bu nedenle sistem yaklaşımı açısından ailenin nasıl ele alındığını incelemek gerekmektedir.

Bir Sistem Olarak Aile

Sistem kuramının aileye yaklaşımı, 1950’lerdeki başlangıç döneminden günümüze değişiklik göstermiştir. Bu değişiklik, “ailelerin homeostatik sistemler olduğu yönündeki biyolojik metaforlu kuramdan, aileleri ‘problem odaklı’ dilbilimsel sistemler olarak gören başka bir kurama doğru gelişme” şeklinde olmuştur. Semptomlar, bireylerin kendilerinden kaynaklanan problemler olarak değil, bireyler arası etkileşim ve iletişim problemleri olarak görülmeye başlamıştır (Dallos&Draper, 2012, s.143).

Sistem yaklaşımı açısından aile; çevresiyle ve birbirleriyle ilişki ve etkileşim içinde bulunan parçaların oluşturduğu dinamik bir bütün olarak değerlendirilmektedir. Yani toplum içinde yaşayan aile, kendi üyeleri ve dışındaki büyük sistemle karşılıklı bağlılıkları sayesinde bir bütün olarak ayakta kalır. Anne, baba, çocuk gibi alt sistemlerden oluşan her ailenin bir işlevi, amacı vardır ve aile bu amaç etrafında şekillenir. Ancak dış sistemlerden aktarılan olumsuz değerler ya da iç dinamiklerden kaynaklanan işlevsizlikler nedeniyle ailede uyum sorunları ortaya çıkmaktadır (Mavili Aktaş, 2004, s. 37; öyl).

Sistem yaklaşımında aileyle ilgili dört temel unsurun varlığından söz edilmektedir: Aile yapısı, etkileşim, yaşam döngüsü ve aile fonksiyonları. Ailenin yapısal ve fonksiyonel özelliklerinin yapılandırılmış ve esnek olması aile üyeleri arasındaki uyumu arttıran etkiye sahiptir. Esnek ve yapılandırılmış ailelerde, kurallar karşılıklı görüş alış-verişi yapılarak belirlenir ve problemler demokratik bir tarzda tartışılır. Güç tarafsız ve dikkatli bir şekilde kullanılır. Çocukların istekleri ve ihtiyaçları dikkate alınır, anlayışa dayalı disiplin yöntemi uygulanır (Nazlı, 2001, s. 32).

Bir mikrosistem olarak ailenin yaşam döngüsünün evresini ve tüm aile üyelerinin bireysel gelişim evrelerini bilmek önem taşır. Sistemdeki her üyenin diğerlerini ve diğerlerinin de onu etkilemesi anlamına gelen döngüsellik ilkesi açısından aileye bakıldığında sorunun bireylerden değil, kişiler arasındaki ilişkilerden kaynaklandığı görülür. Dolayısıyla sorun veya belirti aile, yaşam döngüsündeki geçiş dönemlerine gereken uyarlamayı yapamadığında ortaya çıkar. Bu değişimlere evlilik, çocuk sahibi olma, boşanma, ölüm, göç, okul veya iş değişikliği, hastalık, kaza gibi örnekler verilebilir. Bu gibi değişiklikler yeni kurallar veya aile yapısı ile ilgili yeni anlaşmaları gerektirebilir  (Tüzer & Göka, 2002, s. 113).

Aile içi roller ve ilişkilerde değişimin yaşandığı, her dönemin kendine özgü iletişim biçimi ve çatışmalarının olduğu, evliliğin başlamasından eşlerin ölümüne kadar geçen aşamalı gelişim süreci aile yaşam döngüsü (family life cycle) olarak adlandırmaktadır. Döngünün her aşamasında aile çeşitli sorunlarla yüz yüze gelir ve yeni beceriler elde ederek gelişir. Ailenin bu yeni durumlara uyum sağlayamadığı dönemlerde kriz yaşanır (Carr, 2006, s. 5).

Zastrow ve Kirst Ashman (2007) geleneksel aile yaşam döngüsünü altı ana aşama halinde sınıflandırılarak kavramsallaştırmıştır. Her aşama aile üyeleri arasındaki ilişkiler ve bireysel statü değişiklikleri açısından duygusal geçişlerle gerçekleşmektedir. İstisnai durumlar dışında genel olarak her aile, aşağıda belirtilen genel aşamalardan geçerek değerlerini bir sonraki kuşaklara aktarmak suretiyle ömrünü tamamlamaktadır:

1. Erkek ve kadının içinde doğup büyüdüğü aileden ayrılarak bağımsız bir birliktelik olan kendi ailesini oluşturmaya hazırlanması,

2. Evlenme sonucu çift yaşamına geçiş ve bireyselliğe karşı yeni bir kimlik oluşturulması,

3. Çocukların dünyaya gelmesi ve yetiştirilmesi,

4. Bağımsızlık mücadelesi veren ergen çocukların sorunlarıyla uğraşma,

5. Çocukların aile dışında yeni ilişkiler kurması, orta yaş krizi ve yaşın ilerlemesiyle birlikte sağlık sorunlarıyla başa çıkmaya çalışma,

6. Yaşlılığa uyum sağlamaya çalışma ve ölüme hazırlanma (Zastrow & Kirst Ashman, 2007, s. 141).

Aile sisteminin bir diğer özelliği de dinamik etkileşim süreci içinde bir dengeye (homeostasis) sahip olmasıdır. Ailede istikrar aslında değişimden kaynaklanmaktadır. Özellikle hızlı değişimler yaşadığımız günümüzde, aileler kurallarını ve ilişkilerini yeniden düzenleyerek değişime uyum sağlamaya çalışmaktadırlar (Goldenberg & Goldenberg, 2008, s. 84). Her sistemde olduğu gibi aile de kendi kendini düzenleme eğilimi içindedir ve değişimler çoğu zaman dirençle karşılaşır. Dolayısıyla aile içinde sorunlu bir bireyi aileden soyutlayarak değiştirmeye çalıştığınızda, aile içi ilişki örüntüleri değişmeyeceğinden bireyin yeniden eski haline dönmesi kaçınılmaz olur  (Murdock, 2012, s. 408).

Aile Terapisi Yaklaşımı

Aile terapisi, 1950’lere kadar uzanan bir geleneğe sahiptir ve o zamandan beri birkaç terapi okulu ortaya çıkmıştır(Draper, Dallos).  Bu çeşitlilik, aile terapisini karakterize etmeyi zorlaştırır. Bu nedenle bazı anlamlı ve makul tanımları yapmak zordur. Bununla birlikte Gurman’ın 1986’daki tanımı genel kabul görmüştür. Bu tanıma göre “aile terapisi, aile üyeleri arasındaki ve bir bütün olarak ailenin işleyişini ya da etkileşimlerini iyileştirmeye ve değiştirmeye açıkça odaklanan herhangi bir psikoterapötik çabadır.” (Holland&Rived, 2008)

Bu nedenle, aile terapi süreçlerinde, hasta ve aile içi ilişkilerde meydana gelen çatışmalar, iletişim kalıpları, ebeveynlerin yaklaşımları terapistlerle birlikte değerlendirilmektedir. Ergen, ebeveynlerin uygun tutum, davranışlar belirlemesinde, iç görü ve farkındalık’larının arttırılması ile ebeveynlerin tedavi sürece katılımını sağlayarak ailenin tedavi gücü harekete geçirilmektedir. Böylece tedavide ailenin rol almasında yardımcı olunarak, aile içi ilişkileri yeniden yapılandırarak ebeveynlerin çözüm kaynakları harekete geçirilip, ergenin ailesinin desteğiyle toplumsal yaşamda tüketen birey konumunda üreten bir değer olarak hayata uyumu ve adaptasyonu geliştirilmesi amaçlanmaktadır. (Kılıçarslan, 2007, s. 45)

Sistemik yaklaşıma göre, ailede ana-baba alt sisteminin lider konumunda olduğu varsayılır. Alt sistemler arasında, hiçbir fark gözetilmeksizin tüm aile bireyleri birbirine kaynaştığında ya da bunun tersi olarak, her birey kendi alt sistemini oluşturup aile tamamen parçalandığında patolojik bir aile ortaya çıkar. Aile terapisi, birbiriyle uyum içinde çalışan, bağımsız alt sitemlerin gelişebilmesini yani ailede yapısal değişikliği amaçlar. Bu değişimler de, bireyler ve alt gruplar arasında iletişimde bazı değişikliklerin yapılmasıyla sağlanır.( Bloch, S, 1989) Aile terapisi, “bireysel terapi”den ve rastlantısal olarak bireylerin bir araya getirildiği “grup terapisinden” farklı ve daha avantajlı yaklaşımdır (Ackerman,N.W, 1966).  Ülkemizde aile terapisi uygulamaları yeni gelişmekte olup, ailenin tedavi sürecine katılmasıyla özellikle madde kullanım bozukluğu olan ergenlere uygulanan tedavi programlarının verimliliği artmaktadır.

Bağımlılıkla Mücadelede Başakşehir STK PLatformu Örneği

Ülkemizde hızlı toplumsal değişim yaşanmaktadır. Her değişim, beraberinde kimlik ve kişilik çatışmasını getirir. Ülkemizde, kentleşme, sanayileşme, iç göç hızının artması, gecekondulaşma ve aile kurumunun parçalanmasına paralel olarak sosyal sorunlarda önemli bir artış gözlemlenmektedir. 

Toplumsal yozlaşma, kendine yabancı kitleler oluşturmakta, bir yandan refah düzeyi yüksek bir toplum içinde giderek artan problemli kişiler üretmektedir. Böylece toplumsal yapımızda kendi kendine gelişmekte olduğu "modern alt kültür kavramı” ciddi bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.

Modern alt kültür, toplumun genel ve çoğunluktaki kültürel değerlerinden farklı uçta çatışmalı öfkeli yabancılaşmış ve yozlaşmış bir kültürü ifade eder. Farklı değerlerden ziyade değerlerden yoksunluğu belirtir ve günümüzde giderek büyümektedir.

Madde ve uyuşturucu bağımlılığı, aile içi şiddet, fuhuş, anti- sosyal davranışlar, kural tanınamazlık gibi özellikleriyle giderek yaygınlaşan bir modern alt kültür özellikleri oluşturur.

Ülkemizde meydana gelen toplumsal değişmeye paralel, iç göçle birlikte oluşan yeni çarpık şehir merkezleri beraberinde aile kurumunu olumsuz etkilemiştir. Üretim araçlarında farklılaşma kadın ve koca arasındaki rol paylaşımını değiştirmiş, ilişkilerde yaşanan çatışmalar yönetilmediği için krize dönüşerek aileler parçalanmıştır.

 Ailelerin yapısal sorunlarında en çok çocuklar etkilenerek çocukların temel ihtiyaçlarının karşılanmaması gerekli ilgi sevgi ve şefkat gösterilmemesinin yanı sıra kötü muamele, fiziksel ve cinsel istismar çocuklara yönelik şiddet kapsamında yer alır.

Aile kurumunda yapısal değişeme bağlı olarak geleneksel ilişki kurallarımız değişmiş sosyal yardımlaşma, dayanışma, kardeşlik bağları iyice azalmıştır. Özellikle yaşanan sosyal sorunlardan çocuğun yanı sıra kadın, yaşlı, özürlüler ve yoksul grupları en çok etkilenmiştir.

AMAÇ

 “Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar” çalıştayı ile çocukları risk altında kalmasına sebep olan faktörlerin belirlenmesiyle, Başakşehir İlçesinde risk altındaki çocuklarımıza yönelik koruyucu, önleyici ve rehabilitasyon hizmetleri gerçekleştirmek amaçlanmaktadır.

HEDEF

Risk oluşturan çocuklara yönelik kamu kurum, sivil toplum, uzmanlar ve bilim insanları arasında işbirliği ile ortak projeler gerçekleştirmektir. Risk altında çocukların korunmasına öncelik taşıyan konuların çözümünde verimi artırmak, sürekliliği sağlamak ve aktif katılımı gerçekleştirmek amacı ile sivil toplum kuruluşları arasında güç birliğinin sağlanması, hizmetlerin yaygınlaştırılması için zorunludur. Başakşehir İlçesi’nde çocuk yararı gözetilerek yapılacak bütün çalışmalarda kamu kuruluşları, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının ortak proje geliştirme ve uygulamalarında ve diğer özel kişi ve kuruluşlarla işbirliği de öncelikli hedefimiz olacaktır. Türkiye’nin onaylayarak kabul ettiği, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin temel kriterleri olan çocuğun yaşama ve gelişme hakkının ko­runması, çocuğun görüşünün alınması, çocuğa karşı her tür ayrımcılığın önlen­mesi ve çocuğun öncelikli ya­rarının gözetilmesi ilkelerini benimseyerek, İstanbul Başakşehir İlçesi’nde yaşayan çocukların or­tak iyiye ulaşmalarına katkının nasıl mümkün olabileceğini ortaya koymak üzere Başakşehir Stk Platformun koordinasyonu Başakşehir Kaymakamlığı, Başakşehir Belediyesi, Başakşehir Belediyesi Kent Konseyi ve İstanbul Üniversitesi değerli temsilcilerinin katkılarıyla düzenlenen “Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar” çalıştayı 28-29 Aralık’da Retaj Royale İstanbul Hotel'de yapılmıştır.

Başakşehir STK Platformu ‘Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Çalıştayı’ 
28-29 Aralık 2014 Retaj Reyole Hotel Sonuç Bildirgesi
 

Başakşehir İlçesi’nde yoksulluk haritası çıkartılarak, ihtiyaç sahibi aileler belirlenerek bu ailelere yönelik hizmet modelleri oluşturulmalıdır.

Başakşehir İlçesi’nde çocuk yoksulluğuna günlük çözüm yolları bulunması için aileye sosyal desteği sağlayıcı yaklaşımları kamu kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ile iş ve sanayi çevreler iş birliği içerisinde sosyal projeler gerçekleştirmelidir.

Başakşehir İlçesi’nde yaşayan çalışan çocukların sosyal, kültürel ve ekonomik profilleri ve beklentileri belirleyen araştırma projesi yürütülmelidir.

0- 6 yaş arasındaki çocukları kapsayacak şekilde gelişimsel tarama ve ilköğretim okullarındaki öğrencilerin istismar ve ihmal durumlarının saptanması projesi
yürütülmelidir.

Risk altında çocuklar tespit edilerek rehberlik, danışma ve destek hizmetlerinin verilebileceği koruyucu/önleyici sistemlerin geliştirilmesi sağlanmalıdır.

Risk altında çocuk ve ailelerine yönelik güçlendirme, rehabilitasyon ve izleme yönünde sosyal hizmet çalışmaları planlanmalıdır.

Çocukların risklerden korunmasına yönelik, ortaokul ve lise öğrencilerine burs verilmesi sağlanmalıdır.

Gönüllü kuruluşların, okul faaliyetlerine ve eğitime katkıları özendirilmelidir.

Uyuşturucu ve uçucu maddelerin kötüye kullanılmasına karşı yapılan mücadelede sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerin işbirliği gerekmektedir.

Çocuk istismarı ve ihmalini önleyici, madde bağımlılığından koruyucu eğitim çalışmalarına öncülük edilecektir.

Çocukların sosyal olarak risk altında olduğu bölgelerde, ana-baba eğitimi programları organize edilmelidir.

Risk altında çocuklara yönelik hizmetlere katılımı hususunda, öğretmenler ve imam hatiplere yönelik eğitici eğitimi ve destek programları oluşturulmalıdır.

Başakşehir İlçesi’nde gençlik ve rehberlik merkezleri açılmalıdır. Risk altında çocukların tespiti, takibi, korunması ve meslekî eğitime yönlendirilmesi konusunda çalışmalar bu merkez tarafından organize edilmelidir. 

Acil Çocuk Yardım Hattı oluşturulmalıdır. 

Çocuk ve gençlik hizmetleri, koordinasyon merkezi projesi yürütülmelidir.

Aileye yönelik danışmanlık ve eğitim programları geliştirilmeli, kaliteli ebeveynlik yapabilme yönünde aile danışma merkezi hizmetleriyle aileler desteklenmelidir.

Başakşehir ilçesi’nde her mahallesine kadın, erkek, anne, baba ve çocuklara yönelik eğitim, rehberli ve danışmanlık çalışmalarının yürütüldüğü “Aile Danışma ve Yaşam Merkezleri” kurulmalıdır.

Aile danışma ve yaşam merkezi açılması projesi yürütülmelidir.

Evlilik öncesi anne-baba okulu uygulamaları özendirilmeli, babaların eğitimine öncelik verilmeli, evlilik okulları plânlanmalıdır. 

Evlenme adayı gençlere yönelik bir “sağlıklı aile ve evlilik rehberi” hazırlanmalıdır.
Boşanmış veya anne-baba ayrılığı söz konusu olduğunda çocuk açısından destekleyici psikolojik danışmanlık hizmetlerine başlanmalıdır.

Anne ve baba çocuklarıyla iletişim becerilerini, geliştirmeye yönelik eğitim projesi yürütülmelidir.

Başakşehir İlçesi’nde göç eden ailelerin kente uyumuna yönelik, hizmet politikaları geliştirilmeli bu amaçla toplum merkezleri açılmalı ve profesyonel meslek elemanlarıyla desteklenmesi gerekmektedir.

Başakşehir ilçesi sosyo-ekonomik düzeyin düşük bölgelerinde yapılacak saha çalışmalarıyla, memleketine geri dönmek isteyen ailelere kaymakamlık ve belediye bağlı sosyal yardım kuruluşlarında kanalıyla finansman sağlanarak, "sosyal restorasyon" projesi yürütülmelidir.

Sanayi kuruluşlarıyla işbirliği içinde mesleki eğitim özendirilmeli, çalışan çocuklara yönelik sosyal destek projesi yürütülmelidir.

Gelişimsel farklılığı olan çocuk sahibi aileler, belirlenerek bunlara özel sürekli eğitim ve rehabilite edici programlar geliştirilip, uygulanmalıdır.

Mülteci, sığınmacı ve göçle gelen çocukların kayıtları yapılmalıdır. Bu amaçla çocukların aileleri, ebeveynleri veya yanında kaldıkları kişilere, sosyal ve ekonomik yardım sağlanmalıdır.

Başakşehir İlçesi’nde sosyal sorunların yaşandığı mahallelerde sokaklarının ışıklandırılmasına önem verilmedir. 

Başakşehir İlçesi’nde spor ve serbest zaman etkinliklerinin değerlendirildiği alanlarda güvenlik ve bakım sorunu bulunmaktadır. Oyun ve spor alanlarının yapılması kadar korunması ve güvenliğinin sağlanması da gerekmektedir. 

Başakşehir İlçesi’nde en trajik ve en riskli çocuk grubu, madde bağımlısı çocuklarıdır. 
Başakşehir İlçesi’nde madde bağımlısı çocuk grubu içinde tanımlanabilecek çocuk sayısı kesin olarak bilinmemektedir. 



Madde bağımlısı çocuklara yönelik ilk adım, rehabilitasyon ve aileye geri dönüş sürecini sağlayıcı kurumsal yaklaşıma yönelmek amacı ile çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Madde bağımlısı çocuklara yönelik rehabilitasyon projesi yürütülmedir. Uzmanlarla birlikte eğitimciler, imam hatipler ve akran eğitimcilerin yer alması desteklenmelidir.

Madde bağımlısı çocuklara yönelik rehabilitasyon hizmetlerinde kamu kurum, yerel yönetim organları, üniversite temsilcileriyle ve sivil toplum kuruluşları arasında işbirliği ve eşgüdüm sağlanmalıdır.

Madde kullanan çocuklara yönelik hizmetlerde görev almak üzere, ilçedeki gönüllülere, "ağabey-ablalık" sistemi projesi yürütülmelidir.

Madde bağımlısı çocuk ve gençlere, meslek edindirme projesi yürütülmelidir.

Yukarda ifade edilen tüm plan, program ve projelerin nihai hedefi ise, bedenen, ruhen ve sosyal olarak iyi olan, iyilik halini devam ettiren ve daha iyiye doğru giden bir BAŞAKŞEHİR; yaşanabilir, yaşanan ve yaşanma noktasında tavsiye edilen bir BAŞAKŞEHİR olabilmek ve bunu sağlayabilmektir. ( Başakşehir Stk Platform, 28-29 Aralık 2014)
 

Kaynakça

Ackerman,N.W. “Expanding Theory and Practice in family Therapy” family Service Ascociation of America, New York 1966.

Akfert, S.K., Çakıcı, E. Ve Çakıcı, M. (2009). Üniversite öğrencilerinde sigara-alkol kullanımı ve aile sorunları ile ilişkisi. Anadolu Psikiyatri Dergisi. 10:40-47.

Alikaşifoğlu M, Ercan O. Ergenlerde madde kullanımı. Türk Pediatri Arşivi 2002; 37:66-73.

Barker, J.C., G.Hunt (2004) “Representations of family; a review of alcohol and drug literature” International Journal of drug Policy 15:347-356.

Bloch, S.”Psikoterapilere Giriş” Çeviren; Engin Eker, Cerrahpaşa yayın Birliği, İstanbul, 1989.

Boyer, P. .A; (1989) A Guide to Therapy with Families with a Chemically Dependent Parent. Psychotherapy, 26(1), 88-95

Carr, A. (2006). Family Therapy: Concepts Process and Practice. England, Chichester: John Wiley & Sons.

Clark DB, Cornelius JR, Kirisci L ve ark. (2005) Childhood risk categories for adolescent substance involvement: a general liability typology. Drug Alcohol Depend, 77(1): 13–21.

Holland, S., Rivett, M. (2008). ‘Everyone started shouting’: making connections between the process of family group conferences and family therapy practice. British Journal of Social Work.  38, 21–38

Kılıçarslan, F. Madde Bağımlısı Ergenler Aile Terapileri ve Bir Olgu Sunumu Bağımlılık Dergisi, 2007, Cilt: 8, Sayı: 1, s:42-45

Kılıçarslan, F.(2010). Çocuk ve Aile Sorunlarının Terapi ile Tedavisi. Ankara: Nobel Yayıncılık

Kriegler, K. A.; Baldwin, ]. N.; Scott, D. M.; (1994) A Survey of Alcohol and Other Drug Use Behaviors and Risk Factors in Health Profession Students. journal of American College Health, 42(6), 259-265

Mavili Aktaş, A. (2004). Aile Terapisinde Sosyal Hizmet Yaklaşımı. Aile ve Toplum, 2(7), 33-42.

Murdock, N. (2012). Psikolojik Danışma ve Psikoterapi Kuramları. (F. Akkoyun, Çev.) Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.

Nazlı, S. (2001). Aile Danışmanlığı. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.

Rescnic M, Bearman L, Blum R, Bauman K, Harris K, Tabor J, et al. Protecting adolescents

from harm: Findings from the nationallongitudinal study on adolescent health. JAMA 1997; 27:823-830.

Sussman, S.; Dent, C. W.; ve ark.; (1994) Psychosocial Variables as Prospective Predictors of Violent Events Among Adolescents. Health Values: The journal of Health Behavior,  Education and Promotion, 18(3), 29-40

Tüzer, V., & Göka, E. (2002). Aile Terapisinin Klinik Psikiyatriye Katkısı. Yeni Symposium, 40(3), 111-117.

Velleman, R.D., L.J. Templeton (2007). “Substance misuse by children and young people: the role of the family and implications for intervention and prevention” Paediatrics And Child Health 17:1: 25-30.

Winters, K.C., Taner-Smith, E.E., Bresani, E., Meyers, K. (2014). Current advances in the treatment of adolescent drug use. Adolescent Healt, Medicine and Therapeutics. 5, 199-210

Yüncü, Z., Kesebir, S., Özbaran, B., Çelik, Y., Aydın, C. (2009). Madde kullanım bozukluğu olan ergenlerin ebeveynlerinde psikopatoloji ve mizaç: kontrollü bir çalışma. Türk Psikiyatri Dergisi. 20 (1): 5-13

Zastrow, C., & Kirst Ashman, K. (2007). Understanding Human Behavior and the Social Environment (7 b.). USA: Thomson Brooks Cole.

Fatih Kılıçarslan, Sosyal Hizmet Uzmanı, Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 0.505.492 10 10, fkilicarslan34@gmail.com

Makaleler Haberleri