1. YAZARLAR

  2. Prof. Dr. Nevzat Tarhan

  3. Politikada arzuların ve duyguların karışması
Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

mcaturk.com/haber7.com
Yazarın Tüm Yazıları >

Politikada arzuların ve duyguların karışması

A+A-

Sayın Bülent Arınç siyasetçilerin kadın ve paraya dikkat etmesi gerektiğini hatırlattı.

Diğer taraftan Sayın Başbakan Erdoğan’la, Sayın Aydın Doğan’ın öfkeli diyalogu yaşanıyor. Bu tartışmanın siyasi sonuçları olacak mı?

Bir taraftan Doğan Holdingin büyüme arzusu diğer taraftan, siyasi tabanını tatmin etme zorluğu yaşayan hükümet. Tartışmanın psikolojik motivasyonu bütün Türkiye’yi ilgilendiriyor. 

Psikohistori diye tanımlanan bir bilim dalı gelişiyor. Tarihsel psikoloji olarak da bilinen bu bilimsel disiplin klasik tarihçiler ve antropologlar tarafından benimsenmiyordu. Durkheim’ın  ‘Toplumsal olgular bireysellikten farklı değerlendirilmelidir’ görüşü toplumsal olguları analiz ederken sadece geçmiş toplumsal olayların incelenmesi sonucunu doğurdu. 

Politik ve sosyal olayları analiz ederken, milletin ve grupların hem şimdi hem de geçmişte sosyal ve politik davranışlarının duygusal kökenini incelemenin önemi bugün daha çok anlaşılıyor. 

Sosyal bilimlerin inceleme disiplini ve metodolojisi ile psikolojik ve biyolojik bilimlerin kavram ve bulgularının birleştirilmesi yeni çözümler üretme de çok işe yarayacak gibi gözüküyor. 

Eşine cinsel sadakatsizlik gösteren politikacı hakkında oluşturulan dosyanın tehdit unsuru olarak kullanıldığı biliniyor. Yahut bir kararnameyi imzalamayan bakanın önüne kirli ilişkilerinin dosyası konularak karar vermesi etkileniyor. İstihbarat örgütlerinde liderlerin liderlik zaaflarını inceleyen birimlerin varlığı biliniyor. 

Hatta geçmişte genç yaşta bakan olan bir politikacı kendisine bağlı istihbarat biriminde dolaşırken kendisinin sakıncalı bir eyleminin TV ekranında kaza ile gösteriliyor gibi sunulması o bakanı tesirsiz yapma amaçlı bir tehdit uygulaması olarak kullanılmıştı. 

İSKİ skandalının Türk soluna verdiği zararı, Özal ailesinin sorumluluktan uzak davranışlarının Türk sağına verdiği zararı anlatmaya lüzum yok. 

ABD’de üç üniversitede ders olarak okutulan Psikohistori’ye göre ‘Kültür bilimi biyoloji ve psikoloji yasalarından bağımsız  değildir’ görüşünü savunur. 

Öte yandan, Psikohistori uzmanlarına göre suç ve savaş gibi toplumsal davranışlar kollektif bilinç altındaki önceki istismar ve ihmalin zarar verici biçimde yeniden sahnelenmesidir aslında. Geçmişteki korkulara bilinç dışı geri dönüşler, milli ideallerin, milli kimliğin ve etnik bencilliğin oluşmasında rol oynar. Yıkıcı ebeveynlik bireysel ve toplumsal davranışa egemen olabilir. Kişinin özgeçmişi kişinin ahlakını belirler, toplum çoğunluğunun ahlakı da siyasetçilerin siyasi ahlakını belirler. 

Turizm politikaları belirlenirken toplumların tatil alışkanlıkları araştırıldığı gibi siyasette politikalar belirlenirken toplumun siyasi kültürü araştırılır. turizm politikalarını değiştirmek için nasıl medya ve tanıtım önemlidir siyasi alışkanlıkları değiştirmek için de medya ve propaganda önemlidir. 

Tarihte iki büyük yöntemin toplumsal dalgalanmalarını hep yaşıyoruz.

Birinci siyasi yol Makyavelist siyasi felsefe tercihlerdir. 

Cengiz’i, Napolyon’u, İskender’i  İmparator yapan onların hırslı kişilikleri idi. Osmanlı’yı uzun ömürlü yapan Osmanlı ailesinin kendilerini Devlet-i Aliye için feda edilecek aile görmelerinde idi. Bunun için çocuklarını katledebilen padişahlar çıktı. 

Diğer taraftan siyaseti iyi kötü savaşı olarak görüp muhalif olanlara her şeyi yapabileceğine her oyunu oynayabileceğine inanan idealistler din ve sınıf savaşlarını başlattılar. Ortaçağ avrupasında bunun binlerce örneği görülebilir. 

Çeşitli hile, tehdit ve aldatmayı doğal kabul eden Makyavelist siyasetin hedefi bireysel tatmindir. Kadın, para, makam ve şöhret bu tür siyasetçilerde, siyasetçilerin bireysel hedefidir. 

İkinci yol ahlakçı siyaset felsefesi tercihleridir. Makyavelist siyasetin alternatifidir ama maalesef azınlıktadır. Ancak etkileri çok uzun ve kalıcı olur. 

Bu yolun canlı bir örneği Hz. Ömer’in torunu Ömer bin Abdülaziz idi. Emevi dönemindeki üç yıllık hilafetinde en hızlı büyüme sağlanmıştı. Örnek devlet adamlığı nedeniyle beşinci halife olarak anılır. 

Çok varlıklı olduğu halde çok sade yaşaması, ölümü her an aklında tutması, ‘Hak ve adaleti sağlamak için bana yardım etmeyenler Allah katında mesuldür’ diyerek toplumsal  sorumluluğu artırması bilinen icraatleridir. İlk icraatları Arap olmayanlara yapılan ayrımcılığı ve haraç vergisi alınmasını kaldırması olmuştur. Hz. Ali’nin ismini hutbelerde okutmuştur. Politikalarında savaşı değil barışı esas almış, davranışlarında, sözlerinde ve gönlünde herkesi kucaklayan bir yaklaşım benimsemiştir. 

Siyaseten doğru olanı değil, ahlaken doğru olanı titizlikle hem yakınlarına hem de uzaklarına uygulamıştır. Vefatında gayri müslimlerin ağladığı, Roma hükümdarının çok övücü mesaj yayınladığı bilinir.

İstişareye çok önem veren Ömer b. Abdülaziz’in alimlerin aşağıdaki sözlerini hiç unutmadığı söylenir.

“Sen ihtiyarları baba, gençleri kardes ve çocuklari evlat kabul et. Babana ihsan, kardeşlerine rahmet, evladına da şefkat göster!” “Kendin için istediğini baskası için de iste, kendin için istemediğin bir şeyi başkasına da isteme!” “Bütün dünya nimetlerine karşı öyle bir oruç tut ki, iftarın ölüm olsun.”

Bir davayı temsil edenler veya kendi gelecekleri için değil toplumun geleceği için siyaseti mesleki tercih olarak seçenler hangi tip siyasetçi olacaklarına karar vermelidirler. 

Ya kötülük yapana kötülük yapacaksınız ya da kötülük yapana haksızlık yapmayacaksınız. 

Ya haksızlık karşısında menfaatinize göre davranacaksınız ya da doğruları savunmadan çekinmeyeceksiniz. 

Ya etrafımız düşmanla dolu diyerek kendinizi ancak böyle güvende hissedecek ya da saldırgan olmadıkça herkes dostumdur diyecek diyalogdan korkmayacaksınız. 

Ya muhalifini yok etme planları yapacaksın ya da kimseye önyargılı değilim diyeceksin. 

Ya hep karşı tarafı suçlayıp yargılayacaksın kendi kusurlarını görmeyeceksin yahut içinde öneri olan eleştirileri ciddiye alıp yoluna devam edeceksin. 

Ya kendi sorumluluğunu örtmek için iftiradan kaçınmayacaksın ya da iftiraya sabırla açıklama getireceksin ama iftirada bulunmayacaksın. 

Ya zalimlik karşısında işine geliyorsa göz yumacaksın ya da zalimden mazlumun hakkını almayı ilke edineceksin. 

Üçüncü yol yok. Uzun vadede korkanların öğretisi kaybeder, cesurların öğretisi kazanır. Bugün toplumumuzda ahlaki siyasi öğretinin daha çok prim yapması tesadüfi değildir.  

Yeni kuşak siyasetçilerin ve medya mensuplarının kötü ahlakın çirkin neticelerini görebilmeleri dileğiyle... 

Bu yazı toplam 5091 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.