1. HABERLER

  2. YAŞAM

  3. Özel okul seçerken nelere dikkat etmeli?

Özel okul seçerken nelere dikkat etmeli?

2009-2010 eğitim yılının son günleri yaklaşırken, velileri de yeni eğitim yılının telaşı sardı.

A+A-

2009-2010 eğitim yılının son günleri yaklaşırken, velileri de yeni eğitim yılının telaşı sardı. Çocuklarını özel okula göndermek isteyen aileler şimdiden okul arayışlarına başladı. Aileler, "Özel okul mu, devlet okulu mu?" ve "Okul seçerken nelere dikkat edilmeli?" sorularına cevap arıyor. Avrupa Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Talip Emiroğlu  "Özel Okul" gerçeğini Haberturk.com sitesine konuştu...

- Eğitimci bir aileden geliyorsunuz. Bildiğiniz gibi hiç bitmeyen bir polemik var, neden devlet okulu değil de özel okul? Veliler yeni kayıt dönemi başladığında neden özel okulu tercih etmeliler?

- Şimdi, özel okulun tercih edilmesinin birkaç tane sebebi var. Bir kere  özel okul kavramının Türkiye'de çok iyi algılanması, anlaşılması lazım. Bunun ben iyi anlaşılmadığını düşünenlerdenim. Öyle ki, geçtiğimiz yıllarda EĞİTİM-SEN' in 650 bin öğretmen üzerinde bir araştırması vardı, o beni  çok etkilemişti. Araştırmaya göre öğretmenlerin %75’inin özel okula karşı olduğu ortaya çıkmıştı. Yani özel okulun gereksiz olduğu, devlet okullarının güçlendirilmesi gerektiği  görüşünü savundular. Eğer öğretmenler böyle düşünüyorsa, ben sokaktaki halkın %90’ının özel okula karşı  olduğuna inanıyorum. Bu algı da, geçtiğimiz yıllardaki sosyal demokrat partilerin özel okula karşı olmanın sosyal demokrat görüşün bir gereği olduğunu savunmalarından dolayı ortaya çıkmıştır ve bana göre bu çok yanlış bir görüştür.

- Özel okul gerçeği nedir?

- Türkiye'de yaklaşık 15 milyon öğrenci var. Diyelim, devlet bu 15 milyon öğrencinin eğitimini yapmak için yılda 20 milyar dolarlık bir bütçe ayırıyor ki; 2004'ten beri devletin milli eğitime ayırdığı bütçe  savunma bakanlığına ayrılandan bile fazla. Bu da bizi eğitimci olarak memnun etti. Şimdi diyelim ki; 15 milyon öğrencinin eğitimini, okullaşmasını yapacaksınız. Bu rakam içerisinde de özel okula giden öğrenci sayısı da 400 bindir, yani yaklaşık %2,5’larda diyebiliriz. Okul öncesi eğitimi de bunun içine katarsanız %5’leri bulmaktadır. Bu 400 bin kişi devletin eğitim için ayrılan o 20 milyar dolarlık bütçeye vergisini ödeyerek katkıda bulunan fakat devletin sağladığı eğitimi yeterli bulmadığı için özel eğitim kurumlarını tercih eden kesimdir. Bir öğrencinin eğitim yükünün bin 200 dolar olduğunu hesaba katarsak bu 400 bin kişi devletin yaklaşık 450 milyon dolarlık tasarruf yapmasını sağlamaktadır. Fakat devlet bunu ödüllendireceği yerde tekrar vergi ve KDV almaktadır. Onları daha fazla cezalandırıyor, başka bir deyişle. Mesela ben her yerde özel okullar desteklensin, teşvik edilsin derken devlet özel okul sahiplerine para versin demiyorum. Onlar zaten kahraman, hepsi yokluktan tırnaklarıyla kazıyarak bulundukları konuma gelmiş insanlar. Araştırırsanız neredeyse hepsinin öğretmenlik geçmişi vardır. Bana göre devletin özel okullarda çocuklarını okutan aileleri desteklemesi gerekmektedir. Örneğin; bu ailelere nasıl hayvancılıkla uğraşan insanlara veriliyorsa, 20 sene içerisinde ödeyebilecekleri faizsiz krediler verilebilir. Devlet çiftçiye bir inek yetiştirmesi için yılda 1 milyon TL kredi sağlamaktadır. Ama bir çocuk için vermiyor. İşte bu yanlışlıkların düzeltilmesi lazım. Başta da söylediğim 15 milyon öğrencinin, 5 milyonu özel okula gelseydi devlet 20 milyon dolarla 10 milyon öğrenciyi okutacaktı. Böylece kalite daha fazla yükselecekti. Devletin yaptığı hata okullaşmayla uğraşırken, eğitimdeki kaliteyi teğet geçmesidir. Bunun için insanlar çocuklarını özel okullara gönderiyorlar. Tabii özel okulların da aralarında farklar vardır. İyi özel okullar olduğu gibi kötü özel okullar da vardır. Ama şu unutulmamalıdır ki; en kötü özel okul bile en iyi devlet okulundan daha iyidir.

Okul seçerken kurucusuna bakılmalı, onun görüşleri okulun vizyonunu belirler…

- Yeni kayıt dönemi başlarken velilerin özel okul seçiminde hangi kriterlere dikkat etmesi gerekmektedir? Özellikle ilkokula yeni başlayan öğrencilerin ailelerine neler tavsiye edersiniz?

- Çocuklarını özel okula verecek ailelerin seçim için önce kendi aile yapılarına bakmalarını tavsiye ediyorum. Çocuklarını nasıl yetiştireceklerine karar vermeli ve ona göre bir seçim yapmalıdırlar. Kimi muhafazakar yetiştirmek isteyebilir, kimi global bir çocuk yetiştirmek isteyebilir, kimi ise kendi sinsilesini devam ettirme amacında çocuğunu yetiştirmek isteyebilir. Bunu iyice belirlemek ve okulla aile arasında ortak bir paydaya ulaşmak gerekmektedir. Okulun vizyonu ve ailenin yapısına uygun olup olmadığı soruları cevaplanmalı ve böylece uygun okul bulunmalıdır. Bu çok önemlidir, okulların vizyonu arasında farklılıklar vardır. Mesela ben bir okul kurucusuyum ve okul kurucusunun görüşlerinin, okulun vizyonunda büyük bir rol oynadığına inanıyorum. Benim görüşlerimin okulumdaki eğitime doğrudan etkisi vardır. Okul seçerken kurucusunun kim olduğu, bu işi neden yaptığı etüt edilmelidir. Mesela "kurucusu müteahhit de bu işi parası için mi yapıyor, yoksa başka bir gayesi mi var bu işi yaparken" gibi ayrıntılara dikkat edilmelidir.

- Türkiye’de bu şekilde kurulan okullar var mıdır?

- Benim okulum dışındaki bir okul hakkında bir şey söyleyemeyeceğim. Ben sadece kendi okulumdan bahsedebilirim. Türkiye’de okullar çeşitli amaçlar için kuruluyor olabilir, bunu bilemem. Ben şu okul yanlış, bu okul doğru demiyorum. Söylemek istediğim okullar çeşitlidir, farklı farklı vizyonları vardır. Siz kendiniz için uygun olanı seçmelisiniz.

SBS’nin kapıkuleden sonra hükmü yok, sınav birincileri  kaybolup gidiyor…

Sınav birincilerine ticari malzeme olarak bakılıyor…

- Peki SBS, YGS gibi sınavlardaki sayısal başarılar için ne diyorsunuz? Bunun tek başına bir kriter olması mümkün müdür?

- SBS dediğiniz şeyin Kapıkule’den öte bir hükmü yoktur. Çocuğunuzu alın Avrupa’ya gidin, “SBS’de şu puanı tutturdu” deyin, yüzünüze bakıp gülerler. Bana göre SBS komik bir iştir, bir geçerliliği yoktur. Öncelikle çocukların mutluluğu önemlidir. Çocukların mutluluğu üzerine eğitimi inşa etmek gerekmektedir. Çocuğun kendini okulunda mutlu hissetmesi, öğretmenlerini ve arkadaşlarını sevmesi önceliktir. Bu şekilde eğitimi bir temel üzerine oturtabiliriz. Gazetelerde görüyoruz, okulların çıkardığı SBS birincilerinden bahsediyorlar. Herkes “Şampiyonuz”,”Birinciyiz” diye başlıklar atmış. Bir öğrenci okuldan birinci çıktı diye siz de mi çocuğunuzu o okula vermelisiniz? Bu birincilik sizin çocuğunuzun oradaki başarısını garanti altına alır mı ya da bu gerçekle örtüşür mü? 80 yıldır üniversite sınavları yapılıyor. Bu birincilerden hiç mucit olan çıkmış mıdır? Hepsi kaybolup gitmişlerdir. Bu çocuklara yıllarca bilgi yüklemesi yapıyorlar, sonra ticari bir malzeme olarak kullanıyorlar.  Sonra aileler çocuklarının birinciliğini öne sürerek dershanelerden burs isteyip anlaşma yapıyorlar. 8. Sınıfta okulun birinci çıkardığı çocuğa okulunda kaç senedir okuduğunu sorsanız asla açıklama yapmaz. Çünkü o çocuk sene sonunda o okula bir ticaret malzemesi olarak getirilmiştir.

Özel okulun amacı iyi bir eğitim sağlamak…

- Sizin dersanecilik geçmişiniz de var. Günümüzdeki eğitim sistemi öğrencileri dersaneye itiyor mu? Bir öğrencinin ister özel okulda, ister devlet okulunda okusun dersaneye gitmeden sınavlarda başarılı olma şansı var mı?

- Geçenlerde bir programda telefon bağlantısı yaptılar. Bağlanan kişi çocuğunun özel okula gittiğini, çocuğunu hem dersaneye gönderdiğini, hem de matematikten özel ders aldırdığını söyledi. Yaptığı uygulamanın doğru olup olmadığını sordu. Özel okula göndermenin amacı çocuğun iyi bir eğitim almasını sağlamaksa ve buna rağmen çocuğu tekrardan dersaneye gönderiyorsanız burada ya çocukta, ya sizde ya da okulda bir sorun var demektir. Özel okulun zaten amacı iyi bir eğitim sağlamaktır. Çocuk eğer geri kalıyorsa, okul zaten takviye yapar. Özel okulun bu ihtiyaca cevap vermesi gerekmektedir. Ama buna rağmen özel okul öğrencileri dersaneye gidiyorlar. Bana göre sorun velilerdedir.

Dersanelerin özel okula dönüştürülmesi yanlış…

- Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2014 yılına kadar dersaneleri özel okula çevirme projesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu dersanelerin özel okula çevrilmesi eğitime katkısı olur mu?

- Bir kere dersanelerin fiziki ortamı buna müsait değildir. Bu binlerce dersane içerisinde belki 1-2 tanesinin fiziki ortamı özel okul olmaya uygun niteliktedir. Zaten Milli Eğitim Bakanlığı’nın böyle bir hedef koyması yanlıştır. Dersane sahibi özel okul açacaksa bu amacını gerçekleştiriyor. Bunun için devletin dersanesini özel okula dönüştürmesine ihtiyacı yoktur. Özel okul kurulması için belirli nitelikler ve şartlar vardır. Bunlara uyarak özel okulunu açar. Aslında Milli Eğitim Bakanlığı’nın amacı dersaneleri kaldırmaktır. Fakat öğrencileri ve kurumu mağdur etmemek için bu projeyi dönüştürme adı altında sunmuştur.

- Kıyafet serbestliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Her sene bana soruluyor ama ben bunu desteklemiyorum. Okulda belli bir disiplini oluşturamıyorsanız orada eğitim yapamazsınız. Bizim ülkemiz çok serbest, çok özgür bir ülke olmamalıdır. Henüz o noktaya ulaşmadık biz. Kıyafet serbestliği öğrenciler arasındaki mali farklılıkları ortaya çıkarır. Mesela bir öğrenci her gün farklı marka kıyafetlerle okula gelir, yan sırada oturan öğrenci bu durum karşısında ezilir. Aynı zamanda kıyafet serbestliği çocukları popülist meraklara itip, eğitimden uzaklaştırmaktadır.

Özel okul velisi iki kere ücret ödüyor…

- Özel okulların sistemden temel beklentileri nelerdir?

- Biraz önce söylediğim gibi özel okulların velilerinin desteklenmesi lazım. Özel okul velisi iki kere ücret ödüyor. Devlet çocuğunu özel okulda okutan ailelere 20 senelik faizsiz kredi vermelidir. Devlet vergiyi ve KDV’yi kaldırırsa özel okulların ücreti düşecek böylece %50 kapasitesi boş olan özel okullar dolacaktır. Benim beklentim desteğin bize değil velilere verilmesidir. Böylece daha çok veli özel okullardan istifade edecektir. Bu da hem devletin hem de milletin menfaatine olan bir durumdur. Eski milli eğitim bakanımız Hüseyin Çelik devletin özel kurumlardan hizmet satın alması gerektiğini söylemiştir. Çünkü özel okullarda %40-45 boş kontenjan boşluk vardır. Devletin de yeni dersliklere ihtiyacı vardır. Devletin yeni derslik yapacağına, özel okullardan hizmet satın alma yönünü tekrar oturup düşünmesi lazımdır.

Türkiye’deki üniversiteleri katı zihniyetli profesörlerin elinden kurtarmamız şart.. .

-Siz öğrencilerinize mezun olduktan sonra, işsizlikle karşı karşıya kalmamaları için, farklı donanımlar katıyor musunuz?

- Milletin ağzında yıllardır süre gelen bir söylem vardır. “Üniversite mezunu işsiz”ler derler. Fakat üniversite iş kapısı olmamalıdır. Üniversiteler eğitim kapısıdır. Üniversitenin amacı toplumun eğitim kalitesini yükseltmektir. Her üniversiteyi bitiren insan da hemen iş bulacağını düşünmemelidir. Üniversitelerin de zihni değişikliğe uğraması gereklidir. Son zamanlarda bu değişimle karşılaşıyorum. Aydınlanma döneminden, üretme dönemine geçilmelidir. Türkiye’deki üniversitelerde bu şarttır. Üniversiteler devletten destek, para bekleyemeyecek iş yaşamıyla iç içe olup projeler üretecektir. Bu sistem içerisinde öğrenciler eğitim görürken çalışmaya başlayacak, işlerini kendileri yaratacaklardır. Öncelikle Türkiye’deki üniversiteleri katı zihniyetli profesörlerin elinden kurtarmamız şarttır. Profesör halkla iç içe olan insandır. Halka yardım edip, eksiklerini, ihtiyaçlarını belirlemelidir. Makale yazmakla profesör olunmaz. Bu zihniyetin ortadan kaldırılması ve üretime geçilmesi lazımdır. Hangi üniversitenin bilgisayar programı var da, piyasaya sürmüş ? Bir sürü teknik üniversitemiz var, bir sürü atölyemiz var. Ama hiçbirinden bilgisayar satın alıp, döner sermayeye katkıda bulunamıyoruz. Halbuki bilgisayar, montaj fabrikaları kurulup programlar yapılmalıdır. O okulda okuyan öğrenciler bu işlere dahil edilmelidir. Bu sayede öğrenci okul esnasında iş sahibi olmaktadır. Bizim öncelikle donanımlı ve özgüvenli çocuklar yetiştirmemiz lazım. Sermaye budur artık. Özgüven, donanım ve muhakkak iki tane yabancı dil. Yabancı dil çok ama çok önemlidir.

- Avrupa Koleji’nin başarısının ardından Kent State’i kurdunuz. Avrupa Koleji-2’nin yerine siz zor yolu seçip Kent State adıyla yepyeni bir kurum açtınız…

 - Avrupa Koleji ve Kent State farklı kurumlardır. İkisi de farklı bir konsepte sahiptir. Biri Avrupa odaklı, diğeri Amerikan odaklıdır. Bu yüzden biri diğerinin devamı olamaz. Avrupa Koleji’ni Amerikan odaklı bir eğitim kalıbına sokmaya çalışırsak o zaman ona Avrupa Koleji diyemeyiz. Bu iki kurumun kendine özgü, farklı özellikleri vardır.

- İki kolej arasında ne gibi farklar var ?

- Biri Amerikan, diğeri Avrupa idolüdür. Bu kurumların birbirlerini destekleme gibi de bir misyonu vardır. Biri Avrupa kültürünü diğerine aktarıyor, diğeri ise içinde barındırdığı Amerikan kültürünü diğerine aktarıyor. Biz farklardan ziyade zengin bir ortam oluşturmaya çalışıyoruz. Dil zenginliği, eğitim zenginliği ve kültür zenginliği bizim bütünleştirmeye çalıştığımız unsurlardandır. Biz eğitimciler bu bütünlüğü aynı çanak altında toplamayı tercih ediyoruz.

Kent State Koleji’nden çıkan her öğrencinin Kent State Üniversitesi’ne direkt geçiş hakkı var

- Kent State Üniversitesi ile yaptığınız işbirliği size ne gibi avantajlar sağlamaktadır?

- Türkiye’de yıllardan beri var olmuş ,eğitimi iyi olan birçok Amerikan kökenli okullar vardır. Fakat bunların hiçbirinin Amerika ile organik bir bağı yoktur. Bugün Türkiye’de Amerika ile tam anlamıyla bağlantısı olan tek okul Kent State’dir. Her ay oradaki eğitimciler buraya geliyor, buradakiler oraya gidiyor. Öğretmenler, veliler seminere tabii tutuluyorlar. Kısacası çok sıcak ve dinamik bir bağ olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Amerika’nın beni en çok etkileyen özelliği eğitime ve araştırmaya çok büyük bütçeler ayırmasıdır. Türkiye’de okullaşmaya ayrılan bütçeden fazlası orada araştırma için ayrılmaktadır. Biz bu yüzden Kent State’nin eğitim biliminden, programından ve araştırmalarından yararlanıyoruz. Kent State Üniversitesi’nin senatosunda yaptığım konuşmada “Siz bizim coğrafyamızdaki ülkelere silah yardımı değil, eğitim yardımı yapın,” dedim. Kent State Koleji, Amerika’yı ve Amerikan kültürünü iyi anlayacak ve Amerikalının da kendisini doğru anlatacağı çocuklar yetiştirmektedir.

- Bunların, öğrencilere doğrudan ne gibi faydası var?

- Bir kere öğrenciler her yaz istedikleri zaman Kent State Üniversitesi kampüsüne gidebiliyorlar. Yabancı dil öğrenip kültürü tanıyorlar. Amerika’da Kent State Üniversitesi’nin içinde ofisimiz var. Bu projeye herkes çok sıcak bakıyor ve herkes katkı sağlama peşinde. Kent State Koleji’nden çıkan her öğrenci Kent State Üniversitesi’nde eğitim alabilir, direk geçiş hakları mevcuttur. Kent State Üniversitesi, dünyada üç ülkede bu anlaşmayı yapmıştır. Dördüncü ülke de biziz. Bu çok özel bir anlaşmadır.

- Bildiğiniz gibi son yıllarda vakıf üniversiteleri revaçta. Fakat siz üniversite yerine meslek yüksek okulunu tercih ettiniz. Bunun sebebi nedir?

- Türkiye’de şuan eğitimin iki aşaması vardır.Birinci okul öncesi eğitimdir.Okul öncesi eğitim çok ama çok önemlidir. Türkiye yıllardır bunu atladı, teğet geçti. Bu temeli ne kadar sağlam tutarsınız, üstü de o kadar sağlam gelir. Türkiye’de son yıllarda okul öncesi eğitimle ilgili çok büyük gelişmeler var. Ben bunları gördükçe memnun oluyorum. Devletin de bunda öncülüğü, sivil toplum örgütlerinin de hassasiyeti var.  İkincisi de mesleki eğitimdir. Okul öncesi eğitim, eğitimin başlangıcı mesleki eğitim de finalidir. Üniversitelerin hepsinin mesleki eğitime dönmesi gereklidir. Vakıf üniversitelerinin bir sürü bölümü var. Bir kişi her şeyi en iyi ölçüde yapabilir mi ? Yüksek öğretimin bir konuda branşlaşması gerektiğini savunuyorum. Benim amacım bilişim teknolojileri üzerinde branşlaşmak. Başka bölüm açmayacağım.

- Peki neden sizi tercih edecekler?

- İşte bu branşlaşmayı yaptığım için beni tercih edecekler. Çünkü en iyisini sağlayacağım. Az öğrenci alarak eğitimde kaliteyi yükseltmek hedefim. Montaj atölyeleri kurup öğrencilere montaj yaptıracağım. Bilgisayar markası üreteceğim. Çocukları ücretsiz eğitip, ceplerine çalışma parası vereceğim. Bunu yapmamız lazım Türkiye’de. Vakıf Üniversitelerinin hepsi Türkiye’deki zengin öğrencileri hedeflemişlerdir. Ben Türkiye’deki fakir öğrenciyi de hedeflemek istiyorum. Onu da sistemin içine sokacağım. Fakir öğrencinin parası yok, özel üniversitede okuyamayacak. Ben iş kesimine anlaşma yaparak o öğrenciye iş olanağı sağlayacağım. O çocuğu ben yetiştireceğim.

- İnsanlar üniversiteyi bitirdikten sonra doktor, mühendis gibi imajı yüksek mesleklere sahip olmak istiyorlar. Fakat ara eleman sanki ustabaşı, tekniker gibi imaj olarak insanı daha altta tutuyor… Bunu nasıl aşacaksınız?

- Mesleki eğitimin önündeki imaj problemi diyebiliriz. Bu 1863 yılındaki Ahmet Mithat Efendi zamanından beri süregelir. Ahmet Mithat Efendi savaş esnasında yetim çocukları iş sahibi etmek için yetimhaneler açmıştır. Orada da çocuklara askeri brandalar ve mesleki okullar açmıştır. Ondan beri meslek okulları yoksul çocukların gittiği yer olarak adlandırılmış, insanlar tarafından öyle düşünülmüştür. Bu imaj problemi mesleki eğitimin önünü kesmiştir. Türkiye’de hiçbir başbakan çocuğunu Amerika yerine mesleki yüksekokuluna göndermemiştir. Ya da Türkiye’nin vitrininde olan hiçbir sanatçı bunu yapmamıştır. Bu yüzden bizde ne doğru dürüst bir boyacı ne de marangoz çıktı. Bir kere Türkiye’de marangozun en az vali kadar saygı görmesi gerekir. Çünkü üretim yapıp, katkıda bulunmaktadır. Biz bu imajı değiştirmek için meslek yüksekokullarının önüne yabancı dil koyduk. 1. ve 2. Sınıfta Amerikan Kent State Üniversitesi’nin programını uyguluyoruz. 2. sınıfı bitirip önlisans aldıktan sonra 3. ve 4. Sınıfı Kent State Üniversitesi’nin uzaktan eğitim programıyla okumalarını sağlıyoruz. Böylece İstanbul’da okuyarak, Kent State Üniversitesi’nden lisans diploması alacaklar. Dünyada yüksek öğretimin büyük bir kısmı uzaktan eğitime doğru gitmektedir. Uzaktan eğitime geçmemiz şarttır.

- Çekmeköy’de yeni bir kampüs açtınız.Yeni bir heyecan, yeni bir sorumluluk. Buradaki başarınızı oraya taşıyabileceğine inanıyor musunuz?

- İnanıyorum tabiî ki, neden inanmayım? Bu ihtiyaç insanların bizden talepleriyle doğmuştur. Sürekli karşı tarafta okul açmamız için mektuplar yazılmıştır. Yıllardan beri var olan bu talepler bizim de dikkatimizi çekti. 4 yıl önce Çekmeköy’den bir yer aldık ve çalışmalarımızı başlattık. Güzel bir okul yaptık, çok da ilgi gördü. Hemen hemen de kayıtlar doldu. İlk senemizde 400 öğrenci alacağız. Ana sınıfı ve ilköğretim 8. Sınıfa kadar eğitim vermekteyiz.

- Bu değerli bilgileri bizimle paylaştığınız ve görüşlerinizi bildirdiğiniz için teşekkür ederim.

- Ben teşekkür ederim.

Bu haber toplam 5291 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum